Kentsel Dönüşüm Hukuku

Anasayfa Hukuk Alanları Kentsel Dönüşüm Hukuku

Kentsel Dönüşüm Hukuku 

Kentsel dönüşüm hukuku, 16.05.2012 tarihinde 6306 sayılı afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında oluşturulan kanun ile Türk hukuk sistemimizde yer almaya başlamıştır. 

Ülkemizdeki yoğun nüfus artışı, kentsel yaşam vb. diğer faktörlerinde birlemesiyle birlikte yaşam alanlarımızda genişlemiş ve buna değişiklikler meydana gelmiştir. Yaşam alanlarımız olan taşınmazlarda yapılması muhtemel olan bütün değişiklikler kanun çerçevesi altında toplanarak insanların mal ve can güvenliği korunma altına alınmıştır. 

Kentsel dönüşüme dair oluşturulan hukuk alanı, kişilerin maddi ve manevi şekilde zararlarını önlemektedir. Kanun oluşturulmadan önce yapılan yapılar pek çok vatandaşımızın gerek mal gerekse can kaybına neden olmuştur. Bu sebeple de Devlet halkı korumak adına yeni düzenlemeler yapmıştır ve riskli yapılarla ilgili düzenlemeleri kanunen geçerli olan uygulamalara tabii tutmuştur.

Kentsel Dönüşüm Hukuku Davaları

Kentsel dönüşüm hukukuna bağlı olarak hukuk büromuz kapsamındaki görevlerin bir kısmı şunlardır;

  • - Kentsel dönüşüm kararında yapılması gereken işlemlerin danışmanlığı
  • - Kentsel dönüşümde müteahhit yetkisindeki görevlerin danışmanlığı
  • - Kentsel dönüşüme uygun kat karşılığı inşaat sözleşmesinin düzenlenmesi ve denetlenmesi
  • - Kentsel dönüşümde uygulanan inşaat sözleşmelerinin feshedilmesi
  • - Kentsel dönüşümde tevhit ve ifraz
  • - Kentsel dönüşümde risk analizleri
  • - Kentsel dönüşümde kira desteği 
  • - Kentsel dönüşüm öncesi arsa paylarının düzenlenmesi ve düzeltilmesi
  • - Kentsel dönüşümde hak edilen tazminat davaları
  • - Kentsel dönüşüme bağlı olarak ihtiyati tedbirlerin alınması
  • - Kentsel dönüşüme bağlı rezerv yapı alanlarının kararının iptali
  • - Kentsel dönüşüme dair olan bütün hukuki süreçlerin hazırlığı ve davanın devam ettirilmesi

Kentsel Dönüşüm Hukuku Avukatı

Kentsel dönüşümden kaynaklı yaşanan bütün olumsuzluklarda görev alan avukatlara kentsel dönüşüm avukatı denilir. Kentsel dönüşüm de ikametgâh etmeye uygun olmayan taşınmazlardan bahsedilir. İkamet edilmesine uygun olmayan yapılar doğal afet vb. durumlarda kişilerin can kaybı yaşamasına neden olan yapılardır. 

Kentsel dönüşümün en temel amaçlarından biri, afet riski taşıyan ve yaşamaya el verişli olmayan yapıların yeniden düzenlenmesidir. Eski yapıların olduğu bütün alanlar afet durumlarında büyük risk oluşturmaktadır. Ayrıca yapıların eski olmasının yanı sıra yapım aşamasında kullanılan malzemelerinde kalite oranı afet durumlarında binanın alacağı zararı belirlemektedir. 

6306 sayılı Kanun kapsamında dayanıksız yapılara uygulanması istenen dönüşümler ve burada yer alan kişilere yönelik hak düzenlemeleri vardır. Kentsel dönüşüm hukuku avukatı da, kentsel dönüşüme dair olan bütün haklarınızı bilen kişiler olduğu için hakkınızı en iyi şekilde koruyabilecek kişidir. 

Miras Hukuku

Miras Hukuku

Miras hukuku, miras bırakanın ölümünden sonra oluşan hak ve borçlarla ilgili olan hukuk alanıdır. Miras bırakanın ölümünden sonra yasalara göre belirlenen miras paylaşımı yapılır. Mirastan hak almaya yetkisi olan kişiler iki gruba ayrılır. Bunlar; yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılardır. 

Yasal mirasçılar, kan bağı ile olan haklarından dolayı mirastan pay alan kişilerdir. Atanmış mirasçılar ise, miras bırakanın inisiyatifiyle mirasa daha sonradan dahil edilen kişilerdir. Atanmış mirasçıları miras bırakan ölümünden önce atayabilir. 

Mirasçılar talepleri doğrultusunda mirası almak istemeyebilirler. Yasal olarak böyle bir hakları da olmaktadır. Eğer miras borca batıksa yani miras bırakanın kalan mal varlığı borçlarından daha az ölçüdeyse mirasçılar mirası reddedebilir. Mirasın borca batık olmasının haricinde özel nedenleri olan mirasçılarda mirası reddetme hakkına sahiptir. 

Miras Hukuku Avukatı

Miras hukukunun içeriği hakkında bilgi sahibi olan avukatlar bu alanda görev yapmaktadır. Avukatlık görevinde yer alan kişiler istedikleri bütün hukuk davalarına bakma yetkisine sahiptirler. Fakat buradaki en önemli ayrım, avukatın uzmanlık alanıdır. Bu sebeple de her avukat bütün hukuk alanlarında görev yapmaz sadece uzmanlığı olan alanlarda görev yapar.

Avukatların en temel görevi, mağduriyet yaşayan kişilerin haklarını kanunların belirlediği şekilde korumaktır. Mağduriyet yaşayan kişiler bazı dava süreçlerinde avukatla çalışma yapmak istemez ve bunun sonucunda daha fazla hak kaybı yaşar. 

Hukuk davalarının süreçleri avukatsız ilerletildiği zaman oldukça uzun sürmektedir. Dava süreçlerinde hazırlanması gereken dilekçeler, belgeler ve pek çok diğer düzenlemeler vardır. Bu işlemler sırasında yapılması muhtemel olan çok küçük hatalar kişilere büyük ölçüde kayıp yaşatır. Avukatla dava süreci ilerletme hak kaybı yaşanmaması için çok önemlidir. 

Miras Hukuku Davaları

Miras hukukunun kapsamında oldukça fazla dava konusu olmaktadır. Bazılarını belirtecek olursak;

  • - Mirasçılık belgesinin alınması
  •  
  • - Atanmış mirasçıya mirasçılık belgesinin verilmesi
  •  
  • - Mirasçılık belgesinin iptali

  • - Mirastan yoksunluğun tespiti davaları

  • - Mirasın reddi davası

  • - İstihkak davası

  • - Tapu iptal davası

  • - Miras sözleşmesinin iptali davası

  • - İzalei-şuyu davası

  • - Veraset belgesinin iptali davası

  • - Tenkis davası

  • - Mirasta denkleştirme ve iade davası

  • - Terekenin korunmasına ilişkin davalar

  • - Saklı paylı mirasçıların tenkis davası

  • - Terekenin resmi defterinin tutulması davası

  • - Miras sözleşmelerinden doğan hakların davası

  • - Mirasın iflas hükümlerine göre tasfiyesinin yapılması davası

  • - Miras bırakanın gaipliğine karar verilmesi davası

  • - Mirasın paylaştırılması talepli davalar

  • - Miras taksim sözleşmesinin iptali davası

  • - Vasiyetnamenin açılması ve okunması davası

  • - Vasiyetin iptali davası

  • - Mirasçılıktan çıkarma davası

  • - Mirasçılıktan çıkarma tasarrufunun iptali davası

  • - Mirasın resmi defterinin tutulması davası

  • - Diğer miras hukuku davaları
  •  

Hukuk Alanları


Gayrimenkul Hukuku

Anasayfa Hukuk Alanları Gayrimenkul Hukuku

Gayrimenkul Hukuku

Gayrimenkul hukuku, Medeni Hukukun içerisinde önemli bir yere sahip olan Eşya Hukuku başlığının içerisinde yer alır. Ev, arsa, daire vb. taşınmazlarla ilgili olan sorunlarda bu hukuksal alana başvuru yapılır. Gayrimenkul hukukunun temelini “mülkiyet hakkı” oluşturmaktadır. Mülkiyet hakkı ise Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi tarafından kabul edilmekte ve korunmaktadır. 

Gayrimenkullerin alım-satım işlemleri, devir işlemleri, kiralanmaları, imar ve diğer bütün işlemleri kanunen belirlenen uygunluklara göre olmalıdır. Kanunlar tarafından belirlenen olgular içerisinde yer almayan her işlem yasa dışı kabul edilir. 

Ülkemizde gelişen inşaat sektörü alanı ile gayrimenkul hukukunun kapsamı da hayatımızda daha sıklıkla yer almaya başlamıştır. Fakat halk arasında bilinen pek çok yanlış bilginin yayılması nedeniyle işlemler arasında hatalar olmaktadır. Bu sebeple de konu hakkında uzman avukat desteği almak oldukça önemlidir. 

Gayrimenkul Hukuku Avukatı

Türk hukuk sistemimize bağlı olarak bazı davalarda avukatla çalışma zorunluluğu vardır. Fakat gayrimenkul davaları bu kapsamda yer almaz. Bundan dolayı da pek çok mağduriyet yaşayan kişi kendi haklarını kendi savunmaktan yana davranır. 

Kendi davasını ilerletmek isteyen pek çok kişinin daha fazla mağduriyet yaşadığı ve telafisi olmayan kayıplarla karşılaştığı görülmektedir. Çünkü dava süreçleri oldukça karışık yapıdadır ve bu sürede yapılması gereken işlemler süresi içinde eksiksiz şekilde yapılmalıdır.

Gayrimenkul hukukunun içeriğinde çok fazla dava konusu vardır. Önemle bilinmesi gerekir ki; İş bu dava konuları birbirine ne kadar benzer olursa olsun, önemli olan doğru konu başlığı altında dava açılmasıdır. 

Gayrimenkul Hukuku Davaları 

Gayrimenkul hukukunun içerisinde olan bazı dava konuları şu şekildedir;

  • - Ortaklığın giderilmesi davası (İzale-i Şuyu davası)
  •  
  • - Tapu iptali ve tapu tescili davası
  •  
  • - Tapuda kayıt düzeltme davaları
  •  
  • - İstihkak davası
  •  
  • - Kamulaştırma davası
  •  
  • - Kira bedeli tespiti davası
  •  
  • - Tahliye davası
  •  
  • - Yabancıların mülk edinmesi davası
  •  
  • - Kira sözleşmelerinin düzenlenmesi ve feshedilmesi davası
  •  
  • - Sözleşmelerden doğan anlaşmazlıkların davası
  •  
  • - Ecri misil davası
  •  
  • - Zilyetliğin korunması davaları
  •  
  • - Yolsuz tescilin düzeltilmesi davası
  •  
  • - Tasarrufun iptali davaları
  •  
  • - İpotek kurulması ve ipoteğin terk edilmesi davası
  •  
  • - Kat karşılığı inşaat sözleşmeleri

Gayrimenkul hukuku davaları açılmadan önce dava açma hakkının olup olmadığı ve zamanaşımı sürelerine dikkat edilmelidir. Türk Hukuk Sistemimize göre, zamanaşımı süresi dolan konular hakkında dava açılamaz.

Hukuk Alanları


Ceza Hukuku

Ceza Hukuku

Ceza hukuku, haksızlığa uğrayan mağdur kişilerin haklarının korunmasını temel alan hukuk alanıdır. Bu hukuk alanının içeriğinde belirlenen kanun maddelerine göre, kişinin yaşamış olduğu olayın mağduriyet olup olmadığı belirlenir. Eğer kişi iddia ettiği şekilde mağduriyet yaşamışsa yine ceza hukukunda belirlenen kanun maddelerine göre cezalandırılır. 

Ceza hukukunun içeriğinde belirlenen yetkilere göre şüpheli olan kişi hakkında yakalama kararı verilebilir. Ayrıca şüpheliye ithafen arama, el koyma, ortam dinleme, vb. tedbirlerde alınabilir. Burada dikkatle bilinmesi gereken etken, herkesin bu yetkiye sahip olmadığıdır. Sadece bu alanda görev yapan yetkili kişiler bahsettiğimiz unsurları yapmakla görevlidir. 

Ceza hukukunun kendi içeriğinde iki ana kısma ayrıldığını söyleyebiliriz. Bunlar; Maddi anlamda ceza hukuku ve şekli anlamda ceza hukukudur. 

Ceza Hukukunun Özellikleri

Ülkemizde yaşayan milyonlarca insan vardır ve bu insanların hepsinin ferah içerisinde huzurla yaşaması maalesef ki her zaman mümkün olmuyor. Hukuk kapsamının oluşturulmasındaki en büyük nedende toplum içerisindeki huzurun sağlanmasıdır. 

Kanunlarımıza göre toplum kurallarına uymayan, başkasına maddi ya da manevi şekilde zarar veren vb. davranışlar sergileyen kişi Devletin uygulamalarına tabii tutulur ve cezalandırılır. Hakkında şikâyet olan ya da şikâyet olmaksızın yargılanacak suçlar kapsamında suça karışan kişi mahkeme tarafından yargılanır ve suçu ispat edilirse suçunun oranına göre cezalandırılır. 

Ceza hukukunun davaları iki kısımdan oluşur. İlk kısım soruşturma evresidir. Bu evrede kişinin işlediği iddia edilen suça dair araştırmalar yapılır. Araştırma komisyonu suçun olabileceği şüphelerini ve delil kaynaklarını elde ederse ikinci evre olan kovuşturma evresi başlar. Kovuşturma evresinin başlamasıyla mahkeme tarafından yargılama süreci başlamış olur. 

Türk Ceza Hukuku 

Türk Ceza Hukukunun kendi içeriğinde iki kısma ayrıldığını belirtmek isteriz. Bunlar; Genel Ceza Hukuk Bölümü ve Özel Ceza Hukuk Bölümüdür. 

Genel Ceza Hukuk Bölümü: Bu alan içerisinde suçun kavramı maddi ve manevi zararlar olarak incelenmektedir. 

Özel Ceza Hukuk Bölümü: Kanunlarımız tarafından belirlenen kurallar, kurallara uyulmaması durumunda hangi etkenlerin gerçekleşeceği ve hukuka aykırı davranan kişilerin alacağı cezalar bu alan içerisinde belirtilir. 

Türk Hukuk kurallarına göre her dava sürecinde avukatla çalışma zorunluluğu olmaz. Fakat ceza hukuku kapsamına göre kişi reşit değilse, ergin düşünecek zekaya sahip değilse, yaşlıysa, kısıtlıysa ve hakkında iddia edilen suçun cezası en az 5 yılsa avukatla çalışma yapması zorunludur.

Hukuk Alanları


Aile Hukuku

Aile hukuku, ortak hayat kuran tarafların evlilik öncesinde ya da evlilik hayatında yaşanan olumsuz olayları, çocuklara yönelik olan kötü davranışları ve aileye dair olan bütün konuları kapsamaktadır. 

Aile hukukunun içeriğinde pek çok dava konusu yer almaktadır. Bunlara örnek olabilecek bazı dava konuları;



















































































































































































































































































































































































  • - Anlaşmalı boşanma davası

  • - Çekişmeli boşanma davası

  • - Velayet davası

  • - Nişan davası

  • - Nafaka davası

  • - Diğerleri

  • Aile hukukunun içeriği oldukça fazladır. Şöyle ki, kişilerin nişan evresinde yaşadığı olumsuz unsurlar, evlat edinme, mal paylaşımı, evlilik dışı doğan çocuğun soyadı ve bakımı, kadın haklarının korunması, çocuk haklarının korunması, vesayet konuları da bu hukuk alanının içerisindedir. Bu konularda mağduriyet yaşayan kişilerin vakit kaybetmeden hukuki süreç başlatması gerekir. Çünkü Aile Hukuku davalarının zaman aşımı süresi vardır ve bu sürenin dolmasıyla birlikte mağdur olan kişinin dava açma hakkı ortadan kalkmış olur. 

Anlaşmalı Boşanma Davası

  • Anlaşmalı boşanma davası süreci kısa sürede sonlandığı için tarafların sıklıkla tercih ettiği bir boşanma türüdür. Fakat bu dava türünün başlatılabilmesi için kanunen belirlenen bütün unsurların gerçekleşmesi gerekir. 

  • Taraflar boşanmanın getirmiş olduğu maddi ve manevi olan bütün sonuçlarda anlaşma sağlayamazlarsa anlaşmalı boşanma olamaz. Ayrıca taraflar maddi ve manevi bütün konularda anlaşma sağlamış olsa bile evliliğin en az 1 yıllık süresinin dolmuş olması gerekir. 

  • Taraflar arasındaki evlilik süresi 1 yılı doldurmamışsa veya boşanmanın sonuçlarında anlaşma sağlanamamışsa çekişmeli boşanma davası açılmalıdır. 

Çekişmeli Boşanma Davası

  • Aile hukuku davalarında yer alan çekişmeli boşanma davası, anlaşmalı boşanma davasına göre oldukça fazla uzun sürmektedir. Örneğin; Avukat eşliğinde ilerletilen anlaşmalı boşanma davası ortalama en fazla 1 ay içerisinde sonuçlanır. Çekişmeli boşanma davası ise, 1,5 yıl içerisinde sonuçlanır. Eğer davanızı avukatsız ilerletmek isterseniz bu süreler birkaç katı oranla uzar ve telafisi olmayan hak kayıpları yaşayabilirsiniz. 

  • Çekişmeli boşanma davasının başlatılabilmesi için kanunen de uygun olan vakıaların yaşanması gerekir. Kanunlarımıza göre her sebepten dolayı çekişmeli boşanma davası açılamaz. Ayrıca geçerli bir neden varsa bile diğer dava etkenleri de olmalıdır.

  • Çekişmeli boşanma davasının diğer etkenleri olarak affetme ve zamanaşımı süresinden bahsedebiliriz. Taraf, boşanma davası açmak istediği nedeni affetmişse veya yaşanılan vakıaya dair dava açma süresi dolmuşsa kişinin dava açma hakkı ortadan kaldırılır. 

  • Aile hukuku kapsamında olan boşanma davaları teferruatlı süreçlerdir. Davaya dair olan hiçbir işlem eksik ya da hatalı olmamalıdır. Bu sebeple de konusunda uzman bir avukat desteği almak kişinin hak kaybı yaşamasını önleyebilecek tek unsurdur. 


Hukukta İstinaf Başvurusu

Anasayfa Hukuk Alanları Hukukta İstinaf Başvurusu

Esenyurt avukat tarafından düzenlenen hukukta istinaf başvurusu yazımız, tamamen bilgilendirme amaçlıdır. Her zaman değişikliğe uğrama ihtimali olan kanuni süreçlere dair en güncel bilgiler için internet sayfamızdan bilgi edinebileceğiniz gibi, hukuk büromuzdan da bilgi edinebilirsiniz. 

İstinaf kanun yolu HMK 341-360 içeriğinde yer almaktadır. İstinaf, ilk derece mahkemelerinin vermiş olduğu kararların hem olay açısından hem de hukuki açıdan üst derecede bulunan mahkemeye iletilmesi ve bu mahkeme tarafından kararın yeniden incelenmesidir. 

İstinaf mahkemesine başvuru yapılması için, ilk derece mahkemenin kararı kesinleşmiş olmalıdır ve zamanaşımı süresi dikkate alınarak başvuru yapılmalıdır. İstinaf mahkemesine başvuru yapılırken, kanuni ölçütlere uygun şekilde dilekçe düzenlemesi yapılmalıdır. 

İstinaf Başvuru Dilekçesi

Hukukta istinaf başvurusu yapılırken, dilekçe içeriği oldukça dikkatli şekilde düzenlenmelidir. İstinaf dilekçesinin içeriğinde;

  1. Tarafların T.C. Kimlik Numarası, ikametgâh bilgiler 
  2. İlk mahkeme dosyasının esas numarası
  3. İlk mahkeme dosyasına dair verilen karar
  4. İlk mahkemenin verdiği karara yönelik itiraz beyanları
  5. İtirazın sebepleri
  6. İtirazın delilleri ve şahitleri

İstinaf başvuru sürecinin başlatılabilmesi için, hükmün usule uygun şekilde taraflara tebliğ edilmesi veya tefhim edilmesi gerekmektedir. Usulüne uygun şekilde yapılmayan tebliğ veya tefhim, istinaf başvuru süresinin işlemeye başlamasına engel olmaktadır. Belirtmiş olduğumuz tebliğ kelimesi; taraflara kararın yazılı şekilde iletilmesi olurken, tefhim mahkemede taraflara sözlü olarak kararın bildirilmesidir. HMK madde 345 içeriğine göre; istinaf başvuru süresi, hükmün usulüne göre uygulanmasından itibaren başlayarak iki hafta olmaktadır.

İstinaf Mahkemesi Nasıl Karar Verir

Hukukta istinaf başvurusu doğru şekilde yapıldıktan sonra, istinaf süreci başlamış olur. İstinaf süreçlerini 3 temel kısma ayırarak incelememiz mümkündür. Bunlar; ön inceleme aşaması, esastan istinaf aşaması ve esastan istinaf incelemesinde duruşma olmaktadır.

Ön inceleme aşamasında, gerekli şartlar oluşmuşsa davanın esasına dair incelemeler başlatılır. Sürecin doğru ve eksiksiz şekilde başlatılması, dilekçe içerisinde istinafa sebep olan unsurlar gibi detaylar bu aşamada değerlendirilir. Buradaki aşamalar doğru şekilde yapıldıysa süreç başlatılır ve değerlendirmeler ilerleyen aşamalarda yapılır.

İstinaf mahkemesi, esastan incelemeyi kurallar gerekliliğince istinaf başvurusunda yer alan sebeplere bağlı olarak yapar. HMK madde 356 içeriğine göre; kurallar çerçevesinde her türlü istinaf incelemesi duruşmalı şekilde yapılır. İstinaf başvurusu yapan veya yapmasına davanın tarafı olan kişiler duruşmaya çağırılarak savunma haklarını kullanmaları sağlanır. 

Hukuk Alanları


Aldatmada Tazminat Miktarı

Anasayfa Hukuk Alanları Aldatmada Tazminat Miktarı

Aldatmada tazminat miktarı nasıl hesaplanır sorusunun yanıtını, Büyükçekmece avukat tarafından hazırlanan makalemizde bulabilirsiniz. Aldatma yani zina sebebi ile boşanma davası, Türk medeni hukuku kanunlarına göre geçerli bir boşanma sebebi olmaktadır. Bu boşanma sebebine bağlı olarak davacı tarafında bazı kanuni hakları meydana gelir. Bahsedilen haklardan biri de, maddi tazminat ve manevi tazminat hakkıdır.

Aldatılan tarafın kişilik hakları zedelenerek manevi tazminat hakkını kazanmış olur. Ayrıca zina sebebiyle boşanmaya bağlı olarak da maddi kayıp yaşayacak olan tarafın maddi tazminat aşma hakkı vardır. 

Tazminat hakkının kazanılması için öncelikle talep oluşturulmalıdır. Yani hazırlanan boşanma davası dilekçesi içeriğinde tazminat talepleri beyan edilmelidir. Bu talep sonrasında mahkemede iddiaların ispat edilmesine bağlı olarak hâkim tazminat ödenmesine karar verebilir.

Evliyken Aldatmak Cezası

Aldatmada tazminat miktarı hesaplanmasında yetkili olan kişi hâkimdir. Hâkim, tazminat miktarını belirlerken; taraflar arasında yaşanılan vakıa ve vakıaların sonuçları, tarafların gelir ve gider düzeyleri vb. diğer faktörleri incelenir ve bu doğrultuda tazminat miktarı kararı verilir. 

Peki, evlilik birliği içerisinde aldatan tarafa dair cezai uygulama yapılır mı? Bu sorunun yanıtını “hayır cezai işlem uygulaması yapılamaz” şeklinde verebiliriz. Evlilik birliği içerisinde bulunan tarafların sadakat yükümlülüğüne uyum sağlaması gerekir. Sadakat kuralına bağlı kalmayarak eşini aldatan tarafa yönelik olarak, boşanma davası açılabilir ve boşanmaya bağlı bazı taleplerde bulunulabilir. Bunun yanı sıra hapis cezası, adli para cezası vb. diğer cezai uygulamalar yapılamaz.

Zina Davası Tazminat Miktarı

Aldatmada tazminat miktarı, belli başlı uygulamalara tabii olarak belirlenmektedir. Hâkim, tazminat ödemesinin şekline ve buna bağlı olarak da yapılacak tazminat ödemesine karar verir. Fakat verilen bu karara tarafların itiraz hakkı da olmaktadır. Tazminat miktarını az veya yüksek bulan taraf, itiraz süresi içerisinde mahkemeye itiraz talebini iletmelidir. Mahkemeye iletilen talep ve talebe neden olan unsurların ulaştırılması sonrasında yeniden değerlendirme yapılır.

Ayrıca belirtmek isteriz ki; sadece çekişmeli boşanma davasında tazminat miktarı hâkim tarafından belirlenmektedir. Anlaşmalı boşanma davasında tazminat talebi varsa, taraflar arasında konuya dair anlaşma yapılmış olmalıdır. Yapılan anlaşma şartları ve ödeme şekilleri detaylı şekilde, anlaşmalı boşanma protokolünde belirtilmelidir. Anlaşmalı boşanma davasında taraflar arasında tazminat vb. diğer konularda ortak karar alınamazsa, anlaşmalı boşanma davası gerçekleşemez.

Boşanmada Aldatma Delilleri

Anasayfa Hukuk Alanları Boşanmada Aldatma Delilleri

Boşanmada aldatma delilleri neler olmaktadır? Esenyurt avukat olarak açıklamak isteriz ki, evlilik birliğinde tarafların uyması gereken davranış kurallarından biri de, sadakat yükümlülüğüdür. Sadakat kurallarına uyum sağlamayan taraf, zina yani aldatma kapsamında davranış sergilemiş olur. Böylesi bir durumda aldatılan tarafın, zina (aldatma) sebebi ile boşanma davası açma hakkı vardır.

Aldatma nedeni ile boşanma davası açan tarafın ispat yükümlülüğü vardır. Yani davacı taraf, aldatma olgusunu mahkemeye ispatlamalıdır. Aksi olan durumda yani ispat eylemi gerçekleşemezse boşanma davası gerçekleşemez. 

Aldatmanın ispatı için; fotoğraflar, mesajlar, otel kayıtları, hamilelik testi, uçak rezervasyonları, video kayıtları, sosyal medya görüntüleri, telefon kayıtları, sonuçlanan başka bir davanın delil kaynağı vb. diğer etkenler delil olarak kullanılabilir. Ayrıca hiçbir delile ulaşılamıyorsa sadece bir defaya mahsus olmak üzere ses kaydı, boşanmada aldatma delilleri kapsamında kullanılabilir. 

Aldatma Sebebiyle Boşanma Davası

Türk medeni hukukuna göre, çekişmeli boşanma davasının açılabilmesi için kanunen belirlenen geçerli bir sebebin yaşanmış olması gerekir. Aldatma (zina) geçerli olan boşanma sebepleri arasında yer almaktadır. 

Aldatılan taraf, davacı olarak boşanma davasının açılmasını sağlayabilir. Davacı taraf, iş bu davayı avukat ile ilerletebileceği gibi avukatsız şekilde de ilerletebilir. Fakat süreç içerisindeki manevi zorluklar ve resmi işlemler göz önünde bulundurulduğunda, hak kaybı yaşanmaması adına avukatla işbirliği yapılması önem teşkil etmektedir. 

Aldatılan tarafın, boşanmaya bağlı olarak hem maddi hem de manevi hakları vardır. Fakat bu hakların kullanılabilmesi için, affa uğramadan ve süresi içinde boşanma davası açılmalıdır. Ayrıca mahkeme süreci içinde de tüm işlemler kanunen belirlenen süre içerisinde yapılmalıdır.

Evliyken Aldatmanın Cezası

Boşanmada aldatma delilleri gibi araştırılan bir konuda, aldatan tarafın ceza alıp almayacağı olmaktadır. Evlilik birliğinde sadakat yükümlülüğüne aykırı davranarak eşini aldatan tarafa, ceza hukuku kapsamında bir ceza verilmez. Yani aldatan tarafa yönelik olarak sadece boşanma davası açılabilir ve bu dava içeriğinde maddi ve manevi haklar talep edilebilir.

Aldatılmaya bağlı açılan boşanma davasında, davacı tarafın belli başlı hakları vardır. Bunlara örnek verecek olursak; nafaka ödemesi, velayet talebi, maddi tazminat talebi, manevi tazminat talebi, mal paylaşımında öncelik tanınması vb. diğer talepler. Tüm bu talepler mahkemeye beyan edilir ve hâkim gerekli değerlendirmeleri yaptıktan sonra taleplere yönelik karar verir. 

Yoksulluk Nafakası

Anasayfa Hukuk Alanları Yoksulluk Nafakası

Yoksulluk nafakası nedir ve hangi koşullarda bu nafaka talebinde bulunulabilir? Beylikdüzü avukat olarak belirtmemiz gerekir ki; 4721 sayılı Türk medeni kanunu içeriğine göre 4 çeşit nafaka türü vardır. Bunları açıklamak gerekirse;

Tedbir Nafakası: Reşit olmayan yani 18 yaşını doldurmamış müşterek çocuklar için talep edilebilecek olan tedbir nafakası, boşanma davası açılmadan önce ya da boşanma davası açıldıktan sonra talep edilebilir. 

İştirak Nafakası: Boşanma davasında taraflardan birinin velayet alması durumunda, velayet hakkını almayan tarafın ödemesi gereken bir nafaka türüdür. Bu nafaka türünde de amaç, müşterek çocuğun giderlerine katkı sağlanmasıdır.

Yardım Nafakası: Bu nafaka türünün evlilik birliği ile bağlantısı olmamaktadır. Yardım nafakası; altsoy, üstsoy veya kardeşlerden istenilebilir. Nafaka ödemesindeki amaç, maddi olanağı hiç olmayan veya çok az olan aile bireyinin maddi geliri yüksek olan aile bireyinden destek istemesidir. 

Yoksulluk Nafakası: Evlilik birliğinin boşanma kararıyla sonlanması ile yoksulluğa düşecek olan tarafa ödenmesi gereken nafaka türüdür. 

Yoksulluk Nafakasının Şartları

Yoksulluk nafakasının alınabilmesi için en temel şart, boşanmaya bağlı olarak tarafın maddi yoksunluğa düşecek olmasıdır. Bu nafakanın alınabilmesi için mutlaka talepte bulunulması gerekir. Talep, mahkemeye resmi şekilde iletilmelidir. 

Mahkemeye iletilen yoksulluk nafakasının talebi sonrasında, hâkim gerekli incelemeleri yapar ve buna bağlı olarak nafaka ödemesinin yapılmasına veya talebin reddine karar verir. Bu işlemler çekişmeli boşanma davalarında geçerlidir. Çünkü çekişmeli boşanma davasında nafaka ödemesinin kararı hâkim tarafından verilir. Anlaşmalı boşanma davasında ise, nafaka ödemesi kararı tarafların ortak kararına göre belirlenir. 

Yoksulluk Nafakası Miktarı

Yoksulluk nafakasının miktarı konusunu iki şekilde incelememiz gerekir. Nafakanın miktarı davanın türüne bağlı olarak belirlenir. Anlaşmalı boşanma davasında, nafaka ödemesinin miktarı iki tarafın kararına bağlıdır. Çünkü anlaşmalı boşanma davasının en temel şartlarından biri tarafların nafaka miktarı ve diğer tüm konularda ortak karar almasına bağlıdır. Eğer taraflar arasında nafaka ve diğer konularda anlaşma sağlanamazsa, boşanma davası gerçekleşemez. 

Çekişmeli boşanma davasında ise, nafaka ödemesinin miktarına hâkim karar verir. Hâkim bu kararı verirken; tarafların gelir ve gider düzeyleri, yaşam standartları, sosyoekonomik durumları ve diğer tüm detayları inceler. Hâkim; nafakanın miktarına, ödeme şekline, ödeme tarihine ve diğer tüm detaylara karar verme yetkisine sahiptir. Fakat taraflarında süresi içinde bu kararlara itiraz etme hakları bulunmaktadır.

Evlilikte Aldatma Tazminatı

Anasayfa Hukuk Alanları Evlilikte Aldatma Tazminatı

Evlilikte aldatma tazminatı hakları nelerdir? Evliliğin en temel yükümlülüklerinden biri de, sadakat olmaktadır. Taraflardan biri sadakat yükümlülüğüne uygunsuz şekilde davranırsa, evlilikte aldatma olgusu gerçekleşmiş olur. Aldatmanın Türk medeni hukukunda yer alan bir diğer sıfatı da zinadır. Ayrıca hukuk sistemine göre aldatma yani zinanın karşılığında ihanete uğrayan taraf, boşanma davası açma hakkına sahiptir. 

Aldatma yani zina nedeniyle açılan boşanma davası, aldatılan tarafça açılabilir yani bu davadaki davacı taraf aldatılan kişidir. Aldatmaya dayalı açılan boşanma davasında davacının maddi haklarından biri de, tazminat talep etmesidir. Medeni hukuk kapsamına göre; aldatılan taraf hem maddi hem de manevi tazminat talep edebilir. 

Aldatan Eş Ne Kadar Tazminat Öder

Evlilikte aldatma tazminatı boşanma davasının açılmasıyla birlikte talep edilebilir. Talep yapılırken tazminatın şekli, tazminata sebep olan unsurlar ve tazminatın miktarı da mahkemeye beyan edilir. Fakat her beyan mahkeme tarafından tamamen onaylanmayabilir. 

Mahkeme sürecinde tazminat miktarının belirlenmesi, hâkim tarafından olmaktadır. Hâkim tazminat miktarının belirlenmesi için bazı incelemeler yapar. Bunlara örnek verecek olursak; Maddi veya manevi tazminata sebep olan unsurlar ve bu unsurların kanıtlanması, davacı ve davalı tarafın maddi gelir ve gider düzeyleri, diğer delil ve unsurların detaylı şekilde incelenmesi.

Hâkim tüm detayları değerlendirir ve gerekli gördüğü aşamada farklı resmi evrakların mahkemeye sunulmasını ister. Bu doğrultuda yetkili mercilere bildirim yapılır ve evrakların mahkemeye ulaşması sağlanır. Bunun sonrasında da evlilikte aldatma tazminatı miktarı belirlenir. 

Boşanmada Aldatma Delilleri

Boşanma davasında aldatmanın kesin olarak ispat edilmesi gerekir. İspat yükümlülüğü, davacı tarafa ait olmaktadır. Davacı mahkemeye aldatmanın varlığını ispat ederken, davalı tarafta böyle bir iddianın gerçekliği yoksa bunu ispat etmekle yükümlüdür.

Davacı taraf, aldatmanın varlığını ispatlamak isterken kanuna uygun delilleri mahkemeye sunmalıdır. Bunlara örnek verecek olursak; fotoğraf, mesaj, otel kayıtları, sosyal medya mesajları, tanık beyanları, telefon görüşmeleri, uçak biletleri, banka kayıt hareketleri, aldatmanın ispatına yönelik ses kaydı. Ses kayıtları, kanunen boşanma davasında delil olarak kullanılamaz fakat sadece bir defaya mahsus olmak üzere aldatmanın varlığını ispat edebilmek için kullanılabilir.

Evlilikte aldatma tazminatı ve zina sebebiyle boşanma davası hakkında detaylı görüşme yapmak için, Beylikdüzü Avukat ile iletişime geçerek danışmanlık randevusu talep edebilirsiniz.

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi

Anasayfa Hukuk Alanları Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi

Kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamının bir diğer kullanılan terimi de arsa payı kat karşılığıdır. Büyükçekmece avukat, arsa payı kat karşılığı sözleşmeleri ve konuya dair tüm haklara dair bilgi ve deneyim sahibidir. Bu sözleşme türü; arsa sahibinin müteahhide arsa payını devrettiği ve bunun karşılığında müteahhitten o arsa üzerinde bağımsız bölümler inşa etmeyi üstendiği sözleşmedir. Sözleşmelerde ve kanunlarda müteahhit terimi, yüklenici olarak da geçmektedir. 

Müteahhit tarafından yapılan ve inşa edilen bağımsız bölümler, yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre arsa sahibiyle yüklenici arasında paylaşılmaktadır. Yüklenici tarafından, kendine ayrılan bağımsız alanlar satılarak, kazanç elde edilir. Arsa payı inşaat sözleşmesi, Türk borçlar kanununda düzenlenmiş sözleşmelerden değildir, taşınmaz satış sözleşmesiyle eser sözleşmesinin unsurlarını birlikte barındıran karma sözleşmelerdendir. 

Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi

Kat karşılığı inşaat sözleşmesi hakkında müteahhidin bazı görev ve yükümlülükleri vardır. Bunları belirtecek olursak;

  1. Bağımsız alan yapma yükümlülüğü
  2. Bağımsız alanı bizzat yapma sorumluluğu
  3. Bağımsız alanı teslim etme sorumluluğu
  4. İnşaat ruhsatını ve oturma iznini alma sorumluluğu
  5. Kat irtifakı ve kat mülkiyetini kurma sorumluluğu

Kat karşılığında inşaat sözleşmesi tarafından olan yüklenici, sözleşmede belirtilen şekilde ve belirtilen sürede inşaata başlayıp bitirerek, arsa sahibinin payı olan bağımsız bölümleri yani daireleri teslim etmekle yükümlü olan kişidir. İş, yüklenici tarafından ya da yüklenicinin iradesi altında yapılmalıdır. Yüklenici tarafından, inşaatın yapılmasında alt yüklenici ile çalışılması halinde, yüklenicinin arsa sahibine karşı tüm yükümlülükleri aynı şekilde devam eder.

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi Uyuşmazlıkları

Uygulama hükümlerinde, kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde oluşan uyuşmazlıklar ve dava konuları sıklıkla belli başlı alanlarda görülmektedir. Bunları belirtecek olursak;

  1. Teslim edilen bağımsız alanlardaki ayıp ve eksikler 
  2. Müteahhidin inşaatı tamamlama ve daireleri teslim süresine uymaması
  3. Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi ve tapuya konan kat karşılığı inşaat sözleşmesinin şerhinin kaldırılması davası
  4. Sözleşmeye konu olan arsanın imar durumunun konut yapılmasına elverişli olmaması nedeniyle müteahhit tarafından kat karşılığı inşaat sözleşmesinin ifasının imkansızlığı ve buna bağlı olan zararlara dayalı tazminat talebi veya tazminat davası

Kat karşılığı inşaat sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar neticesinde açılacak olan dava, asliye hukuk mahkemesinde açılmalıdır. Bu davalarda yüklenici tarafından teslim edilen taşınmazın ayıplarından dolayı açılması talep edilen davalar, taşınmaz tesliminden itibaren 5 yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar.

Çocuğun Soyadının Değiştirilmesi

Anasayfa Hukuk Alanları Çocuğun Soyadının Değiştirilmesi

Çocuğun soyadının değiştirilmesi, özellikle son yıllarda pek çok davanın konusu olmaktadır. Avcılar avukat tarafından hazırlanan yazı içeriğimizde konuya dair bilgilendirmelere yer vereceğiz. Türk medeni kanunu madde 321 içeriğinde, çocuğun soyadına dair kanun maddelerine yer verilmiştir. 

Çocuk, evlilik birliği içerisinde dünyaya geliyorsa, babanın nüfusuna kaydedilir ve bu sebeple de babanın soyadını taşır. Eğer çocuk evlilik birliği haricinde dünyaya geliyorsa, annenin nüfusuna kaydedilir ve annenin soyadını taşır fakat baba resmi işlemleri yaparak çocuğu tanıdıysa babanın soyadını taşıyabilir. 

Ebeveynler arasında devam eden boşanma davası varken çocuk dünyaya gelirse, doğum evlilik birliği içinde gerçekleşmiş sayılır. Bu sebeple de çocuk ailenin taşımış olduğu (babanın) soyadını taşır. 

Boşanmadan Sonra Çocuğun Soyadının Değiştirilmesi

Boşanma davası sonrasında, çocuk aynı soyadını kullanmaya devam etmektedir. Boşanmaya bağlı olarak soyadı değişikliği farklı bir talep oluşmadığı müddetçe sadece kadın için geçerlidir. Fakat boşanma sonrası çocuğun velayet hakkı anneye verildiyse, çocukla annenin farklı soyadları taşıyor olması birçok açıdan sorun yaşanmasına sebep olmaktadır.

Velayeti annede olan çocuğun, anneyle farklı soyadına sahip olmasında kaynaklı pek çok resmi işlemde sorun yaşanmasına sebep olur. Ayrıca bu durum çevresel alanda çocuğun psikolojik olarak da rahatsızlık yaşamasına neden olabilir. 

Eski kanun düzenlemeleri gerekliliğince, çocuğun boşanmaya bağlı olarak soyadının değişikliğe uğramasına izin verilmiyordu. Fakat yeni Yargıtay kararlarından da anlaşılacağı üzere, çocuğun üstün yararı göz önünde bulundurularak, çocuğun soyadının değiştirilmesine yönelik karar verilmektedir. 

Çocuğun Soyadının Değiştirilmesi Davası

Çocuğun soyadının değiştirilmesine yönelik dava, hem ilgili Nüfus müdürlüğüne hem de babaya yönelik açılabilir. Çocuğun soyadının değiştirilmesine yönelik dava hangi mahkemede açılmalıdır? 4787 sayılı aile mahkemelerinin kuruluş görev ve yargılama usullerine dair kanunun 4/1 maddesinde var olan içeriğe göre, 4721 sayılı Türk medeni kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç tutulmak kaydıyla aile hukukundan doğan tüm davalar, aile mahkemesinde açılmalıdır. 

Çocuğun soyadı değişikliği davasında, çocuğun üstün yararı göz önünde bulundurulur. Çocuk soyadından kaynaklı sorun yaşıyorsa ve bu durumdan etkileniyorsa, soyadı değişikliği talep edilebilir. Ayrıca davaya sebep olabilecek bir etkende, babanın rol model etkisidir. Velayeti annede olan çocukla, babasının ilgilenmediği ispat edilirse veya babanın çocuğu kötü şekilde etkileyecek etkenleri varsa yine davanın açılma talebi oluşabilir.

Zincirleme Suç Nedir

Anasayfa Hukuk Alanları Zincirleme Suç Nedir

Zincirleme suç nedir sorusunun yanıtını TCK madde 43/1 uygulamasından yola çıkarak açıklayabiliriz. Bir failin aynı suç işleme kararı çerçevesinde aynı mağdura yönelik aynı suçu birden fazla işlemesi durumunda kendisi hakkında tek cezaya hükmedilecek, fakat cezası hüküm uyarınca 4/1 oranından 4/3 oranında arttırılarak verilecektir. 

Esenyurt avukat olarak kanun maddesinden yola çıkarak belirtmek isteriz ki; birden çok fiilin bulunması, fiillerin her birinin aynı su etkeninin oluşturması, aynı suçun birden fazla aynı kişiye yönelik olarak işlenmesi, birden fazla suçun suç işleme kararı kapsamında gerçekleştirilmesi etkenleri zincirleme suçun unsurlarındandır.

Hırsızlık suçunun veya dolandırıcılık suçunun bir kişiye yönelik olarak birden fazla defa işlenmesi durumunda da zincirleme su uygulamalarına yer verilir. Fakat zincirleme suça konu olan unsurlar arasındaki zaman aralığıyla tek suç işleme kararı kapsamında suçun işlenip işlenmediği de önemlidir. 

Zincirleme Suç Örnekleri

Zincirleme suç nedir sorusunun yanıtını verdikten sonra konuya dair birkaç örnek olaydan bahsedeceğiz. 

  1. İş sahibi aleyhine hizmet etme nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun birden fazla defa işlenmesi durumunda zincirleme suç meydana gelir
  2. Dolandırıcılık suçu kapsamıyla beş ayrı kişi mağduriyet yaşadıysa suçun oluştuğundan bahsedilebilir
  3. Bir kimsenin aynı fail tarafından iki veya daha fazla dolandırılması durumunda zincirleme şekilde işlenen dolandırıcılık suçu oluşur.

Zincirleme Suç

Zincirleme suç nedir sorusuna farklı bakış açılarıyla yanıt vererek yazımıza devam edeceğiz. Türk ceza kanunlarında, zincirleme suçun hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağı bazı kapsamlar vardır. Zincirleme suç uygulamasının varlığından söz edilebilmesi için gerekli olan şartlardan bahsetmiştik. Şimdi de şartlara ve kanunlara bağlı olarak zincirleme suçtan bahsedemeyeceğimiz suçları belirteceğiz. Bunlar; kasten öldürme suçu, kasten yaralama suçu, yağma suçu ve işkence suçudur.

5237 sayılı TCK kapsamı, failin yapmış olduğu suç kadar ceza almasını öngörür. Ama ceza hukukunda yer alan zincirleme suç bu kurala dair yapılan istisnalardan biridir. Zincirleme suç hükümleri gerçekleştiğinde failin suçları toplanır ve bütün fiiller tek suç şekline getirilir. Ceza hukukunda bu duruma “suçların içtimai” yani “suçların toplanması” denilmektedir. 

Ceza kanunu içeriğinde zincirleme suç ve bileşik suç kapsamları karıştırılan suçlar arasındadır. Oysa her iki suç kapsamı birbirinden farklı şekildedir. Biri diğerinin unsurunu ya da nitelikli halini oluşturması nedeni ile tek fiil sayılan suça bileşik suç denilmektedir. 

Zina Sebebiyle Boşanma

Anasayfa Hukuk Alanları Zina Sebebiyle Boşanma

Zina sebebiyle boşanma, Türk medeni kanunu madde 161 gerekliliğince, özel yargılama usullerine tabii tutulan dava türleri arasında yer almaktadır. Esenyurt avukat olarak açıklamak isteriz ki; kanun sözlüğüne göre zinanın bir diğer terimi aldatma olmaktadır. 

Zina, evli bir kişinin eşinden başka biriyle kendi hür iradesiyle cinsel birliktelik yaşamasıdır. Eşin yabancı biriyle öpüşmesi, sarılması, dokunması vb. davranışlar haysiyetsiz hayat sürme kapsamında yer almaktadır. Yani zinaya girmez bu davranışlar.

Medeni kanuna göre, çekişmeli boşanma davasının açılabilmesi için kanunen geçerli olan sebeplerden en az bir tanesinin evlilik birliğinde yaşanması gerekir. Boşanma sebepleri; özel boşanma sebepleri ve genel boşanma sebepleri olarak iki kısma ayrılmaktadır. Zina (aldatma) özel boşanma sebepleri arasında yer almaktadır. 

Aldatma (Zina) Nedeniyle Boşanma Davası

Zina sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için bazı koşulların gerçekleşmiş olması gerekir. Koşullardan ilki, eşler arasında resmi evliliğin var olmasıdır. Evliliğin resmi olması, kanunen öngörülen şekilde Devletin izninde olan nikâhın yapılmasıdır. Bu durumdan da anlaşılacağı üzere imam nikâhı olarak tabir edilen dini nikâhın, resmi olarak geçerliliği yoktur.

Zinada var olan bir diğer koşul ise cinsel ilişkinin kurulmasıdır. Cinsel ilişki kesinlikle istek üzerine olmalıdır. Taciz, tecavüz, zorla alıkoyma, uyuşturucu madde etkisi vb. durumlarda kurulan cinsel ilişki zina sayılamaz. 

Zina nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için, zaman aşımı süresine de dikkat edilmelidir. Eşin zinayı öğrenmesinden itibaren 6 ay içerisinde dava açılmalıdır. Fakat herhalde bu süre aldatmanın üzerinden 5 yıl geçmesiyle son bulur.

Zina Nedeniyle Boşanma Davası

Zina sebebiyle boşanma davasında ispat yükümlülüğü vardır. Davacı yani davayı açan taraf, zinayı ispat etmekle yükümlüdür. Zina ispat edilemezse boşanma davası, boşanmayla sonuçlanamaz. Zinanın ispat edilmesi için bazı hukuki deliller vardır. Bunlara örnek verecek olursak;

  1. Hamilelik testi
  2. Otel kayıtları
  3. Mesajlar
  4. Arama kayıtları
  5. Tanık ifadeleri
  6. Başka bir dava dosyasının sonuçlanmasıyla orada zinaya dair bilgilerin yer alması
  7. Diğer yasal deliller

Zina nedeni ile boşanma davası hakkında bilinmesi gerekir ki; dava açılmadan önce veya dava süreci devam ederken, taraflar arasında “af” unsuru gerçekleşirse dava sonlanır. Yani affın gerçekleştiği durumlarda boşanma gerçekleşemez. Affın gerçekleşmesine rağmen sonradan pişman olup boşanmak isteyen taraf, başka bir sebebe dayanarak boşanma davası açabilir veya taraflar arasında uzlaşma sağlarsa, anlaşmalı boşanma davası açılabilir.

Mevsimlik İş Sözleşmesi

Anasayfa Hukuk Alanları Mevsimlik İş Sözleşmesi

Mevsimlik iş sözleşmesi nedir ve hangi durumlarda bu sözleşme yapılır? Avcılar avukat tarafında düzenlenen yazı içeriğimizde, mevsimlik işçilere dair bilgiler vereceğiz. İş kanunları içeriklerinde, mevsimlik işçiye dair net bilgilere sıklıkla yer verilmemiştir. Kanunun 53.maddesine göre, niteliklerinden dolayı bir senden daha az süren mevsimlik ya da kampanya işlerinde çalışanlara, yıllık ücretli çalışanlara ilişkin izinlere dair hükümlerin uygulanmayacağı belirtilmiştir. 

Mevsimlik işler, işin niteliklerine göre uzun ya da kısa süreli olabilir. İş süresinde her zaman aynı sayıda işçi çalıştırılması gerekmez. İşyerinde ilerletilen işin niteliğine göre işçiler her yıl belirli zamanlarda yoğun olarak çalışır. Fakat yılın diğer zamanlarında iş sözleşmeleri bir sonraki yılın faaliyet dönemi başına kadar ara verilir.

Mevsimlik İş Sözleşmelerinin Sona Ermesi

Mevsimlik iş sözleşmesi ve iş sözleşmesine tabii çalışanlar arasında bazı farklılıklar vardır. Usulüne uygun olmaksızın feshedilen işçinin, fesih tebliğinden sonra bir ay içerisinde işe iade davası açma hakkı vardır. Mahkemenin feshin geçersiz bir sebebe dayandığına karar vermesi durumunda işveren işçiyi 1 ay içerisinde işe yeniden başlatmakla yükümlüdür. İşçinin belirlenen süre içerisinde işe başlatılmaması durumunda işveren işçiye tazminat ödemekle sorumlu tutulur.

Belirli süreli mevsimlik işçi sözleşmelerinde fesih bildiriminde bulunulmasına rağmen ya da bildirim süresi belirtilmesine gerek olmamasından dolayı, kıdem ve ihbar tazminatı ödemesi yapılmaz. Fakat belirli süreli mevsimlik iş sözleşmesi üst üste tekrarlanırsa, bu sözleşmeler en başından itibaren belirsiz süreli iş sözleşmesi olarak kabul edilecektir. Bu şekilde sözleşmenin sona erdirilmesi durumunda belirsiz süreli sözleşmenin sona erdirilmesi usulü uygulanır ve fesih bildirimine ilişkin sürelere uyum gösterilmesi gerekir. Sürelere uyum gösterilmezse, tazminat hakkı meydana gelir.

Mevsimlik Çalışmalarda Kıdem Tazminatı 

Mevsimlik çalışmalarda kıdem tazminatı ne anlama gelmektedir? İşçinin mevsimlik işte çalışması durumunda, mevsimlik çalıştığı zamanların dikkat edilerek ve bu sürelere bağlı olarak kıdem tazminatının ödenmesi gerekir. İşçinin askıda geçen süresi, fiilen çalışma etkisi taşımadığı için kıdem sayılamaz.

İş sözleşmesinin askıda yer alması işçinin askı süresi içerisinde başka işverenin emrinde çalışmasına engel teşkil edecek bir durum değildir. İşverenin işçisine ücret ödeme borcu askı süresinde yerine getirilmediği için, işçi mevsimlik işe yeniden başlayana kadar başka işverenin iş kanunu kapsamına giren başka bir işyerinde çalışabilir.

Ceza Davalarında Yakalama Ve Gözaltı

Anasayfa Hukuk Alanları Ceza Davalarında Yakalama Ve Gözaltı

Ceza davalarında yakalama ve gözaltı süreçleri nasıl olmaktadır? Yakalama ve gözaltına alma kapsamları, koruma tedbirleri arasında yer almaktadır. Koruma tedbiri alma kararı verilirken; insan hakları, temel hak ve özgürlükler gibi kapsamlarda göz önünde bulundurulur. Koruma tedbirleri geçici önlemler arasındadır. Buradaki temel amaç, suça dair delillerin karartılmaması ve suça karıştığından şüphelenilen kişi veya kişilerin kaçmasına engel olunmasıdır. 

CMK madde 99/1 içeriğine göre; Gözaltına alınan kişilerin bulundurulacakları nezarethanelerin maddi koşulları, bu kişinin hangi görevlinin sorumluluğuna bırakılacağı, sağlık kontrolünün nasıl yapılacağı, gözaltı işlemlerine ilişkin kayıt ve defterlerin nasıl tutulacağı. Ayrıca gözaltına alınmanın başlangıcında ve bu tedbire son verildiğinde hangi tutanakların tutulacağı, gözaltına alınan kişiye hangi belgelerin verileceği ile kolluk tarafından gerçekleştirilen yakalama işlemlerinin yürütülmesinde uygulanacak kurallar, yönetmelikte açıklanmaktadır.

Yakalama Ve Gözaltına Alma Yönetmeliği

Beylikdüzü avukat tarafından hazırlanan, ceza davalarında yakalama ve gözaltı sürecine dair yönetmelik bilgisi vermeye devam edeceğiz. Yönetmelik kurallarına göre, yakalanan kişinin gözaltına alınacak olması ya da zor kullanılarak yakalanması durumunda, doktor kontrolünden geçilerek yakalanma anındaki sağlık durumu belgelenmelidir. 

Sağlık kontrolü soruşturma evresinde üç etkenin varlığından söz edilirse yapılır. Bunlar;

  1. Gözlem altına alınması için sağlık kontrolü
  2. Delil elde edilmesi için sağlık kontrolü
  3. Yakalanma, gözaltı halinde sağlık kontrolü

Madde 9 içeriği “Yakalanan kişinin gözaltına alınacak olması ya da zor kullanılarak yakalanması durumlarında doktor kontrollerinden geçirilerek yakalanma anındaki sağlık durumu belirlenmelidir” şeklindedir. 

Savcılık Yakalama Kararı

Ceza davalarında yakalama ve gözaltı uygulaması yapılırken, yetkili merciler nelerdir? Bu sorunun yanıtını CMK madde 90 aracılığıyla yanıtlayacağız. 

CMK Madde 90/1: Bu madde içeriğinde, herkes tarafından yapılan yakalama kapsamı yer almaktadır. Ceza muhakemesi kanunların göre; kişiye suç işlerken rastlanması halinde ve suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması ya da hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması halinde, herkes tarafından yakalama uygulanabilir.

CMK Madde 90/2: Madde içeriğinde, kolluk görevlilerince yapılan yakalama işleminden bahsedilir. Suçüstü durumlarında herkes gibi kolluk kuvvetlerinin de yakalama yapma yetkisi olduğu bilinmektedir. Kolluk kuvvetlerinin, Cumhuriyet Savcısına ya da amirlerine derhal başvurma olanağı bulunmaması hallerinde, her zaman yakalama yetkileri vardır. 

Genel Boşanma Sebepleri

Anasayfa Hukuk Alanları Genel Boşanma Sebepleri

Genel boşanma sebepleri nelerdir sorusunun yanıtını, Esenyurt avukat tarafından düzenlenen yazı içeriğimizde bulabilirsiniz. Türk medeni hukuku kanunlarına göre boşanma davaları 2 şekilde açılabilir. Bunlar anlaşmalı boşanma davası ve çekişmeli boşanma davasıdır. Anlaşmalı boşanma davası açılırken, kanunen geçerli bir nedenin mahkemeye beyan ve ispat edilmesi gerekmezken, çekişmeli boşanma davasında bu kapsam geçerlidir.

Çekişmeli boşanma davası açılabilmesi için, kanunen belirlenen sebepler vardır. Bunlar; boşanmanın genel sebepleri ve boşanmanın özel sebepleri şeklinde iki kısma ayrılır. İki temel kapsamında kendi içerisinde gruplara ayrıldığını belirtmemiz gerekir. 

Boşanmanın genel sebepleri, oldukça geniş bir alana sahiptir. Kısa şekilde bu durumu açıklayacak olursak; çiftler arasında yaşanılan olumsuz olayların, hayatın çekilmezlik kuralını oluşturmasına sebep olacak tüm olaylardır diyebiliriz. 

Özel Ve Genel Boşanma Sebepleri

TMK madde 166 içeriğinde, boşanmanın genel sebepleri kapsamına yer verilmiştir. Madde içeriğine göre; Ortak hayatı devam ettirmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede evlilik birliğinin temelinden sarsılması durumunda, eşlerden her biri çekişmeli boşanma davası açabilir.

Özel boşanma sebepleri ise 5 temel gruba ayrılmaktadır. Bunları belirtecek olursak;

  1. Zina (aldatma) sebebi ile boşanma davası
  2. Hayata kast, pek kötü ya da onur kırıcı davranış sebepleri ile boşanma davası
  3. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme sebepleri ile boşanma davası
  4. Terk sebebi ile boşanma davası
  5. Akıl hastalığı sebebi ile boşanma davası

Boşanma Davası Ve Boşanma Sebepleri

Çekişmeli boşanma davasının açılabilmesi için, genel boşanma sebepleri veya özel boşanma sebepler kategorisinde yer alan vakıaların gerçekleşmiş olması gerektiğini açıklamıştık. Ayrıca belirtmemiz gerekir ki; boşanma davasının gerçekleşebilmesi için, mahkemeye beyan edilen bu vakıaların ispat edilmesi gerekir. İspat yükümlülüğü, davacı tarafa ait olmaktadır. 

Anlaşmalı boşanma davası ise çekişmeli boşanma davasına göre farklılıklar göstermektedir. İlk farklılık ise anlaşmalı boşanma davası açılırken boşanma sebebinin gösterilmesine zorunluluk olmamasıdır. Fakat bu davanın açılması için de bazı farklı şartlar vardır. Taraflar; en az 1 yıldır evli olmalı, boşanmayı kabul etmelidir, boşanmanın maddi sonuçlarında anlaşma sağlamalıdır, boşanmanın manevi sonuçlarında anlaşma sağlamalıdır.

Tüm şartlara uygunluğu olan taraflar, anlaşmalı boşanma davasına başvuru yapabilmek için “anlaşmalı boşanma davası protokolü ve anlaşmalı boşanma davası dilekçesi” düzenlemelidir. Bu evraklar dava sürecini ilerletecek avukat varsa, avukat tarafından hazırlanır. Aksi olan durumlarda sorumluluk taraflara aittir. 

Kıdem Tazminatı Nedir

Anasayfa Hukuk Alanları Kıdem Tazminatı Nedir

Beylikdüzü avukatkıdem tazminatı nedir ve bu tazminat nasıl hak edilir sorularının yanıtlarını, düzenlenen bu yazı içeriğinde verecektir. Kanunda yer alan koşulların yerine getirilmesiyle işverenin işçiye ödemesi gereken tazminat türüne, kıdem tazminatı denilir. Kıdem tazminatının hak ediş unsurları;

  1. İş sözleşmesi 4857 sayılı iş kanununa tabii tutularak yapılmalı ve kanun gerekliliğince “işçi” sıfatına haiz olunması
  2. İşçinin en az işyerinde 1 yılını doldurmuş olması
  3. İş sözleşmesi işçi tarafından 4857 iş kanunu 24.maddesinde bulunan hâkli nedenle fesih yapılması veya fesih işlemi işveren tarafından yapıldıysa, işveren tarafından gerçekleşmiş olan feshin 4857 iş kanunu 25.maddesi gerekliliğince haklı sebeplerden birine dayanmıyor olması
  4. 1475 sayılı kanun içeriğinde ve diğer kanun içeriklerinde var olan istisnai hallerden en az birinin var olması

Kıdem Tazminatı Nedir? Nasıl Hesaplanır?

Kıdem tazminatı hesaplanırken, işçinin iş yerinde geçirmiş olduğu yıllara göre hesaplama yapılır. İşçinin her yılı için, brüt ücretin 30 günlük ücretlendirmesi 1 yıllık kıdem olmaktadır. 30 günlük ödeme ücreti, normal ücret ve çalışanın aldığı diğer ücretlerden oluşmaktadır. 

İşçinin hak edişi olmasına rağmen, işveren kıdem tazminatı ödemesini yapmazsa, işçi kanuni işlem uygulaması yapabilir. Kıdem tazminatı hakkıyla ilgili olarak dava açmak isteyen işçi, dava açmadan önce arabulucuya başvuru yapmalıdır. Arabulucuya başvuru şartı, kanunen belirlenen bir uygulamadır. İşçi, arabulucuya başvuru yapmadan dava açma işlemi yaparsa, davanın reddi gerçekleşir. 

Kıdem Tazminatı Davası

Kıdem tazminatı nedir sorusunu incelemeye devam ederken, işçinin bu konudaki dava hakkından da bahsedeceğiz. Süre arabulucuya başvuru yapılmasıyla başlar. Taraflar veya vekilleri arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma sağlayamazlarsa, dava açma hakkı oluşur. Kıdem tazminatı davası, tazminatın hiç ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde açılabilir. 

Yargıtay 9 Hukuk Dairesi kararına göre; Kıdem tazminatı davası öncesinde işçi, işe iade davası da açmış olabilir. İşinin açmış olduğu işe iade davasının reddedilmesi halinde, kıdem tazminatı ve diğer işçilik alacaklarına dair dava açılması ve tüm alacakların iadesinin istenmesi talep edilebilir. Kıdem tazminatı ve işçilik alacaklarına dair dava açılmadan önce feshin geçersizliği ve işe iade talebi ile işe iade davası açıldıysa, işe iade davası sonucunda işveren tarafından haklı nedenle gerçekleştirilen feshin geçerli olduğuna karar verildiyse, sonradan kıdem tazminatı davası açılması bir yarar sağlamaz. 

Hukuk Alanları


Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu Unsurları

Anasayfa Hukuk Alanları Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu Unsurları

Cumhurbaşkanına hakaret suçu unsurları nelerdir? Büyükçekmece avukat tarafından hazırlanan yazımıza, sorunun yanıtını maddeler halinde açıklayarak başlayacağız. Suçun unsurları;

  1. Suç, faili açısından özgü suç olmamaktadır. Bu sebeple de suçun faili herkes olabilir
  2. Suçun yüz yüze karşı yapılması veya gıyapta suçun işlenmesi arasında herhangi fark olmaz
  3. Suç, serbest hareketli suçlar arasında yer alır. Bu sebeple suç; resim, yazı, imalı şarkılar, nefret içeren hareketler, sözler vb. diğer davranışlar olabilir
  4. Suçun manevi unsuru ise genel kast olmaktadır.

Cumhurbaşkanına hakaret suçu, TCK madde 299 içeriğinde düzenlenmiştir. Cumhurbaşkanı, makamının vermiş olduğu yetkiler dolayısı ile saygı gösterilmesi zorunlu olan bir mevkidir. Kanunlar gerekliliğinde belirlenen ölçütlere göre davranışta bulunmayan kişiler, TCK maddelerinde bulunan kanun içeriklerine göre cezalandırılırlar.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu

Cumhurbaşkanına hakaret suçu unsurları hakkında bilgiler verdikten sonra, suçun kapsamından bahsedeceğiz. Cumhurbaşkanına hakaret suçu sebebi ile Adalet Bakanlığından kovuşturma izni alınmadan kamu davası açılamaz. Kovuşturma sürecinin izni, soruşturma aşaması devam ederken Savcılık tarafından talep edilmelidir. Kovuşturma izni talebi Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü tarafından değerlendirilerek izin verilip verilmemesi kararına bağlanır. Kovuşturma izni onaylandığı zaman, Savcılık tarafından mahkemeye kamu davası hemen açılır. 

Kovuşturma izni verilmezse, Savcılık kovuşturma izni verilmemesine dair Adalet Bakanlığı kararını suçun mağduru olan Cumhurbaşkanına tebliğ edilmelidir. Cumhurbaşkanının kovuşturma izni verilmemesine ilişkin Adalet Bakanlığının idari işlemine karşı idari yargıya başvuru yapma hakkı vardır.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu Cezası

Cumhurbaşkanına hakaret suçu unsurları yazımıza devam ederken, suçun cezası hakkında bilgilendirme yapacağız. Cumhurbaşkanına hakaret suçunun cezası, TCK madde 299 içeriğinde yer alır. Bu kanun maddesine göre;

TCK 299/1: Cumhurbaşkanına hakarette bulunan kişi, 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

TCK 299/2: Suçun alenen işlenmesi halinde, verilecek ceza oranı 6/1 oranında arttırılır.

TCK 299/3: Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanlığının iznine bağlı olmaktadır.

Genel hakaret suçu, mağdurun yokluğunda işlenmesi halinde, suçun vücut bulabilmesi için hakaret edenin söz ve davranışlarının en az üç kişi tarafından öğrenilmesi gerekmektedir. Söz konusu üç kişiye hakaret eden kişinin kendisi dâhil olmamaktadır. Üç kişinin aynı yerde olması şart olmaz, burada önemli olan üç kişinin suçun varlığından haberdar olmasıdır.

 

Hukuk Alanları

mustafa kürşad arı

İş Kazası Tazminat Davası

Anasayfa Hukuk Alanları İş Kazası Tazminat Davası

İş kazası tazminat davası ve tüm iş davası konuları hakkında, Büyükçekmece avukat ile iletişime geçerek bilgi alabilirsiniz. 6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanununda; işyerinde ya da iş sebebinden kaynaklı meydana gelen, vücut bütünlüğünü ruhsal olarak veya bedenen engelli şekle getiren, ölüme sebebiyet veren tüm vakıalar iş kazası olarak belirtilmiştir. 

İş kazasından kaynaklı yaşanılan vakıalar sonucunda; maddi tazminat, manevi tazminat, destekten yoksun kalma tazminatı talep edilebilir. İş kazası sonucu tazminat talep edilebilmesi için, 5510 sayılı sosyal sigortalar kanunu 13.madde içeriğinde yer alan uygunluk hallerinin yaşanması gerekmektedir. İş kazası tazminat davası asıl işverene açılabileceği gibi alt işverene yönelik olarak da açılabilir. 

İş Kazası Nedeniyle Tazminat Davası

İş kazası nedeniyle tazminat davası açılmadan önce, iş kazasının tespiti davası açılmalıdır. İş kazası, işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna kesinlikle bildirilmelidir. İşveren ya da işçinin bildiriminin sonrasında, SGK müfettişleri gerekli incelemeleri yaparak yaşanılan vakıanın iş kazası olup olmadığına dair rapor düzenler. Ayrıca düzenlenen rapor içeriğinde tarafların kusur oranları hakkında da beyana yer verilir.

SGK raporu iş kazasını doğrular nitelikte olursa, tazminat talepli mahkeme süreci başlatılır. Eğer rapor düzenlemesi iş kazası değildir şeklinde düzenlendiyse, hem işverenin hem de SGK’nın davalı olarak gösterildiği, iş kazasının tespiti davası açılmalıdır. İş kazasının tespitiyle alakalı ihtilaf SGK’nın hak alanını ilgilendirmekte olur fakat tazminat davasında kurum taraf olamaz. Bu sebeple de, iş kazasının tespiti davası, tazminat davasından bağımsız olarak ilerletilir. 

İş Kazası Tazminat Davası Şartları

İş kazasının varlığından söz edilebilmesi için, kanunen belirlenen kaza şartlarının varlığından söz edilebilmelidir. Bunlara örnek verecek olursak;

  1. İşçinin, işverene ait olan işyerinde olduğu sırada başına gelen her türlü bedensel veya ruhsal zararlar iş kazası olarak sayılır
  2. İşverene bağlı şekilde çalışan işçinin görevli şekilde işyeri dışında başka bir yere gönderildiği sırada işçinin maruz kaldığı fiiller iş kazası niteliğindedir
  3. İşveren tarafından ilerletilmekte olan iş nedeniyle işçi kendi adına ya da bağımsız şekilde çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş sebebi ile gerçekleşen tüm olaylar iş kazasıdır
  4. Emziren kadın işçi, iş mevzuatından kaynaklı çocuğuna süt vermek için belirlenen zamanlarda yaşadığı kazalar, iş kazası niteliğindedir
  5. İşveren tarafından sağlanan taşıma aracında yaşanılan her türlü kaza, iş kazasıdır.

Hukuk Alanları


Yıllık İzin Şartları

Anasayfa Hukuk Alanları Yıllık İzin Şartları

Yıllık izin şartları, 4857 sayılı iş kanununun 53.maddesinde yer almaktadır. Yıllık ücretli izin; iş yerinde işe başladığı tarihten itibaren en az 1 yıl çalışmış olan işçilere yönelik olarak belirlenen dinlenme hakkıdır. Yıllık ücretli izin, işçinin çalışmasına karşılık hak ettiği izin şeklinde de tanımlanabilir.

Yıllık ücretli izin zamanı, sınırsız olarak veya belirsiz olarak belirlenmez. İşçinin, yıllık izin hakkı çalışmış olduğu yıllara bağlı olarak iş kanunları tarafından belirlenir. İş kanunu 53.maddesine göre;

  1. Kıdemi 1 yıl ve 6 yıl arasında olan işçi, 14 gün (5.yıl dâhil ve 6.yıl hariçtir)
  2. Kıdemi 6 yıl ve 15 yıl olan işçi, 20 gün
  3. Kıdemi 15 yıl ve daha fazla olan işçi 26 günden daha az yıllık ücretli izin verilemez.

Yıllık Ücretli İzin

Avcılar avukat olarak, yıllık izin şartları hakkında bilgi verdiğimiz yazımıza, işçinin diğer izin haklarından bahsederek devam edeceğiz. İş kanunlarına göre 18 yaşından küçüklere ve 50 yaşından büyüklere, 20 iş gününden daha az yıllık ücretli izin verilemez. Belirtilen süreler kanunen belirlenen taban sürelerdir. Bireysel iş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleriyle bu sürelerin yükseltilmesi sağlanabilir fakat azaltılması sağlanamaz.

4857 sayılı iş kanununun 56.maddesinde ve yıllık izin yönetmeliğinde, işçinin yıllık ücretli izninin işveren tarafından bölünemeyeceği açıklanmıştır. Aynı iş kanununun 14, 20 ve 26.maddelerinde işveren tarafından iznin sürekli şekilde verilmesi zorunlu tutulmuştur. Fakat her iki maddenin de devamında, tarafların anlaşmasıyla ve bir bölümü on günden az olmamak şartı ile en fazla üçe bölünebileceği belirtilmektedir. 

Yıllık Ücretli İzin Hakları

Yıllık izin şartları arasında yer alan en temel konu, işçinin işyerinde 1 yıllık çalışma süresidir. Bir yıllık süre içerisinde deneme süresi de yer alır. Ayrıca yıllık ücretli izin açısından çalışmış gibi sayılması gereken bazı durumlar vardır. Bunlara örnek verecek olursak;

  1. İşçinin geçirdiği kaza ya da tutulduğu hastalıktan dolayı işe gidemediği günler
  2. Kadın işçilerin doğum öncesi ve doğum sonrası kanuni izin günleri
  3. İşçinin askerlik hizmeti dışında herhangi bir kanundan dolayı görevlendirilmesi sırasında işe gidemediği günler
  4. Çalışmakta olunan işyerinde zorlayıcı sebeplere bağlı olarak işin aralıksız şekilde bir haftadan daha fazla tatil edilmesi sonucunda işçinin çalışmadan geçirdiği zamanın on beş günü
  5. Hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günleri


Koruma Tedbirleri

Koruma tedbirleri, Türk ceza hukuku içerisinde yer alır ve toplum huzurunun korunması amacında yapılan uygulamalardan bir kısmını oluşturur. Beylikdüzü avukat hazırlanan yazı içeriğinde, TCK kapsamında yer alan bu uygulamanın içeriğine dair bilgiler verecektir.

Koruma tedbirlerinin en temel amacı, ceza muhakemesinin maddi gerçeğinin ortaya çıkartılması ve hükmedilen yaptırımların uygulanabilmedir. Kanunen belirlenen bu tedbirler kişinin özgürlüğüne, vücuduna, maddi mal varlığına, konut dokunulmazlığına ve özel hayatına dair olabilir.

Koruma tedbirlerinin, kişilerin özgürlüğüne yönelik bazı kısıtlamalar olduğunu söyleyebiliriz. Ceza muhakemesi kanunlarında yer alan koruma tedbirlerini belirtmek gerekirse; yakalama, gözaltı, tutuklama, adli kontrol, arama, el koyma, telekomünikasyon aracılığı ile yapılan iletişim denetlemesi, gizli soruşturmacı ataması ve teknik araçla izlemedir. 

Ceza Hukukunda Koruma Tedbirleri

Koruma tedbiri kapsamında yer alan uygulamalar, herhangi bir suçun işlendiği izlenimini veren etkenlerin öğrenilmesinden sonraki aşamada başvurulan adli nitelikli tedbirler arasındadır. 

CMK madde 90-140 içeriklerinde koruma tedbirlerinden bahsedilmektedir. Kanun maddelerinden yola çıkarak belirtmek isteriz ki; koruma tedbirlerinin tamamı geçici olan önlemlerdendir. Korum tedbirlerinin beklenen faydayı sağladıkları zaman artık görevini tamamlamış sayılır ve bu durumda ortadan kaldırılması gerekir. Bu sebeple de kötü amaçlı uygulanmaması için, belirli zamana tabii tutulmaktadır.

Koruma tedbirlerinin orantılı olması gerekmektedir. Uygulama gerekliliğince menfaatler arasında denge kuralları uygulanmalıdır. İstenilen sonuca daha hafif bir tedbir sayesinde ulaşılması mümkün olduğu sürece, daha zor bir tedbir uygulanmamalıdır.

Koruma Tedbirleri Nelerdir

Koruma tedbirlerinden biri de “yakalama” olmaktadır. Yakalama, suç zannı etkisinde olan kişinin özgürlüğünün, henüz yargı kararı olmadan sınırlandırılmasıdır. Yakalama kararında ve diğer koruma tedbirlerinde yer alan kararlarda, hâkim kararına ihtiyaç olmamaktadır. Bu sebeple de şartlar çok sıkı şekilde düzenlenmelidir. Yakalama tedbirinde; herkesin yakalama yapabileceği ve kolluk kuvvetlerinin yakalama yapabileceği durum olarak ikiye ayrılır.

Herkesin yakalama yapabileceği durumlarının ilki, kişiye suç işlerken rastlanmasıdır. İkincisi de; suçüstü halinde, izlenen kişinin kaçma ihtimalinin olması ya da kimliğin hemen belirlenmesi olasılığının olmamasıdır.

Kolluğun yakalama yetkisi de şu şekildedir;

  1. Tutuklama kararı ya da yakalama emri düzenlenmesini gerektiren durumlar 
  2. Şüphelinin yakalanmasında gecikme sakıncası varsa olmaktadır.

Yakalama tedbirine bağlı olarak önlem amaçlı şekilde, kişinin el ve ayakları orantılı şekilde bağlanabilir. Şüphelinin kendisine ya da başkasına zarar verme ihtimali olan durumlarda da kolluk kuvvetleri tarafından kelepçe kullanılabilir. 

Sosyal Şiddetle Evlilik Birliğinin Sarsılması

Anasayfa Hukuk Alanları Sosyal Şiddetle Evlilik Birliğinin Sarsılması

Sosyal şiddetle evlilik birliğinin sarsılması ne anlama gelmektedir? Evlilik birliğinin sonlanmasına neden olan tek şiddet, fiziksel şiddet olmamaktadır. Bunun yanı sıra sosyal şiddet, ekonomik şiddet, psikolojik şiddet vb. diğer şiddet türleri de boşanma davasının açılması için geçerli nedenler arasında yer almaktadır.

Sosyal şiddete örnek olacak birkaç unsur belirtecek olursak; eşin giyimine karışmak, dini zorlamalar, örf-adet gelenek zorlamaları, yeme-içme zorlamaları, eşin gideceği yerlere kısıtlama getirilmesi, eğitim hayatının engellenmesi vb. davranışlar.

Sosyal şiddet içeriğinde bilgi karışıklığına neden olan bir konuda, yeme-içme konusunda sosyal şiddet uygulanmasıdır. Bilgi karışıklığını giderecek örnek verecek olursak; taraflardan birinin sürekli olarak içki içmesi, uyuşturucu vb. madde kullanmasının da bu kapsamda yer aldığını belirtmemiz gerekir. 

Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması

Sosyal şiddetle evlilik birliğinin sarsılması kapsamı hangi boşanma davası sebebinde yer alır? Avcılar avukat olarak açıklamak isteriz ki; evlilik birliğinin temelinden sarsılması kapsamı kendi içerisinde birden fazla alana ayrılmaktadır. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması kapsam içeriğini belirtmek gerekirse; 

  1. Duygusal şiddet
  2. Sosyal şiddet
  3. Ekonomik şiddet
  4. Cinsel şiddet
  5. Fiziksel şiddet

4721 sayılı Türk medeni kanunu 166.madde içeriğinde, evlilik birliğinin temelinden sarsılması açıklanmıştır. Madde içeriğine göre; Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek şekilde temelinden sarsılması durumunda, eşlerden her biri boşanma davasını açma hakkına sahiptir.

Evlilik Birliğinin Temelinde Sarsılması Nedeniyle Boşanma

Sosyal şiddetle evlilik birliğinin sarsılması veya diğer geçerli nedenlerle boşanma davasının açılmasıyla, dava süreci başlamış olur. Hâkim, davaya dair boşanma kararını vermeden önce pek çok konuda inceleme ve değerlendirme yapar. Bunların başında deliller ve şahitler gelir fakat dava konusundaki zamanaşımı süresi, dava sebebinin affa uğrayıp uğramaması konuları da boşanma davasının sürecinde önem teşkil eder. Çünkü zamanaşımı süresi dolan konular ya da dava konusunun affedilmesi sonucunda, boşanma davası reddedilir. 

Hâkim, mahkemeye sunulan delilleri inceler, şahitleri dinler ve gerekli gördüğü hususlarda ek delillerin mahkemeye sunulmasını ister. Vatandaşların ulaşamayacakları belgeler için hâkim, yetkili mercilere bildirim yapar ve bilgiler mahkemeye iletilir.

Boşanma davası açılırken, mahkemeye sunulan boşanma nedenleri ve deliller ispat edilir şekilde olmalıdır. Çünkü ispat edilemeyen hiçbir olgu geçerli olamaz. Hâkim; çocuğun velayeti, çocukla kişisel ilişki kurulması, nafaka ödemesi, maddi tazminat, manevi tazminat, mal paylaşımı ve diğer tüm talepler hakkında karar vermeden önce delilleri inceler hakkaniyet ölçüsünde karar verir.

Velayetin Değiştirilmesi Davası

Anasayfa Hukuk Alanları Velayetin Değiştirilmesi Davası

Velayetin değiştirilmesi davası, Türk medeni kanunu madde 183 içeriğinde yer almaktadır. Madde içeriğine göre; Anne ya da babanın başka biriyle evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu olması halinde hâkim, re’sen ya da anne ve babadan birinin isteği üzerine gerekli önlemleri alır.

Evlilik birliği içerisinde dünyaya gelen her çocuğun velayet hakkı, anne ve babaya aittir. Anne ve baba velayet hakkı gerekliliğince, çocuğun tüm çıkarlarını korumalı ve giderlerini karşılamalıdır. Fakat anne ve baba boşanma kararı alırsa, velayet hakkında da bazı değişiklikler meydana gelir. 

Taraflar boşanmaya bağlı olarak 3 şekilde velayet hakkı kullanabilirler. Bunlar; ortak velayet, velayetin annede olması, velayetin babada olması şeklindedir. Velayet hakkı tek tarafa aitse ve bu taraf çocuğun çıkarlarını koruyamıyor veya çocuğu kötü şekilde etkiliyorsa, velayet değişikliği talep edilebilir. 

Velayetin Değiştirilmesi Davası Dilekçesi

Velayet değişikliği yapılabilmesi için kanunen gerekli işlemlerin yapılması gerekir. Kanuni işlemlerde mahkemeye başvuru yapılarak başlatılır. Beylikdüzü avukat hukuk bürosu olarak belirtmemiz gerekir ki; dava hakkı kullanılmadan önce görevli ve yetkili mahkeme bilgileri doğru şekilde öğrenilmelidir. İş bu davadaki görevli mahkeme aile mahkemesi olmaktadır. Yetkili mahkeme ise iki farklı şekilde incelenebilir. Bunlar; davalının oturduğu yer mahkemesi veya davacının oturduğu yer mahkemesidir. 

Dava dilekçesinin oluşturulabilmesi içinde, davaya neden olan tüm unsurların delilleri eşliğinde belirlenmesi gerekir. Velayet hakkının değiştirilme talebi, dava dilekçesinde maddeler halinde yer almalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki; davacı taraf, dilekçe içerisinde yer verilen tüm iddiaları mahkemede ispat edebilmelidir. İddialar ispat edilemezse, velayet hakkının değişikliğine izin verilmez. 

Velayetin Değiştirilmesi 

Velayetin değiştirilmesi davası açılmadan önce, velayet değişikliğine neden olan unsurların kanunen uygun olup olmadığı belirlenmelidir. Velayet değişikliği davasının açılması için belirlenen şartlar şu şekildedir;

  1. Boşanmış olan anne ya da babanın yeniden evlenmesi
  2. Velayet hakkına sahip olan kişinin başka yere gitmesi
  3. Velayet hakkına sahip olan tarafın vefat etmesi veya bitkisel hayata girmesi
  4. Velayet hakkına sahip olan tarafın cezaevine girmesi
  5. Velayet hakkına sahip olan tarafın alkol tedavisi görmesi
  6. Velayet değişikliğinde çocuğun idrak yaşı, özel durumları, eğitim hayatı vb. diğer tüm unsurlarda göz önünde bulundurulur

Hukuk Alanları


Tanıma Ve Tenfiz Davası

Anasayfa Hukuk Alanları Tanıma Ve Tenfiz Davası

Tanıma ve tenfiz davası nedir? Yabancı ülke mahkemelerinde verilmiş olan kararın Türkiye’de geçerli olabilmesi için açılan davaya, tanıma ve tenfiz davaları denilmektedir. İş bu dava açılmazsa yurtdışı mahkemelerinde verilen karar, Türkiye’de geçerli olamaz.

Milletlerarası özel hukuk ve usul hukuku tenfiz kararı, madde 50 içeriğindedir. Madde 50 içeriğine göre;

  1. Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.
  2. Yabancı mahkemelerin ceza ilamlarında yer alan kişisel haklarla ilgili hükümleri hakkında da tenfiz kararı istenilebilir.

Tenfiz kararlarında yetkili mahkeme, kişinin Türkiye sınırlarında yerleşim yerinde olan mahkemedir. Eğer kişinin Türkiye sınırlarında yerleşim adresi yoksa İstanbul, İzmir, Ankara mahkemelerinden birinden tenfiz talep edilebilir. Görevli mahkeme ise, asliye hukuk mahkemesidir. 

Tanıma Tenfiz Davası Dilekçesi

Tanıma ve tenfiz davası tüm hukuk alanlarına dair açılabilir. İş bu davanın açılabilmesi için görevli ve yetkili mahkemeye, konuya dair düzenlenen dilekçe ile başvuru yapılır. Dava dilekçesi, konunun içeriğine bağlı olarak düzenlenmelidir. 

Tanıma tenfiz davasının dilekçesini kişi kendisi düzenleyebileceği gibi, hak kayıpları yaşanmaması adına avukat desteği de alınabilir. Eğer kişi yurtdışındaysa Türkiye’de bulunan avukattan destek alarak hem dilekçe içeriğinin düzenlenmesini hem de dava sürecinin yönetilmesini isteyebilir. Büyükçekmece avukat olarak, tanıma tenfiz davalarında yetki sahibi olduğumuzu belirtmek isteriz. 

Miras Tenfiz Davası

Tanıma ve tenfiz davası türlerinden biri de, miras tenfizi davasıdır. Miras tenfizi konularından, vasiyetnamenin tenfizi konusu sıklıkla araştırılan konular arasında yer almaktadır. Vasiyetnamenin tenfizi aşamasına geçilmeden önce, vasiyetnamenin açıklanması gerekir. 

Miras bırakanın ölümünden sonra, sulh hukuk mahkemesine başvuru yapılabilir. Vasiyetname el yazısıyla yazılmış ise vasiyetnameyi bulan kişi başvuruyu yapar. Vasiyetname resmi şekilde yapılmışsa, yetkili Noter vasiyeti Nüfus Müdürlüğüne bildirir. Miras bırakanın ölümünden sonra Nüfus müdürlüğü tarafından Cumhuriyet başsavcılığına bildirim yapılır. Savcılık tarafından da miras bırakanın son ikamet yerinin bulunduğu sulh hukuk mahkemesine bildirim yapılır.

Vasiyetnamenin tenfizi, vasiyetnamenin açıklanmasından sonra yapılabilir. Fakat mirasçılar vasiyetin iptalini talep ederse, açılan vasiyetin tenfizi davası durdurulur. İptal davası sonucunda vasiyetin iptaline karar verilmezse, açılmış olan vasiyetin tenfizi davasına devam edilebilir.

Devletin Mirasçılığı Nasıl Olur

Anasayfa Hukuk Alanları Devletin Mirasçılığı Nasıl Olur

Devletin mirasçılığı nasıl olur konusu için, TMK madde 501 içeriğinden faydalanılabilir. Madde içeriğine göre; mirasçısı olmadan veya mirasçı bırakmadan ölen kişinin mirası Devlet’e kalır. Miras bırakan sıfatındaki kişinin mirasçı zümresinde hiç kimse yoksa kanunların uygunluk derecesine göre mirasına mirasçı ataması yapabilir. Miras bırakan hiçbir resmi işlem yapmamışsa, mirasın tamamı Devlet hazinesine geçer. Fakat miras bırakan mirasçı ataması yaptıysa, miras kanunları gerekliliğince tereke Devlete ve atanmış mirasçıya kalır.

Devletin mirasçılığının iki özelliği vardır. MK 631/1’e göre; Devletin mirasçı olduğu durumlarda, terekenin re’sen defteri tutulur. Diğer atanmış ve yasal mirasçıların olduğu durumlarda, terekenin resmi defterinin tutulabilmesi için mirasçılardan en az birinin talepte bulunması gerekir. 

Miras Hukuku Nedir

Devletin mirasçılığı nasıl olur ve diğer tüm miras konuları hakkındaki soruların yanıtları, miras hukuku kapsamında yer almaktadır. Miras hukuku, gerçek kişilerin ölümlerinde ya da gaiplik durumlarında, bu kişilere ait olan mal varlıklarının nasıl paylaştırılacağını ve mirasçıların tüm haklarının düzenlendiği ve korunduğu hukuk alanıdır.

Kişi öldüğü zaman miras hukukuna göre yeni sıfatı, miras bırakan olur. Mirastan pay alma hakkı olan kişilerde, mirasçı sıfatını taşır. Miras hukukunun içeriğinde, mirasın nasıl pay edilmesi gerektiği ve usulüne göre yapılmayan paylaşımlarda nasıl bir yol izleneceği de belirtilmektedir. Miras davaları için Esenyurt Avukat ile görüşebilirsiniz.

Eş ve Devletin Mirasçılığı

Devletin mirasçılığı nasıl olur kapsamında, araştırılan bir konuda eşin mirasçılığıdır. Miras hukukun dair eşin belli başlı hakları vardır fakat kişilerinde bu doğrultuda belli başlı soruları vardır. Bu soruların bazılarını yanıtlayacak olursak;

Sağ kalan birden fazla eş mirastan nasıl pay alır? 

Türkiye kanunlarına göre, miras bırakanın sadece bir tane yasal eşi olabilir yani bu doğrultuda da bir tane yasal mirasçı eş olabilir. Resmi nikâhı olmayan veya imam nikâhlı şekilde yaşayan eş, mirastan yasal olarak hak alamaz. Bu kişi mirasa, atanmış mirasçı olarak eklenirse pay alabilir.

Sağ kalan eşin miras payı ne kadardır?

Sağ kalan eş, her zümre katmanında pay alabilir. Sağ kalan eş, her zümre katmanında farklı oranda pay alır. Bunları belirtecek olursak;

  1. Birinci zümrede, terekenin ¼ oranında pay alabilir
  2. İkinci zümrede, terekenin ½ oranında pay alabilir
  3. Üçüncü zümre başları ve onların çocuklarıyla mirasçı olursa, terekenin ¾ oranında pay alabilir
  4. Birinci ve ikinci zümrede mirasçı yoksa üçüncü zümrede de zümre başları ve onların çocukları da hayatta değilse, sağ kalan eş mirasın tamamını almaya hak kazanır.


Denetimli Serbestliğe Uymama

Anasayfa Hukuk Alanları Denetimli Serbestliğe Uymama

Denetimli serbestliğe uymama durumunda ne olur? Denetimli serbestliğin hak kazanılması için bazı şartların yerine getirilmesi gerekir. Denetimli serbestliği hak kazanan hükümlünün, bu kararın onaylanmasından sonra da uyum sağlaması gereken belli başlı şartlar olmaktadır. 

Hükümlünün, denetimli serbestlik sonrasında uyum sağlaması gereken kuralları, karara onay veren yetkili merci belirlemektedir. Hükümlü, mahkeme tarafından belirlenen bu şartlara kesinlikle uyum sağlamakla yükümlüdür. 

Denetimli serbestlik kurallarına uyulmadığı zaman, infazın gerçekleştirilme şekli de ortadan kaldırılır. Yani hükümlü, yeniden ceza evine alınır ve cezasını hapishanede geçirmeye devam eder. Denetimli serbestlik birkaç şekilde bozulabilir. Bunlara örnek verecek olursak;

  1. Tahliye sonrasında 5 günlük süre içinde başvuru yapma şartının ihlali
  2. Denetimli serbestlik müdürlüğü programına uyum sağlanmaması
  3. Denetimli serbestlikten hür iradeyle vazgeçme 

Denetimli Serbestlik Sorgulama

Denetimli serbestliğe uymama kapsamında yer alan konu başlıklarını belirtmiştik. Şimdi de bu konu başlıkları hakkında bilgilendirme yapacağız.

Tahliye sonrasında 5 günlük süre içinde başvuru yapma şartının ihlali: Hükümlü kişi tahliyesi gerçekleştikten sonra beş günlük süre içerisinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvuru yapmalıdır. Bu başvuruyla birlikte hakkında karar verilen tedbire uygun programa katılım sağlar.

Denetimli serbestlik müdürlüğü programına uyum sağlanmaması: Denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından belirlenen hükümlü programına uyum sağlanmalı ve belirlenen kurallar kapsamında davranışlar sergilenmelidir. Program kurallarına 2 defa uyum sağlanmaması durumunda, denetimli serbestlik kuralı ihlal edilmiş sayılır. 

Denetimli serbestlikten hür iradeyle vazgeçme: Hükümlü, hak kazanmış olduğu denetimli serbestlik kapsamından kendi isteğiyle vazgeçerek kalan cezasını cezaevinde çekmeyi isteyebilir.

Denetimli Serbestlik Türleri

Denetimli serbestliğe uymama kurallarını açıkladıktan sonra, denetimli serbestlik türlerini belirteceğiz. Bunlar;

  1. Adli kontrol tedbiri
  2. Kısa süreli hapis cezalarında yaptırımlar
  3. Cezanın ertelenmesi etkeninde verilen sorumluluklar
  4. Belli başlı haklardan mahrum bırakılma
  5. Tedavi ya da denetimli serbestlik
  6. HAGB
  7. Koşullu salıverilmeden sonra denetimli serbestlik
  8. Etkin pişmanlık
  9. Hapis cezasının evde geçirilmesi talebi
  10. Bazı suç faillerine ve mükerrerlere bağlı infaz yapılması ve denetimli serbestlik
  11. Adli para cezasının sonucu olarak kamu yararına faydalı olan işte çalışma
  12. Çocuğun denetim altına alınması ve denetim altında tutulması

Denetimli serbestliğe uymama ve ceza hukuku davaları hakkında detaylı görüşme yapmak için, Beylikdüzü Avukat ile iletişime geçerek danışmanlık randevusu talep edebilirsiniz. 

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu

Anasayfa Hukuk Alanları Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu

Cumhurbaşkanına hakaret suçu, TCK madde 299 içeriğinde yer almaktadır. Cumhurbaşkanı, ülkeye yönetmekle ve dış ilişkileri düzenlemekle yükümlü olan kişidir. Bu sebeple de saygıyı en çok hak eden mercilerden biridir. Türk Ceza Kanunu madde 299 içeriğine göre;

  1. Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır
  2. Suçun alenen işlenmesi durumunda, verilecek olan ceza 6/1 oranında artışa uğrar
  3. Bu suçtan kaynaklı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanlığının iznine ve onayına bağlı tutulmaktadır

Suçun faili, suçu işleyen kişi olmaktadır. TCK 299 maddesinde “Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi” olarak fail belirtilmiştir. Aynı şekilde TCK 125 maddesinde “Bir kişiyi onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek şekilde somut bir fiil veya olgu isnat eden ya da sövmek sureti ile kişinin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi” şeklinde tanımlanmıştır. Cumhurbaşkanına hakaret suçu ve hakaret suçunda da fail aynı tanımlama kapsamında açıklanmıştır. 

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunun Unsurları

Suçun maddi unsurlarında fail, mağdur ve fiil yer almaktadır. Failin tanımını açıklamıştık, şimdi de diğerlerini açıklayacağız. Mağdur; Türk ceza kanunu kapsamına göre bu suçun mağduru, Cumhurbaşkanı olmaktadır. Çünkü hakaret vb. davranış direkt olarak Cumhurbaşkanına yönelik yapılmaktadır.

Fiil; TCK kapsamına göre Cumhurbaşkanına hakaret suçu işlenmesinde özel bir fiil açıklanmamıştır. Bahsedilen suç, serbest şekilde işlenebilen ve çeşitli değişik araçlar aracılığıyla gerçekleştirilebilen bir suç olmaktadır. Beylikdüzü avukat ile görüşüp, konuyu detaylandırınız.

Cumhurbaşkanına Gıyapta Hakaret Suçu

Cumhurbaşkanına hakaret suçu kapsamının içeriğinde yer alan bir bölümde, gıyapta hakaret suçudur. Genel olarak hakaret suçu, mağdurun olmadığı zaman işlendiğinde suçun vukuu bulabilmesi için hakaret eden tarafın söz ve davranışlarının en az üç kişi tarafından öğrenilmesi gerekmektedir. 

Genel hakaret suçunda, hakaret edilmiş ortamda mağdurun olmadığı durumlarda, Türk ceza kanunu madde 125 hakaret teşkil eden fiilin üç kişi ile ihtilatı durumunda işlenmesi koşulu şartını aramaktadır. Söz konusu ola üç kişiye hakaret eden kişinin kendisi dâhil edilemez. Ayrıca bahsedilen üç kişinin aynı ortam içerisinde olması da şart koşulmaz, önemli olan detay üç kişinin hakareti öğrenmiş olmasıdır.

Cumhurbaşkanına hakaret suçunda genel olarak gıyapta hakaret görülmektedir. Suçun gıyapta işlenmesinde bir kişinin hakareti duyması yeterlidir. Üç kişi şartı, Cumhurbaşkanına yönelik hakarette şart değildir. 

Ceza Mahkemesi Kanunu

Anasayfa Hukuk Alanları Ceza Mahkemesi Kanunu

Ceza mahkemesi kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 4 Arlık 2024 tarihinde kabul edilen ve 1 Haziran 2025 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı kanun olmaktadır. 4 Nisan 1929 tarihli ve 1412 sayılı ceza muhakemeleri usulleri kanunu yürürlükten kaldırıldı.

Ceza muhakemesi kanunu, Türkiye’de ceza mahkemelerinin nasıl yapılacağını, yargı sürecine katılanların hak ve yetkileriyle yükümlülüklerini korumaya dair tedbirleri, mahkeme kararlarına karşı denetim kollarını soruşturma-kovuşturma aşamalarında belirleyen geniş kapsamlı kurallardır. 

Peki, bahsedilen yargı sürecine katılan kişiler kimdir? Bu kişiler; hâkim, savcı, beylikdüzü avukat, müdafi, sanık, hükümlü, mağdur, suçtan zarar gören kişi, tanık, bilirkişi, kolluk kuvvetleri ve diğer kişiler.

CMK

Ceza mahkemesi kanunu teriminin kısaltılmış şekli CMK’dır. Ceza muhakemeleri kapsamında yer alan bazı terimlerin açıklamalarına yazımızın bu kısmında yer vereceğiz. 

Ceza: Kanunlara uygun davranmayan kişi veya kişilere yönelik uygulanan yaptırımlar. Bu yaptırımlar suçun şekline göre değişiklik gösterir. Adli para cezası, hapis cezası, HAGB, cezanın ertelenmesi bunlara örnek birkaç ceza türüdür.

Muhakeme: Karşılıklı olarak savunma ve iddiaların sahiplerinin dinlendiği, bu kişiler arasındaki sorunların çözümlenmesi için yapılan yasal usulleri işlemleridir.

Norm: Kurallaşmış ilke, kanun, yasa.

İddia: Davaya konu olan suç unsurunun kanıtlanana kadar olan süredeki sıfatıdır.

Kamu davası: Suç işlediği sanılan kişinin ceza yargı makamları tarafından kovuşturulmasını sağlamak için, savcının kamu adına açmış olduğu dava türüdür. 

Adli yargılanma hakkı: Tarafsızlığı, bağımsızlığı teminat altına alınan ve kanunla kurulmuş olan mahkemede, aleni duruşmada hakkaniyete uygunluk koşullarına bağlı yargılanmadır.

TCK

Ceza mahkemesi kanunu başlıklı yazımıza devam ederken, TCK kapsamından bahsedeceğiz. TCK’nın açılımı Türk ceza kanunu olmaktadır. TCK kanun kapsamları; suçun oluşma şekillerini, yargılanma süreçlerini, suçun cezasını ve suça dair tüm detayları bünyesinde barındırmaktadır.

TCK madde 1 içeriğinde, ceza kanununun amacına yer verilmiştir. TCK Madde 1ceza kanunun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir. Kanunda, bu amacın gerçekleştirilmesi için ceza sorumluluğunun temel esasları ile suçlar, ceza ve güvenlik tedbirlerinin türleri düzenlenmektedir. 

TCK kanunları, toplum düzeninin sağlanması için önemlidir. Toplum huzuru, toplumun güvenliği kanun maddeleriyle koruma altına alınmıştır. Kanunlara uygun davranmayan kişiler içinde suçun unsurlarına bağlı olarak ceza belirlenmiştir. 

Boşanma Sebepleri Nelerdir

Anasayfa Hukuk Alanları Boşanma Sebepleri Nelerdir

Boşanma sebepleri nelerdir sorusunun yanıtını, Türk Medeni Kanunu’na göre iki kısma ayırarak incelememiz mümkündür. TMK kapsamına göre boşanma nedenleri işi kısma ayrılır. Bunlar; genel boşanma sebepleri ve özel boşanma sebepleri olmaktadır. 

Genel boşanma sebepleri, kanun içeriğinde oldukça geniş bir alana sahip olmaktadır. Buna örnek verecek olursak; karakter uyumsuzluğu, sevgisizlik, eşin ailesine yönelik kötü davranış, hastalığın tedavisinden kaçınma, horlamak vb. diğer etkenleri belirtebiliriz. Kısaca açıklayacak olursak; evlilik birliğinin çekilmez olmasını sağlayan tüm unsurlar, genel boşanma sebepleri içeriğinde yer alır. Bu alanda yer alan boşanma sebepleri, “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” konulu boşanma davası içeriğini oluşturur.

Özel boşanma sebepleri ise; akıl hastalığı, zina, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk, hayata kast-pek kötü ve onur kırıcı davranış olmaktadır. Genel ve özel boşanma sebeplerine bağlı olarak boşanma davası açılacaksa, bu davanın türü çekişmeli boşanma davası olur.

Kadının Eşinden Boşanma Sebepleri

Boşanma sebepleri nelerdir sorusunun yanıtı, kanun koyucu tarafından belirlenmiştir. Kanun koyucu bu sorunun yanıtını kadına ve erkeğe ayrı şekillerde vermemiştir. Yani hem kadın hem de erkek boşanma sebeplerine bağlı olarak, dava açma hakkına sahiptir. 

TMK madde 161 ve 165 içeriklerinde özel boşanma sebepleri yer alır. Özel boşanma sebeplerinin varlığının ispat edilmesi halinde mahkeme boşanma veya ayrılık kararı vermelidir. Bu sebeplerden birine bağlı dava açan taraf, karşı tarafa ait kusuru ya da eylemin ağırlığını ispat etmek zorunda değildir. Boşanmaya karar verilmesi için sadece yaşanılan olgunun ispat edilmesi yeterlidir.

Yaşanılan olguların ağırlığı veya karşı tarafın daha kusurlu olduğunun ispat edilmesi halinde, boşanmanın sonuçlarında yer alan diğer etkenlerden faydalanılabilir. Bunlar; manevi tazminat, velayet hakkı vb. diğer haklardır.

Kesin Boşanma Sebepleri

Boşanma sebepleri nelerdir sorusunun yanıtları ve kesin boşanma sebepleri konusunun yanıtı aynı olmaktadır. Esenyurt avukat olarak belirtmek isteriz ki; çekişmeli boşanma davası olarak açılan bu dava türlerinde en önemli unsur, dava konusunun ispat edilmesidir. İspat, boşanmanın veya ayrılık kararı verilmesi için tek etkendir. 

Boşanma davasının açılma sebebi mahkemeye ispat edilemezse, davanın reddi gerçekleşir. Bu durumda halen boşanmak isteyen taraf yeniden ve ispat edebileceği bir nedene bağlı olarak boşanma davası açabilir. 

Boşanma davasının reddedilmesine neden olan bazı diğer unsurlar şu şekildedir; dava sebebinin dava açılmadan önce ya da dava sürecinde affedilmesi ve dava sebebinin zamanaşımına uğramasıdır.

Gasp Suçu Cezası

Anasayfa Hukuk Alanları Gasp Suçu Cezası

Gasp suçu cezası, Türk ceza kanunu madde 148-149 içeriklerinde yer alır. Gasp suçunun bir diğer terimi de, yağma suçu olmaktadır. Kanun içeriklerinde de belirtmiş olduğumuz iki terimle karşılaşılabilir. Bir kişiye ait olan malın, tehdit veya zorlama kullanılarak alınması durumunda suç oluşmuş olur. Türk ceza kanunu madde 148 içeriğinde, gasp suçunun basit halinden bahsedilmektedir. Madde 149 içeriğinde ise yağma suçunun nitelikli hallerine yer verilmiştir. 

TCK Madde 148/1 içeriğine göre “Bir başkasını, kendisinin ya da yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik olarak saldırı gerçekleştirileceğinden. Ayrıca malvarlığı itibarı ile büyük zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek, cebir kullanarak, malı teslime ya da malın alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakan kişi, altı aydan on yıla kadar cezalandırılır. 

Yağma Suçu Cezası

Gasp suçu cezası kapsamında diğer belirlenen kanun içerikleri şöyledir;

TCK madde 148/2 içeriğine göre “Cebir ya da tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek senedi ya da var olan senedin hükümsüz olduğunu açıklayan vesikayı vermeye. Ayrıca böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet şekline getirilmesi muhtemel olan kâğıdı imzalamaya veya var olan senedi imha etmeye ya da imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi halinde, altı aydan on yıla kadar hapis cezası uygulaması yapılır.

TCK madde 148/3 içeriğine göre “Mağdurun, herhangi vasıtayla kendisini bilmeyecek, savunamayacak şekle getirilmesi yağma suçunda cebir olarak sayılır.

Gasp Suçu Özellikleri

Gasp suçu cezası hakkında bilgilendirme yaptıktan sonra, suçun belli başlı temel özelliklerinden bahsedeceğiz. Gasp suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar arasında yer almaz. Suçun işlendiği öğrenildiği zaman, Savcılık tarafından re’sen soruşturma başlatılır. Suçun basit hali de, nitelikli hali de bu kurala tabii tutulmaktadır.

Türk ceza kanunu 100.maddesinde tutuklama tedbirine gerek duyulan durumlardan bahsedilmiştir. Gasp suçu da bu kategoride yer alır yani suçun işlenme şekline göre, tutuklama kararı verilebilir. Yaşanılan vakıa, katalog suç kapsamında yer alıyorsa tutuklama kararı re’sen olacak şekilde hâkim tarafından verilen kararlar arasında yer alır.

Türk ceza kanununda yer alan bir uygulamada uzlaşma olmaktadır. Uzlaşma kapsamında, taraflar veya vekil Beylikdüzü avukat vasıtasıyla toplantı düzenlenir ve uzlaşma şartları görüşülür. Fakat her suç bu kapsamda yer almaz. Ceza muhakemeleri kanununa göre, gasp (yağma) suçu uzlaşma kapsamında yer almamaktadır.

Ceza Hukuku Nedir

Ceza hukuku nedir ve bu hukuk alanı ne anlam teşkil eder? Ceza hukuku, suç ve suça bağlı verilen ceza kavramlarını içeriğinde barındırır. Ceza hukukunun en temel amacı, toplum huzurunun sağlanması ve korunmasıdır. Hukuk sistemi var olmasaydı kişiler, istedikleri şekilde başkalarına zarar verebilir ve bu sebeple de ceza almazlardı. Var olan ceza hukuku sayesinde suç işlenmesi önlenir ve bu önleme rağmen suç işleyen kişiye yönelik cezai işlem uygulanır.

Ceza hukuku, kamu hukukunun içerisinde yer edinmiş olan bilim alanıdır. Bir suçun işlenmesi dâhilinde, devletle suçu işleyen kişi için cezalandıra ilişkisi kurulur. Suçu işleyen kişi, devletin belirlemiş olduğu kanunlar kapsamında cezalandırılır.

Ceza Hukuku 

Ceza hukuku nedir sorumuzun yanıtına yazı içeriğimizde yer verdik ve daha fazla bilgiye de bu yazı içeriğimizde yer vereceğiz. Ayrıca Beylikdüzü Avukat ile iletişime geçerek daha fazla ceza hukuku davaları hakkında bilgi alabilirsiniz. 

5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümlerine göre, TCK’nın özel hükümleri 4 temel gruba ayrılır. Bunlar; Uluslararası işlenen suçlar, kişilere karşı işlenen suçlar, topluma karşı işlenen suçlar, Devlete ve millete karşı suçlardır. Ayrıca bu bölümlerde kendi içerisinde farklı gruplara ayrılmaktadır. 

Ceza hukukunun bazı ilkeleri vardır. Bunlara örnek verecek olursak;

  1. Belirlilik ilkesi
  2. Kanun ilkesi
  3. Cezaların şahsiliği ilkesi
  4. Eşitlik ilkesi
  5. Kıyas yasağı ilkesi
  6. Örf, âdete dayalı olan suç ve ceza oluşturma yasağı
  7. Aynı fiil sebebiyle iki kez yargılama yasağı ilkesi
  8. İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza oluşturma yasağı ilkesi

Maddi Ceza Hukuku

Ceza hukuku nedir konumuza devam ederken, suçun maddi unsurundan bahsedeceğiz. Suçun oluşabilmesi için, failin suç tanımına uygun olan eylemi yani fiili gerçekleştirmesi gerekir. Fiilden belirtilen, insanın kendi iradesi dâhilinde dış dünyayı değiştiren bir işi yapmasıdır. 

Maddi ceza hukuku 5237 sayılı kanun içerisinde yer alır. Bu maddeye göre “Hangi fiillerin suç teşkil ettiği, suçun unsuru, suçlar için öngörülen cezalar ve bunlara dair temel ilkeler maddi ceza hukuku kapsamında yer alır”. Maddi ceza hukuku kendi içerisinde ikiye ayrılmaktadır. Bunlar; ceza hukuku genel hükümler ve ceza hukuku özel hükümler olmaktadır.

Maddi unsurlar arasında yer alan bazı terimler vardır. Bu terimlere örnek verecek olursak; mağdur, fail, fiil, suçun konusu, suçun nitelikli halleri yer alır. Tüm icrai, ihmali hareketlerin varlıkları maddi unsuru oluşturmaktadır.

Hukuk Alanları


Ceza Davasında Zamanaşımı

Anasayfa Hukuk Alanları Ceza Davasında Zamanaşımı

Ceza davasında zamanaşımı süresi ne kadar? Zaman aşımı süresi hak düşürücü süredir. Kanunen belirlenen bu süre içerisinde davanın açılması veya şikâyet hakkının kullanılması gerekmektedir. Mağdur olan kişi belirlenen sürede şikâyet hakkını ya da dava açma hakkını kullanmazsa, ilerleyen süreçte bu haklarından feragat etmiş sayılır.

Türk ceza kanunu madde 66 içeriğinde, davada zamanaşımı süresi yer almaktadır. Dava zamanaşımı, suç işlendiği tarihten olmak üzere belirli sürenin geçmesine rağmen dava açılmadıysa veya açılan dava sonuçlandırılmadıysa, devletin cezalandırma hakkından vazgeçmesi ve davanı düşmesi gerçekleşir.

Türk ceza kanunu madde 68 içeriğinde, ceza zamanaşımı süresi yer alır. Mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra, belirli süre geçmesi ile hükmün infazından vazgeçilmesine ceza zamanaşımı denilir. Beylikdüzü avukat ile görüşüp detaylandırabilirsiniz.

Dava Zamanaşımı Süresi

Ceza davasında zamanaşımı süresi suçun türüne göre değişiklikler göstermektedir. Örneğin;

  1. Ağırlaştırılmış müebbet hapsi gerektiren suçlarda 30 sene
  2. Müebbet hapis cezalarında 16 yıl 8 ay
  3. Yirmi yıl ve daha fazla yıl cezayı gerektiren suçlarda 20 sene
  4. 5 seneden fazla ve 20 seneden az hapis cezalarında 15 yıl
  5. 5 seneden fazla olmayan hapis ya da adli para cezalarında 8 yıl zamanaşımı süresi vardır.

Yukarıda belirtmiş olduğumuz zamanaşımı süreleri yetişkinler için geçerlidir. Yetişkin olmayan yaşlardaki çocuklar için zamanaşımı süresi farklıdır. Fiili işlediği sürede 15-18 yaş arasında olan çocukların davadaki zamanaşımı süresi, TCK madde 66/2 içeriğinde yer alır. Aynı madde içeriğinde fiilin işlendiği tarihte 12-15 yaş arasında olan çocuklar içinde zamanaşımı süresi yer alır.

Dava ve Ceza Zamanaşımı 

Ceza davasında zamanaşımı süreler, mutlak uygulanan sürelerdir. Ayrıca belirtmek isteriz ki, bazı suç unsurları için zamanaşımı süresi uygulanmaz. TCK madde 66/7 içeriğine göre; Madde 247-343 arasında bulunan ağırlaştırılmış müebbet, müebbet ya da on yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçların yurt dışında işlenmesi durumunda zamanaşımı süresi uygulanmaz. Soy kırım, insanlığa karşı işlenen suçlar, örgüt suçları da zamanaşımı süresine tabii olmayan suçlar arasındadır. Bunun yanı sıra işkence suçu da zamanaşımı süresi uygulanmayan suçlar arasındadır. 

TCK 72/2 madde içeriğine göre, davada zamanaşımı süresi re’sen uygulanır. Cumhuriyet başsavcılığı ya da mahkeme kendiliğinden dava zamanaşımına dair olan hükümleri uygulamakla yükümlüdür. Dava zamanaşımı süresinden şüpheli veya sanığın vazgeçmesi gibi bir etken söz konusu değildir.

Ceza Davası Nedir

Anasayfa Hukuk Alanları Ceza Davası Nedir

Ceza davası nedir ve hangi koşullarda bu dava açılır? Ceza davaları, ceza hukuku kapsamında yaşanılan mağduriyetler neticesinde açılan davalardır. Ceza davasının açılabilmesi için, öncelikle Savcılık tarafından iddianame hazırlanması gerekmektedir. Kapsamı ne olursa olsun tüm ceza davaları, kamu davası niteliği taşımaktadır. 

Ceza davalarında iki tür görevli genel mahkeme türü vardır. Bunlar; Ağır ceza mahkemesi ve asliye ceza mahkemesidir. Bunun yanı sıra özel mahkemelerde vardır ve özel mahkemeler üç kısma ayrılır. Bunlar; Çocuk mahkemesi, çocuk ağır ceza mahkemesi ve fikri sınai haklar ceza mahkemesi. Ceza davasının açılmadığı soruşturma evresinde, soruşturma işlemlerine dair verilen kararlar sulh ceza hâkimliği tarafından verilmektedir. 

Ceza Dava Dosyası Neden Açılır

Ceza davası nedir sorumuzun yanıtını verdikten sonra, davanın açılma şekillerinden bahsedeceğiz. Ceza davasının açılmasındaki ilk koşul suçun niteliği olmaktadır. Bu kapsam içeriğinde suçun, şikâyete bağlı suçlar ya da şikâyete bağlı olmayan suçlar olarak değerlendirilmelidir. 

Şikâyete bağlı suçlar mağdur, müşteki ya da suçtan zarar gören kişi tarafından, şikâyet hakkı kullanılmadıkça savcılık tarafından re’sen soruşturma yapılarak ceza davası açılamaz. Fakat takibi şikâyete bağlı olmayan suçlar, savcılık tarafından re’sen soruşturularak ceza davası açılır. Böylesi durumlarda savcılık şikâyet, ihbar ya da başka suretle suç işlendiğini öğrendiği anda re’sen soruşturma yapar ve şikâyetçi olunmasa bile delil araştırması yapar. 

Ceza Davası

Ceza davası nedir başlıklı yazımızın bu kısmında, ceza davası süreçlerinden bahsedeceğiz. Ceza davası süreçlerini maddeler halinde açıklamak gerekirse;

Soruşturma aşaması: Savcılık tarafından suçun öğrenilmesiyle, suça konu olan olaya dair araştırmanın yapıldığı aşamadır. Bu aşamada gerekli deliller toplanır ve istenilen ek deliller hakkında gerekli mercilere bildirimler yapılır. Sonrasında da iddianame düzenlenir ve mahkemeye iletilir. Mahkemenin düzenlenen iddianameyi kabul etmesiyle bu süre son bulur.

Kovuşturma aşaması: İddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesinden başlayarak, hükmün kesinleşmesine kadar geçen süreye kovuşturma evresi denilir.

İstinaf aşaması: Yerel mahkeme açılan ceza davasına dair yargılama yapar ve bir karar verir. Mahkemenin vermiş olduğu karara tarafların itiraz etme hakkı vardır. Taraflardan biri verilen kararın haksızlık ilkesine uygun olduğunu düşünüyorsa, itiraz süresi içinde itiraz hakkını kullanır ve sonrasında istinaf aşaması başlamış olur.

Yargıtay aşaması: İstinaf incelemesi sonrasında da, dava sürecine dair karar verilir. Verilen bu karara da tarafların itiraz etme hakkı vardır. Bu hakkı kullanmak isteyen kişi, Yargıtay aşaması sürecini başlatmış olur. 

Boşanma Protokolü

Anasayfa Hukuk Alanları Boşanma Protokolü

Boşanma protokolü hangi koşullarda hazırlanmalıdır? Medeni hukuk kapsamına göre boşanma davası, çekişmeli boşanma ve anlaşmalı boşanma tarzında açılabilir. Çekişmeli boşanma davası açılabilmesi için, kanunen geçerli olan boşanma sebeplerinden en az bir vakıanın yaşanması ve bunun ispat edilebilir olması gerekir. Çünkü bu dava türünde, taraflar boşanmaya dair hiçbir konuda anlaşma yapmak zorunda değildir. Boşanmanın istenmesi, boşanmanın maddi ve manevi sonuçları hakkında tüm kararlar, delillerin incelenmesine ve diğer faktörlere dayanarak hâkim tarafından verilir.

Anlaşmalı boşanma davası, çekişmeli boşanma davasına göre daha farklı bir sürece tabii olmaktadır. Anlaşmalı boşanma davasında, çekişmeli boşanma davasının aksine taraflar boşanmayı kabul etmeli ve boşanmanın tüm sonuçlarında ortak karar verebilmelidir. Buna ek olarak taraflar arasında anlaşma protokolü ve boşanma dilekçesi imzalanmalıdır.

Anlaşmalı Boşanma Protokolü Örneği

                                                            ANLAŞMALI BOŞANMA PROTOKOLÜ

  1. Protokol metninde yer alan maddeler eşliğinde boşanma taraflarca kabul edilmektedir.
  2. AZ ile BZ boşanmanın maddi ve manevi sonuçları hakkında aşağıda belirtilen şekilde anlaşma sağlayarak boşanmayı kabul etmişlerdir.
  3. Tarafların evliliklerinin MK 166 gerekliliğince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile boşanmayla sonuçlandırılması
  4. Taraflar boşanma sonrasında müşterek çocuğun velayetinin AZ’ de kalmasına ve... sürelerinde BZ ile kişisel ilişki kurulması konusunda anlaşma sağlamıştır (Birden fazla müşterek çocuk varsa hepsinin tek tek doğum tarihi ve isimleri yazılmalıdır)
  5. Müşterek çocuğun bakımına katkı sağlanması için taraf BZ aylık olarak… TL iştirak nafakası ödemeyi ve nafakanın her yıl %25 oranında yükseltilmesi konusunda taraflar anlaşma sağlamıştır (Birden fazla çocuk varsa her çocuk için farklı nafaka miktarı yazılmalı ayrıca belirtilen yıllık artış oranı tamamen örnektir taraflar bu orana kendi aralarında karar vermelidir)
  6. Taraf BZ, taraf AZ’ye…TL tedbir nafakası ödeyecektir ve boşanma davası kesinleştikten sonra bu nafaka yoksulluk nafakası olarak devam edecektir 
  7. Müşterek ev eşyalarının taraf AZ’de kalmasına, taraflar karar vermiştir
  8. Tarafların karşılıklı olarak maddi ve manevi tazminat talepleri olmamaktadır 
  9. Evlilik birliği içerisinde alınan taşınmaz ev (açık adres yazılmalı) taraf BZ’de kalacaktır
  10. Evlilik birliği içerisinde alınan araba (modeli, plakası yazılmalı) taraf AZ’de kalacaktır
  11. Bankada bulunan ortak para taraflarca bölüşülecektir
  12. Düğün takıları taraf AZ’de kalacaktır
  13. Tarafların evlilik birliğine dair borçları yoktur ve kendilerince oluşan borçlarda taraflara aittir

Yukarıda belirtilen boşanma protokolü tamamen örnek amaçlıdır. Protokolde yer alması gereken ek önlemler kişilerin evlilik yaşamlarına bakılarak eklenir ve bu sebeple hak kaybı yaşanmaması adına mutlaka beylikdüzü avukat desteği alınması tavsiye edilir.

Boşanma Davası Ücreti

Anasayfa Hukuk Alanları Boşanma Davası Ücreti

Boşanma davası ücreti ne kadar? Boşanma davaları; davanın açılma şekli, davanın süreci, davanın sonuçları ve diğer özellikleri açısından farklılıklar göstermektedir. Türk medeni hukuku kanunlarına göre boşanma davaları, anlaşmalı boşanma davası veya çekişmeli boşanma davası olarak açılabilir. İki davanın da genel olarak tüm özellikleri farklılık göstermektedir. 

Boşanma davaları arasında farklılık gösteren bir konuda, ücretlendirmeleri olmaktadır. Dava ücretinin belirlenmesinde yetkili mercii, Barolar Birliği olmaktadır. Barolar Birliği, her yıl düzenli olarak davaların taban ve tavan fiyatlarını belirler. Avukatlar, belirlenen bu fiyatlandırma aralığında ücret alarak dava süreci ilerletebilirler. Belirlenen fiyattan daha az almak haksız rekabet kurallarına aykırı olacağı için, taban fiyat her avukat için aynıdır. Fiyatın yükselmesi ise avukatın diğer unsurlarına bağlıdır.

Avukatsız Boşanma Davası Ücreti

Avukatın bulunduğu şehir, ofisinin bulunduğu yer, davanın süreci, davanın konusu vb. pek çok faktör dava ücretinin belirlenmesinde etkili olan unsurlardandır. Eğer kişinin avukatla çalışma yapmak için maddi olanağı yoksa isteğine bağlı olarak dava sürecini kendisi ilerletebilir. Kanunlara göre, boşanma davasını avukatla ilerletme zorunluluğu yoktur. Fakat avukatın hak koruyucusu olduğunu da unutmamak gerekmektedir. 

Özel avukatla çalışma olanağı olmayan kişi, Barolar Birliğine başvuru yaparak ücretsiz avukat ataması yapılmasını talep edebilir. Maddi olanağı hiç olmayan ya da kısıtlı olan ve bu durumu ispat edebilen kişi Baronun ücretsiz avukatı ile dava sürecini ilerletebilir. Her ne kadar kanunen avukatsız boşanma davası ilerletilebilir olsa da, avukatsız ilerletilen davalarda telafisi imkânsız ya da çok zor olan hak kayıplarının da yaşandığı bilinmelidir. 

Anlaşmalı Boşanma Davası Ücreti

Anlaşmalı boşanma davaları tek celsede sonuçlanan davalar arasında yer alır. Fakat bu davanın tek celsede bitmesi için kanunen belirlenen tüm etkenlerin yerine getirilmesi gerekir. Bunları belirtecek olursak;

  1. Taraflar 1 yıldır evli olmalı
  2. Boşanmayı kabul etmeliler
  3. Boşanmanın maddi ve manevi sonuçlarında anlaşma sağlanmalı
  4. Anlaşmalı boşanma davası protokolü ve anlaşmalı boşanma davası dilekçesi eşliğinde dava açılmalı
  5. Taraflar mahkemeye giderek, protokol ve dilekçede yer alan tüm maddeleri kabul ettiklerini sözlü şekilde beyan etmelidir

Anlaşmalı boşanma davası ve Beylikdüzü avukat eşliğinde ilerletilirse, ortalama 1 ay içerisinde sonuçlanır. Avukatsız ilerletilen dava süreçleri ise ortalama 6 ay sürmektedir. Tek celsede sonuçlanan bir dava olduğu içinde, anlaşmalı boşanma davası çekişmeli boşanma davasından daha uygun fiyata tabi tutulmaktadır.

Boşanma Davası Nedir

Anasayfa Hukuk Alanları Boşanma Davası Nedir

Boşanma davası nedir ne bu davanın sonucunda ne olur? Kadın ve erkek ortak hayat kurmak için resmi şekilde evlenmeyi isteyebilir. Tarafların resmi evliliğinden söz edilebilmesi için, kanunen geçerli olan resmi nikâh işlemleri yapılmalı ve evlilik akdi bu şekilde gerçekleşmelidir. Dini nikâh kesinlikle resmi nikâhla aynı kisvede yer almaz ve dini nikâhın kanunen geçerliliği yoktur.

Resmi olarak gerçekleşen nikâh sonrasında, kadın ve erkeğin ortak yaşamı yani evliliği kurulmuş olur. Evlilik birliği içerisinde tarafların karşılıklı olarak belli başlı yükümlülükleri vardır. Taraflardan biri ya da ikisi de bu yükümlülükleri yerine getirmezse, ortak hayatın çekilmezlik koşulu meydana gelir. Ortak hayatın çekilmezlik koşuluyla, tarafların birlikte veya tek tarafın ortak hayatı sonlandırma talebi ortaya çıkar. Ortak hayatın sonlandırılması için, resmi olarak boşanma davası açılmalıdır.

Eşime Boşanma Davası Açmak İstiyorum

Boşanma davası nedir sorusunun yanıtını verdikten sonra, kapsama dair farklı bilgiler vermeye devam edeceğiz. Boşanma davası anlaşmalı ve çekişmeli boşanma davası olarak açılır. Fakat her iki davanın açılması için farklı unsurların varlığından söz edilmelidir. 

Tek taraflı boşanma davası açmak isteyen kişi, çekişmeli boşanma davası açabilir. Bu dava türünde boşanmanın sonuçları arasında olan maddi ve manevi tüm unsurların kararı hâkim tarafından verilir. Çekişmeli boşanma davası, anlaşmalı boşanma davasına göre çok daha uzun süren bir davadır. 

Çekişmeli boşanma davası açan kişi, davacı taraf sıfatındadır. Hakkında dava açılan kişiyse, davalı taraftır. Davalı taraf, davacının davasına karşılık olarak cevap dilekçesiyle davaya katılabilir veya koşulların uygunluğuna göre yeni bir boşanma davası açabilir.

Boşanma Davası Dilekçesi

Boşanma davası nedir sorusunun yanıtını öğrenen ve boşanmayı isteyen taraf, boşanma dilekçesi hakkında da bilgi edinmelidir. Boşanma dilekçesi davanın açılma türüne göre, anlaşmalı boşanma davası dilekçesi veya çekişmeli boşanma davası dilekçesi şeklinde düzenlenmelidir. 

Boşanma dilekçeleri, davayı ilerleten vekil avukat varsa avukat tarafından hazırlanır. Dava sürecini ilerletecek bir vekil avukat olmasa bile dilekçe düzenlenmesi için avukat desteği alınabilir. Çünkü dilekçe mahkemeye ulaşan ilk evrak olmaktadır. Bu sebeple de çok önemlidir ve kesinlikle kanuna uygun içerikler halinde düzenlenmelidir. 

Anlaşmalı boşanma davası açılırken, dilekçenin haricinde anlaşmalı boşanma protokolü de düzenlenmelidir. Çekişmeli boşanma davası dilekçesinde; boşanmaya neden olan unsurlar, dava nedeninin ispatları, boşanmanın sonuçlarına dair talepler ve diğer bilgiler mutlaka dilekçede belirtilmelidir. Dava dilekçeleri titizlikle ve dikkatle hazırlanmalı, bu aşamada yapılan hataların ilerleyen süreçte telafisi olmama ihtimali de vardır.

Boşanma davası için Beylikdüzü Avukat ile görüşüp danışmanlık alabilirsiniz.

Boşanma Davasının Reddi

Anasayfa Hukuk Alanları Boşanma Davasının Reddi

Boşanma davasının reddi ne anlama gelir? Boşanma davası açılırken veya süreç devam ederken usulden ya da esastan yapılan eksik, hatalı işlem sonrasında dava reddedilebilir. Ayrıca dava süreci devam ederken de kanunen uygun olmayan davranışlar sergilenirse de boşanma davası reddedilir. Esenyurt avukat olarak belirtmek isteriz ki; davanın reddedilme sebepleri ayrı başlıklar altında incelenmelidir. 

Usulden dolayı boşanma davasının reddedilme sebepleri;

  1. Harç ödemelerinin yapılmaması
  2. Davanın yetki dışı mahkemede açılması
  3. Vekil avukatın vekâletnamesinin dosyaya sunulmaması
  4. Dosya avansının yatırılmaması
  5. Daha önce açılan veya hâlihazırda devam eden boşanma davasının varlığı

Esastan dolayı boşanma davasının reddedilme sebepleri;

  1. Davacının davadan feragat etmesi
  2. Anlaşmalı boşanma davasında, taraflardan birinin anlaşma hususlarından vazgeçmesi
  3. Çekişmeli boşanma davasında iddia edilen unsurların ispat edilememesi
  4. Hukuka aykırı delil 
  5. Süresi içinde işlem yapılmaması
  6. Boşanma sebebinin affedilmesi

Boşanma Davasının Reddedilmesi

Boşanma davasının reddi gerçekleştiği zaman ne olur? Boşanma davasının reddedilmesinin bazı sonuçları olmaktadır. Kanun koyucu bu konuda taraflara bazı yaptırımlar uygulamıştır. Boşanma davasının reddedilmesi; usule aykırılık, esasa aykırılık ya da davadan feragat şekillerinde olmaktadır. 

Boşanma davasının reddedilmesiyle birlikte, evlilik devam ediyor sayılır. Yeniden boşanma davasının açılmasını isteyen taraf, davanın şekline göre işlem yapmalıdır. Örneğin; anlaşmalı boşanma davasında taraflardan birinin protokol maddesinde yaşadığı anlaşmazlığa dayalı olarak dava reddedildiyse, bu durumda anlaşma sağlanamadığı için çekişmeli boşanma davası açılır.

Çekişmeli boşanma davasında usule aykırılıktan dolayı dava reddedildiyse, eksikliklerin giderilmesi talep edilebilir. Fakat esastan dolayı dava reddedildiyse, aynı sebebe bağlı olarak 3 yıl boyunca dava açılamaz. Fakat ortada ispat edilebilir başka bir dava sebebi varsa, bu sebebe bağlı olarak yeniden dava açılabilir.

Boşanma Davasının Reddinde Nafaka 

Boşanma davasının reddi gerçekleştiği zaman, nafaka hakkı alınabilir mi? Boşanma davası ilk celsede reddedilebileceği gibi ilerleyen celselerde de reddedilebilir. Reddin sonuçlarından biri de, nafaka ile alakalıdır. 

Boşanma davası hakkında ret kararı verilse bile hâkim nafaka ödemesine hükmedebilir. Fakat burada belirtilen nafaka tedbir nafakasıdır. Hâkim, ret öncesinde nafaka kararı vermemiş olsa bile yine de nafaka hakkından söz edilebilir. Bu durumda dava dosyası, temyize gönderilmelidir. Eğer dava reddedilmeden önce nafaka kararı verilmişse, ret sonrasında nafakanın azaltılmasına ya da yükseltilmesine de karar verilebilir.

Boşanma Davası Dilekçesi

Anasayfa Hukuk Alanları Boşanma Davası Dilekçesi

Boşanma davası dilekçesi nasıl hazırlanmalıdır? Dava dilekçeleri, kanunun uygun gördüğü şekillerde düzenlenmelidir. Çünkü dilekçeler resmi evrak niteliğinde mahkemeye sunulan beyanlardan ibarettir. Boşanma dava dilekçesi, mahkemeye ilk sunulan beyanlardır, bu sebeple de oldukça önemlidir. Mahkeme, dava dilekçesindeki yazılı beyanları inceler ve sonrasında da sürece dair diğer detayların incelenmesine karar verir.

Boşanma davası dilekçesi düzenlenmeden önce, davanın hangi şekilde açılacağına karar verilmelidir. Türk medeni hukuku kapsamına göre, boşanma davası iki şekilde açılır. Bunlar; anlaşmalı boşanma davası ve çekişmeli boşanma davasıdır. Bu iki davanın; dilekçe düzenlemesi, davanın açılma şekli, dava süreci ve diğer tüm detayları farklılıklar göstermektedir.

Anlaşmalı Boşanma Dilekçesi

Anlaşmalı boşanma davası dilekçesi düzenlenirken, dikkat edilmesi gereken pek çok husus olmaktadır. Çünkü bu dava her şey kanuna uygun şekilde yapılırsa, tek celsede sonuçlanır. Davada verilen kararların çok az unsurunda sonradan değişiklik yapılabilir ve bu değişiklikler içinde uzun bir dava sürecinin geçmesi gerekmektedir. 

Anlaşmalı boşanma davasının açılabilmesi için, dava dilekçesinin yanı sıra anlaşmalı boşanma protokolü de düzenlenmelidir. Protokol içerisinde, boşanmanın maddi ve manevi tüm sonuçlarında yapılan anlaşma şartları yer alır. Dilekçesinde de bu şartların onaylandığı beyan edilir. Anlaşmalı boşanma davasının dilekçesinde ve protokolünde yer alması gereken bilgiler şu şekildedir;

  1. Tarafların boşanmayı kabul ettikleri
  2. Müşterek çocuk varsa velayet hakkının hangi tarafta olacağı (Taraflar ortak velayet hakkını da kullanabilir)
  3. Müşterek çocukla kişisel ilişki kurulma zamanları
  4. Nafaka ödemesi ve yıllık nafaka artış oranı
  5. Tazminat talepleri
  6. Mal paylaşımı
  7. Ev eşyalarının paylaşımı 
  8. Diğer tüm talepler

Çekişmeli Boşanma Dilekçesi

Çekişmeli boşanma davası dilekçesi düzenlemesi oldukça hassas ve dikkatli şekilde yapılmalıdır. Bu dilekçe içeriği hazırlanırken, kanunen avukat desteği alınması şart değildir. Fakat Beylikdüzü avukat olarak belirtmek isteriz ki; boşanma davası dilekçelerinde ve süreçlerinde avukat desteği alınması hak kaybı yaşanmasını engeller.

Çekişmeli boşanma davaları, kanunen geçerli sebeplere dayanarak açılır. Bu kanun içeriğine bağlı olarak da dava dilekçesinde, davanın açılmasına neden olan tüm sebepler ve yaşanılan vakıalar yer almalıdır. Dilekçe içeriğinde sadece yaşanılanlar değil bunun yanı sıra; boşanmanın maddi ve manevi sonuçlarına dair olan tüm talepler, boşanmaya neden olan vakıaların şahit ve delilleri de dilekçede yer almalıdır.

Birden Fazla Sağ Kalan Eşin Mirasçılığı

Anasayfa Hukuk Alanları Birden Fazla Sağ Kalan Eşin Mirasçılığı

Birden fazla sağ kalan eşin mirasçılığı olabilir mi? Miras paylaşımı, miras bırakanın ölümünden sonra gerçekleşebilir. Mirasın paylaşımı da, kanunen ölçü olarak belirlenen zümre sistemine göre yapılır. Zümre sisteminde kan bağıyla yer alan mirasçılar yer alır. Eş, zümre sisteminde yer almaz fakat her zümre katmanında miras hakkı vardır.

Zümre sisteminde yer alan ve sağ kalan eş yasal mirasçılardır. Bunların haricinde birde atanmış mirasçılar vardır. Atanmış mirasçılar ise, miras bırakanın hayatta olduğu sürece resmi işlem yaparak mirasa dâhil ettiği kişi veya kişilerdir. 

Peki, birden fazla sağ kalan eş olduğunda miras payı nasıl olur? Hukuk sistemine göre sadece tek eşin varlığından söz edilebilir. Kadın ya da erkek fark etmeksizin herkesin sadece resmi olarak bir eşi olabilir. Bu durumda da, birden fazla sağ kalan eşin mirasçılığı söz konusu bile olamaz. 

Sağ Kalan Eşin Miras Payı

Beylikdüzü avukat olarak eşin her zümrede miras payının olduğunu belirtmiştik. Şimdi de pay hakkının oranlarını belirteceğiz. Birinci zümrede terekenin ¼, İkinci zümrede ½, üçüncü zümrede ¾ oranında sağ kalan eş miras payı alır. 

Sağ kalan eş, tek başına da miras payı alabilir. Birinci ve ikinci zümrede kimse yoksa üçüncü zümrede de zümre başlarıyla onların çocukları hayatta değilse eş, mirasın tek sahibi olur. Ayrıca medeni kanuna göre, sağ kalan eşin diğer mirasçılardan farklı olarak aile konutu ve eşyaları hakkında intifa veya mülkiyet hakkı vardır. Bu düzenlemeyle, sağ kalan eşin yaşam standardını koruması amaçlanır.

Sağ Kalan Eşim Ev Hakkı Nedir

Birden fazla sağ kalan eşin mirasçılığı kapsamının kanunen geçerli olamayacağından bahsetmiştik. Sağ kalan eş, aile konutu hakkında bazı önceliklere tabii tutulmaktadır. Sağ kalan eşin ev hakkında intifa ya da mülkiyet hakkını kullanabilmesi şartları şu şekildedir;

  1. Edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması
  2. Edinilmiş mallara katılım rejiminin ölümle sonlanması
  3. Sağ kalan eşin talep hakkını kullanması
  4. Konutun ölen eşe ait olması
  5. Sağ kalan eşin, katılma alacağında söz hakkının olması
  6. Sağ kalan eşin hayat düzeni için bu eve ihtiyacının varlığından söz edilebilir olması
  7. Aksi olan hukuki bir uygulamanın yapılmamış olması


Boşanma Davasında Yetki

Anasayfa Hukuk Alanları Boşanma Davasında Yetki

Boşanma davasında yetki kapsamını mahkeme açısından inceleyecek olursak, konuyu iki kısma ayırmamız gerekir. Bunlar yetkili mahkeme ve görevli mahkemedir. Boşanma davasına yetkili mahkeme, 4721 sayılı TMK madde 167 içeriğinde yer almaktadır. Madde içeriği “Boşanma ya da ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son olarak 6 aydan beri birlikte oturulan yer mahkemesidir” şeklindedir.

Boşanma davasında görevli mahkeme ise aile mahkemesidir. Aile mahkemesinin yer almadığı adliyelerde asliye hukuk mahkemesi görevli mahkemedir. Boşanma davasındaki yetki davacı ve davalıya ayrım yapılmaksızın tanınmış bir haktır. Bu sebeple dava, davacının yerleşim yerinde açılabileceği gibi davalının da yerleşim yerinde açılabilir.

Boşanma Davasında Yetkisizlik ve Görevsizlik

Boşanma davasında yetki kararı olduğu gibi, bu uygulamanın aksi durumları da vardır. HMK madde 20 içeriğine göre “Görevsizlik ya da yetkisizlik kararı alınması halinde taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise tebliğ tarihinden, ...(belirlenen) süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmişse kararın kesinleşmiş olduğu tarihten itibaren başvuru yapması gerekir. Eğer kanun yoluna başvurulmuşsa başvurunun reddi kararın tebliğ tarihinden başlayarak iki hafta içinde karar veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmelidir. Aksi olan durumlarda dava açılmamış sayılır ve görevsizlik ya da yetkisizlik kararını veren mahkeme tarafından re’sen karar verilir”.

Büyükçekmece avukat olarak belirtmek isteriz ki; dava dosyası talep oluşturulması halinde yetkili ve görevli mahkemeye iletilir. Talep yasal süre içerisinde mahkemeye ulaştırılmazsa, dava açılmamış sayılır.

Çekişmeli Boşanma Davasında Yetkili Mahkeme

Boşanma davasında yetki kapsamı, anlaşmalı boşanma davası ve çekişmeli boşanma davasında aynı olmaktadır. Her iki dava türünde de yetkili ve görevli mahkeme bilgileri aynıdır. Boşanma davası açmak isteyen kişi, doğru bilgiler eşliğinde dava sürecini başlatmalıdır. Boşanma davası açılırken yanlış veya hatalı bilinen mahkeme bilgileri, davanın reddedilmesine sebep olur. Bu durumda boşanma için tamamen vakit kaybına ve maddi kayba sebeptir. 

Dava sürecini ilerletecek olan vekil avukatınız varsa, davanın açılma işlemleri ve sürece dair olan diğer tüm işlemlerde yetki sahibi avukatınız olacaktır. Avukatınızın yetkili olabilmesi için, Noterden vekâletname çıkartmanız gerekir ve sonrasında avukatınız vekâletnameyi dosyaya sunar. Bundan sonrada sizin yerinize sürece dair tüm işlemleri yapabilir.

Boşanma Nedenleri

Anasayfa Hukuk Alanları Boşanma Nedenleri

Boşanma nedenleri nelerdir? Medeni hukuk sistemine göre, anlaşmalı boşanma davasında boşanmaya dar nedenler mahkemeye sunulmaz. Fakat bu durum çekişmeli boşanma davalarında farklıdır. Çekişmeli boşanmalarda, kanunen geçerliliği olan vakıalar evlilik birliğinde yaşanmış olmalı ve bu sebebe bağlı olarak da dava açılmalıdır. 

Çekişmeli boşanma davalarında boşanma sebepleri, özel boşanma sebepleri ve genel boşanma sebepleri olarak iki gruba ayrılmaktadır. Taraflar arasında yaşanılan bu sebepler, evlilik birliğinin çekilmezliğine neden oluyorsa, tek tarafın dava açma hakkı vardır. 

Zina yani aldatma, akıl hastalığının varlığı, evin sebepsiz şekilde terk edilmesi, yüz kızartıcı suç işleme ve haysiyetsiz hayat, hayata kast edilmesi-pek kötü ve onur kırıcı davranışlar özel boşanma sebeplerinin kısımlarıdır. Genel boşanma sebepleri ise oldukça uzun bir listedir. 

Boşanma Davası Sebepleri

Boşanma nedenleri kısmının, özel nedenlerini açıklamıştık. Genel nedenleri ise, oldukça uzun bir listedir. Kısaca belirtmek gerekirse; evlilik hayatının çekilmezliğini sağlayan unsurların tamamı, genel nedenler arasında yer almaktadır. 

Genel boşanma sebepleri arasında sıklıkla karşılaşılan durumlara örnek verecek olursak;

  1. Baskıcı davranmak
  2. Kumar oynanması
  3. Eşi aşağılamak, tükürmek, hakaret etmek vb. davranışlar
  4. Aşırı borçlanmak
  5. Eve icra gelmesine neden olmak
  6. Doğal olmayan cinsel ilişki istekleri
  7. Cinsel uzaklık
  8. Eşi sevmediğini söylemek
  9. Eşin hastalığıyla ilgilenmemek
  10. Tarikat vb. yerlere üye olmak
  11. Çağ dışı giyinmek
  12. Eşin ailesiyle görüşmesine en gel olmak
  13. Diğer ortak hayatı çekilmez şekle getiren unsurlar

Erkeklerin Boşanma Sebepleri

Boşanma nedenleri, kadına veya erkeğe özgü olarak ayrılır mı? Türk medeni hukukuna göre, boşanma sebepleri sadece kanuna uygunluklarına göre gruplandırılır. Bu gruplandırmaların içeriğinde kesinlikle kadına veya erkeğe özgü boşanma sebepleri yer almaz. Yani boşanma sebepleri kadın ve erkek için aynı olmaktadır.

Boşanma isteyen kadın ya da erkek fark etmeksizin, geçerli nedene dayanarak çekişmeli boşanma davasını açabilir. Fakat her iki tarafta boşanmayı kabul ediyorsa, geçerli sebep belirtmeksizin gerekli hususlarda uzlaşarak, anlaşmalı boşanma davası açılabilir. 

Büyükçekmece avukat olarak açıklamak isteriz ki, anlaşmalı boşanma davasının açılabilmesi için taraflar; 1 yıldır evli olmalı, boşanmayı kabul etmeli ve boşanmanın tüm maddi-manevi sonuçlarında anlaşma sağlamalıdır. Ayrıca taraflar boşanmayı kabul ettiklerini ve boşanmanın sonuçlarında anlaşma sağladıklarını, mahkemede de sözlü şekilde beyan etmelidir. Tüm bunlar taraflarca mahkemede sözlü olarak beyan edilmezse, boşanma gerçekleşemez. 

Bileşik Suç Nedir

Anasayfa Hukuk Alanları Bileşik Suç Nedir

Bileşik suç nedir sorusunun yanıtını, TCK madde 42 içeriğini inceleyerek belirtebiliriz. TCK Madde 42; Biri diğerinin unsurunu ya da ağırlaştırıcı nedenini oluşturması nedeniyle tek fiil sayılan suça bileşik suç denilmektedir. Bu tarz olan suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz. 

Bileşik suç, kanunun birden fazla hükmünün ihlali durumunda, tek kanun hükmünden ceza verilmesini gerektirdiği istisnai ceza hukuku kapsamlarından biri olmaktadır. Suç içerisinde adından da anlaşılacağı üzere, birden fazla suç bir araya gelmektedir ve kendini oluşturan suçlardan tamamen ayrı özelliklerde bağımsız suç oluşturmaktadır. 

Bileşik suçu iki bölüme ayırabiliriz. Bunlardan biri, bir suçun diğer suçun unsuru olmasıdır diğeri ise bir suçun diğer suçun ağırlaştırıcı nedeni olması durumudur.

Bileşik Suçun Koşulları

Bileşik suç nedir sorunun yanıtından sonra, bu suçun koşullarından bahsedeceğiz. Bileşik suçun koşullarını iki temel kısma ayırarak inceleyeceğiz. 

En Az İki Bağımsız Olan Suçun Birleşmesi: Bileşik suçtan bahsedilebilmesi için, en az iki tane farklı suçun bir arada işlenmesi gerekmektedir. 

Suçların Açık Şekilde Belirtilmesi: Suçun tanımında hangi suçun diğer suçun unsurunu veya ağırlaştırıcı nedeni olmasının yasada açık şekilde belirtilmiş olması gerekir. 

Bileşik suça dair belirtilmesi gereken bir hususta, şikâyet hakkının kullanılmasında geçerli olan zamanaşımı süresidir. Bileşik suça dair şikâyet için teknik esas olmaktadır. Yani şikâyet hakkının başlama süresi, her bir suçun işlenme tarihiyle değil bileşik suçun işlenme tarihiyle başlar.

Bileşik Suçun Sonuçları Nelerdir

Esenyurt avukat tarafından düzenlenen yazımızda, bileşik suç nedir ve bu kapsama dair bazı bilgiler verdik. Yazımızın bu kısmında da suçun sonuçlarından bahsedeceğiz.

  1. Bileşik suç, kendisini oluşturan suçlara bölünmez. Suçun işlendiği zaman ve yer yönünden, bileşik suçta belirtilen sonuç göz önünde bulundurulur. Zamanaşımı da suçta belirtilen sonucun gerçekleşmiş olduğu an itibariyle başlar.
  2. Bileşik suçun unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni olan suçun tamamlanmış olması, sadece asıl suçun teşebbüs aşamasında kalması halinde, faile teşebbüs hükümlerine göre cezai uygulama yapılır.
  3. Bileşik suçu oluşturan unsur veya ağırlaştırıcı unsur olan suçun ortadan kalkması, bileşik suçun var olan varlığını etkilemez.
  4. Bileşik suçun oluşumunu sağlayan suçlardan birinin soruşturma ve kovuşturma aşamasının şikâyete bağlı olması, bileşik suç açısından aynı sonucu oluşturmaz.
  5. Bileşik suçta, cezanın içtimai hükümleri uygulaması yapılmaz. Suçun oluşumunu sağlayan araçtan dolayı faile ayrı şekilde ceza verilmez.


Ayıplı Mal Çeşitleri

Anasayfa Hukuk Alanları Ayıplı Mal Çeşitleri

Ayıplı mal çeşitleri konusunu 4 ana başlık altında inceleyebiliriz. Bunlar;

Gizli ayıp: Gözle görülür şekilde bir hasarı olmayan fakat ürünün kullanılmasıyla ortaya çıkan hasar türüdür.

Açık ayıp: Satışa sunulan malda gözle görülen şekilde hasarın varlığının olması durumu.

Ekonomik ayıp: Malın ekonomik değerini düşürerek, satın alan tüketicinin maldan faydalanma imkânını azaltan ürün türüdür.

Hukuki ayıp: Üründe açık veya gizli ayıp şeklinde eksiklik olmamasına rağmen hukuki sebeplerle maldan yararlanmanın kısmen ya da tamamen engellenmesi durumudur.

Ayıplı malla karşılaşan kişilerin kanunen hakları vardır. Tüketici hukuku kanunları bu doğrultuda belirlenmiştir ve her iki tarafa da belli başlı yükümlülükler sunarak, haklarını koruma imkânı vermiştir. 

Maddi Ayıp Nedir

Ayıplı mal çeşitleri arasında belirtmiş olduğumuz ekonomik ayıp ve maddi ayıp aynı kapsam olmaktadır. Satışa sunulan malın olması gereken özelliklere sahip olmaması durumunda ortaya çıkan duruma maddi ayıp denilir. Maddi ayıp malda direkt olabileceği gibi hizmet sırasında da ortaya çıkabilir.

Avcılar avukat olarak konuya dair kanun içeriğini belirteceğiz. TKHK madde 9 içeriğine göre “Satıcı, malı satış sözleşmesine uygun olacak şekilde tüketiciye teslim etmekle sorumludur. Satıcı tarafın malın ayıplı olmasından dolayı sorumlulukları vardır. Satıcı kişi, kendisinden kaynaklanmayan reklam aracılığıyla yapılan açıklamalardan haberdar olmadığını ve haberdar olmasının da kendisinden beklenemeyeceğini ya da yapılan açıklamanın satış sözleşmesi süresinde düzeltilmiş olduğunu, satış sözleşmesi kurulma kararının bu açıklamayla ortak bağ içinde olmadığını ispat edebilirse, açıklamaya bağlı içerikle bağlı olmaz”.

Ayıplı Maldan Oluşan Sorumluluklar

Ayıplı mal çeşitleri kapsamını belirttikten sonra, bu durum sonuncunda kişinin sorumlulukları nelerdir sorusunun yanıtını vereceğiz. Alıcı olan taraf ayıplı mal satışıyla karşılaştığı zaman, kanunen belirlenen seçeneklerden bir tanesini seçerek, satıcının bunu uygulamasını talep edebilir. Alıcı tarafa kanunen verilen seçenekler şunlardır;

  1. Satılan malın iade edilmesi ve sözleşmenin iptali
  2. Satılanı alıp, maldaki ayıp oranında indirimle ödeme yapılması
  3. Fazla olmayan tadilat masrafını gerektirmediği durumlarda, tüm masrafların satıcı tarafa ait olmasıyla onarım yapılması
  4. Olanaklar dâhilinde ise satışı yapılan malın, yenisiyle değiştirilmesi

Ayıplı malda uygulanan zamanaşımı süresi de seçenek değerlendirmesinde göz önünde bulundurulmalıdır. Ayıplı malda zamanaşımı süresi 2 yıl olmaktadır. Süresi içinde işlem yapılmazsa, ilerleyen zamanda da işlem yapılamaz.

Alt İşveren Nedir

Anasayfa Hukuk Alanları Alt İşveren Nedir

Alt işveren nedir sorusunun yanıtını, 27.09.2008 tarihli ve 27010 sayılı resmi gazete yayınından net olarak açıklayabiliriz. Bu bilgiye göre “Bir işverenden, işyerinde yürütülmekte olan mal ya da hizmet üretimine dair yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereğiyle teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan kişi. Ayrıca bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran tüzel ya da gerçek kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar alt işveren anlamına gelir”.

Kanun koyucu, kanun maddesindeki düzenlemeyi yaparken yardımcı işlerin neler olduğu kapsamında herhangi bir düzenleme oluşturmamış ama alt işverenlik yönetmeliğinde yardımcı iş için olma kavramını belirtmiştir. 

Asıl İşveren Alt İşveren İlişkisi

Esenyurt avukat olarak alt işveren nedir sorusunu yanıtladıktan sonra, asıl işveren ve alt işveren ilişkisinin kurulma şartlarından bahsedeceğiz. Bu ilişkinin kurulması için şartlar şu şekildedir;

  1. Asıl işverenin işyerinde hizmet ya da mal üretimi işlerinde çalışan işçileri olmalıdır
  2. Alt işverene verilen iş, işyerinde hizmet ya da mal üretimine dair yardımcı işlerden olmalıdır. Asıl işin bölünüp alt işverene verilmesi halinde de verilen iş, işletmenin ve işin gerekliliğince teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren iş olmalıdır
  3. Alt işveren kişisi, üstlenmiş olduğu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece o işyerinde aldığı işte çalıştırmalıdır
  4. Alt işverene verilen iş, işyerinde ilerletilen hizmet ya da mal üretimine dair bir iş olmalıdır. Asıl işe bağımlı ve asıl iş devam ettiği sürece varlığından söz edilen bir iş olmalıdır

Alt İşverenlikte Muvazaa 

Alt işveren nedir yazımıza devam ederken, alt işverenlik unsurunda muvazaa etkeninden bahsedeceğiz. Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınıp çalıştırılmaya devam ettirilmesi koşulu ile hakları kısıtlanamaz. Ayrıca daha önce o işyerinde çalıştırılan kişi ile alt veren ilişkisi de kurulamaz. Aksi olan durumda asıl işveren ve alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandırıldığı kabul görülerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi olarak görülür. 

Asıl işveren ve alt işveren ilişkisi muvazaa açısından iş müfettişleri tarafından incelenir. Müfettişler tarafından incelenme sonrasında muvazaanın tespitine dair olan gerekçeli müfettiş raporları eşliğinde tutulan tutanaklar, çalışma ve iş kurumu il müdürlüğü tarafından işverenlere tebliğ olarak gönderilir. 

Anlaşmalı Boşanma Davası Dilekçesi

Anasayfa Hukuk Alanları Anlaşmalı Boşanma Davası Dilekçesi

Anlaşmalı boşanma davası dilekçesi nasıl düzenlenmelidir? Türk medeni hukuku kanunlarına göre; 1 yıllık evliliği dolmuş olan taraflar boşanmayı kabul ederlerse ve boşanmanın maddi-manevi tüm sonuçlarında ortak karar alırlarsa, anlaşmalı boşanma davası açabilirler. 

Taraflar boşanma davası açmadan önce, kanunlara uygun şekilde anlaşmalı boşanma davası protokolü ve anlaşmalı boşanma dava dilekçesi düzenlemelidirler. Vekil avukat ataması yapıldıysa, protokol ve dilekçe düzenlemesi ayrıca davanın açılma işlemleri avukat tarafından yapılır. Fakat vekil avukat yoksa tüm bu işlemler taraflarca yapılmalıdır. Avcılar avukat olarak görev yapan hukuk büromuz, anlaşmalı boşanma davasına dair tüm işlemleri ilerletmektedir. 

Avukatsız Anlaşmalı Boşanma Dilekçesi

Anlaşmalı boşanma davası dilekçesi örneği belirtmek gerekirse;

                                                         … NÖBETÇİ AİLE MAHKEMESİ MÜDÜRLÜĞÜNE

Davacı: Davacının T.C. Kimlik Numarası ve ikametgâh adresi bu alana yazılır.

Davalı: Davalının T.C. Kimlik Numarası ve ikametgâh adresi buraya yazılır.

Dava: Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle anlaşmalı boşanma davası

Açıklamalar: 

  1. Davacı ve davalı… Tarihinden bu yana evli olmaktadır. Bu evlilikten olan… Doğum tarihli müşterek çocukları vardır.
  2. Davacı ile davalı tarafın evliliği artık çekilmez hale gelmiştir ve bu evliliğin devamı açısından ne taraflarca nede toplumca hiçbir menfaati kalmamıştır.
  3. Davacı ve davalı boşanmanın tüm maddi ve manevi sonuçlarında anlaşma sağlayarak, protokolü imzalamışlardır.
  4. Evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesinden dolayı, anlaşmalı boşanma davasının açılması elzem olmuştur.

Hukuki Nedenler: TMK 166.maddesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunuyla ilgili tüm mevzuatlar

Hukuki Deliller: Nüfus kayıtları, protokol, her türlü yasal delil

Sonuç ve Talep: Yukarıda açıklanan nedenlerle ve protokol maddeleri gerekliliğince tarafların boşanmalarına karar verilmesine arz ve talep ederim.

Anlaşmalı Boşanma Davası Protokolü

Anlaşmalı boşanma davası dilekçesi kadar önemli olan bir hususta protokol düzenlenmesidir. Protokol düzenlemesi hakkında şema belirtmek gerekirse;

                                               ANLAŞMALI BOŞANMA DAVASI PROTOKOLÜ

Taraf: Bu alanlara sırayla tarafların kimlik ve adres bilgileri yazılır.

Taraf:

Yukarıda isimleri ve bilgileri belirtilen taraflar, hiçbir baskıya maruz kalmadan kendi hür iradeleriyle boşanmaya karar vererek, boşanmanın maddi-manevi sonuçlarının beyan edildiği protokolü imzalayarak, T.C. … Aile Mahkemesine verdikleri anlaşmalı boşanma dilekçesi ekinde belirtilen mahkemeye sunulmuştur.

                                                             PROTOKOL MADDELERİ

(Bu alana maddeler halinde boşanmanın maddi ve manevi sonuçlarında uzlaşma sağlanan konular ve uzlaşma şartları yazılmalıdır) 

Yargıtay’a Göre Boşanma Sebepleri

Anasayfa Hukuk Alanları Yargıtay’a Göre Boşanma Sebepleri

Yargıtay’a göre boşanma sebepleri nelerdir? Yargıtay kararları, emsal karar niteliği taşımaktadır. Yani Yargıtay tarafından verilen kararlar, benzer veya aynı olan davalarda temsili karar olarak mahkemeye sunulabilir. 

Türk medeni hukuku kanunlarına göre, resmi olan evliliğin sonlandırılması için boşanma davası açılmalıdır. Boşanma davasının türü, uygunluk kurallarına göre belirlenmeli ve süreç bu şekilde başlatılmalıdır. Kanunların belirlediği ölçütlerde başlatılmayan boşanma davası, mahkeme tarafından reddedilir.

Medeni hukuka göre anlaşmalı boşanma davasının gerçekleşmesi için; Taraflar 1 yıldır evli olmalı, boşanmayı kabul etmeli ve boşanmanın maddi-manevi tüm sonuçlarında anlaşma sağlamış olmalıdır. Anlaşmalı boşanma unsurları yerine getirilemeyecek olan durumlarda ise çekişmeli boşanma davası açılmalıdır. Çekişmeli boşanma davası, kanunen belirlenen geçerli bir sebebe dayanarak açılmalıdır.

Kadının Eşinden Boşanma Sebepleri

Yargıtay’a göre boşanma sebepleri belirlenirken, cinsiyet ayrımına yer verilmez. Geçerli olan boşanma sebebi, kadın içinde erkek içinde aynı olmaktadır. Boşanma sebeplerini belirtecek olursak;

  1. Zina
  2. Haysiyetsiz hayat sürmek
  3. Hayata kast etmek, pek kötü ve onur kırıcı davranışlar
  4. Terk etmek
  5. Suç işleme
  6. Akıl hastalığı
  7. Her türlü şiddet 
  8. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması

Yukarıda belirttiğimiz kapsamlar dâhilinde yaşanılan vakıalar, geçerli olan boşanma sebepleri arasındadır. Son maddede belirtmiş olduğumuz, evlilik birliğinin temelinden sarsılması kapsamı konu hakkındaki en geniş yere sahip olan boşanma sebebidir. Evliliğin çekilmez hale gelmesini ve ortak hayatın sonlanmasının istenmesini yaşatacak olan vakıalar, bu kapsam içeriğinde yer almaktadır.

Erkeklerin Boşanma Nedenleri

Yargıtay’a göre boşanma sebepleri kapsamında cinsiyet ayrımının olmadığını açıklamıştık. Beylikdüzü Avukat olarak yazımızın bu alanında, en geniş boşanma sebebi maddesi olan evlilik birliğinin temelinden sarsılması kapsamının içeriğine örnek maddeler belirteceğiz. Bunlar;

  1. Dedikodu çıkartmak
  2. Eşle alay edilmesi
  3. Aile sırlarının açıklanması
  4. Fiziksel şiddet
  5. Ekonomik şiddet
  6. Duygusal şiddet
  7. Eşe veya ailesine yönelik hakaret 
  8. Kumar oynamak
  9. İçki, uyarıcı madde kullanımı
  10. Çocuğa yönelik kötü davranış
  11. Eşi evden kovmak
  12. Hastalığın tedavisinden kaçınmak
  13. Eşi kilit altında bırakmak
  14. Zorla cinsel ilişki kurmak
  15. Cinsel ilişkiden kaçınmak
  16. Eşi ısırmak
  17. Cimri olmak
  18. Başkasını sevdiğini söylemek
  19. Üvey çocuğa kötü davranmak
  20. Eş ve çocukların maddi-manevi bakımından kaçınmak
  21. Bağımsız konut sağlamamak
  22. Tarikat toplantılarına katılım sağlamak
  23. Eşi başkalarıyla kıyaslamak
  24. Çift cinsiyetli yaşamak
  25. Beddua etmek
  26. Diğer ortak hayatı çekilmez hale getiren davranışlar


Yaş Değiştirme Davası

Anasayfa Hukuk Alanları Yaş Değiştirme Davası

Yaş değiştirme davası, kişinin yaşının küçültülmesi ya da büyütülmesi talepli olmaktadır. Bu talebin mahkemeye iletilmesi için kanun koyucunun belirlemiş olduğu uygunluk derecelerinden en az bir tanesinin varlığından bahsedilebilmesi gerekir. Kanunen geçerli olan sebeplerin varlığından bahsedilmezse talep mahkeme tarafından reddedilir.

Yaşın değiştirilmesi davasının açılma sebeplerinden bazıları şunlardır;

  1. Doğumun hastane vb. resmi bir kurumda gerçekleşmemiş olması
  2. Dış görünüşün taleple uygunluğunun olması
  3. Yaş değişikliğini talep eden kişiyle annenin arasında olan yaş uyumunun olması
  4. Yaş değişikliği istenilen yaşta aynı anneden olan başka kardeşin varlığının olmaması
  5. Ceza davasında hâkimin kararını etkileyecek bir durumun varlığından bahsedilmesi gerekir
  6. Diğer haklı bir sebebin varlığının olması

Yaş Değiştirme Davasını Kim Açar

Yaş değiştirme davası kim tarafından açılabilir? Kişinin yaşını değiştirme talebi kendisine bağlı olan bir haktır. Fakat kişinin fiil ehliyeti yoksa veya ergin yaşta değilse velisi ya da vasisi tarafından bu dava açılabilir. Ayrıca Cumhuriyet Savcısının talebiyle de gerekli görülen durumlarda bu davanın açılması mümkündür. 

Nüfus hizmetleri kanunu madde 35 içeriğinde yaş değiştirme konusu yer almaktadır. Bu madde içeriğinde göre mahkemeye başvuru yapılmadan yaş değiştirme yapılamaz. Fakat madde içeriğine göre aile kütüğü tescili yapıldığı sürede yanlış işlem yapılmışsa eğer nüfus müdürlüğünce düzenlenen uygunluk belgesine göre değişiklik yapılabilir. 

Yaş Değiştirme Davası Mahkemesi

Yaş değiştirme davasının açılabilmesi için bilinmesi gereken en önemli etkenlerden biri de görevli ve yetkili mahkeme bilgisidir. Hukuk sistemimize göre açılan davadaki görevli veya yetkili mahkeme doğru bilinmezse dava süreci iptal edilebilir veya süreç uzar. 

Yaş düzeltme davasındaki görevli mahkeme, asliye hukuk mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise yaş değiştirmeyi talep eden kişinin ikamet yerinde bulunan mahkemedir. Yaş değiştirilmesi davasında merak edilen bir konuda davanın kaç defa açılabileceği konusudur. Türk medeni hukuku kanunlarına göre, yaş değiştirilmesi talepli dava sadece bir defa açılabilir. Bu sebeple de davanın açılması ve devam süreci ok önemlidir. Dava açılırken ilk önce konuya uygun şekilde dilekçe düzenlemesi yapılmalıdır. Dilekçe düzenlemesinden sonra adliyeye başvuru yapılarak gerekli harç ödemeleri yapılır ve doğru mahkeme seçenekleri bilgileriyle dava süreci başlatılır. 

Yaş değiştirme davaları sadece bir defa açılabildiğinden oldukça hassas bir sürece sahiptir. Bu sebeple de mutlaka avukat desteği almanızı tavsiye ederiz.

Zina Nedeniyle Boşanma Davası

Anasayfa Hukuk Alanları Zina Nedeniyle Boşanma Davası

Zina nedeniyle boşanma davası, Türk medeni kanunu madde 161 içeriğinde yer alır. Bu kanun maddesine göre zina sebebiyle boşanma davası, aile hukuku mahkemesinde açılmalıdır. Ayrıca iş bu dava özel yargılama usulleri kapsamında yer alan bir dava türüdür.

Türk medeni hukukuna göre çekişmeli boşanma davasının açılabilmesi için kanunen geçerli olan bir nedenin varlığından bahsedilebilmelidir. Zina, çekişmeli boşanma davası açılması için geçerli bir nedendir. Fakat bu dava açılırken zinanın kanıtlanabilir olması gerekir, aksi olan durumda yani zina kanıtlanmazsa boşanma gerçekleşemez. 

Zinaya dayalı olarak açılan davalarda ispat yükümlülüğü davacı yani davayı açan tarafa ait olmaktadır. Bu dava açılırken kanunen avukatla çalışma zorunluluğu olmasa da sürecin hassasiyeti ve delillerin önemi açısından avukatla çalışma yapılması hak kaybını önler.

Zina Sebebiyle Boşanma Davasında Deliller

Zina nedeniyle boşanma davası açılırken delillerinde belirlenmesi gerekir. Çünkü mahkeme sadece iddia edilen bir durumdan dolayı boşanamaya karar vermez. Mahkemeye zinayı kanıtlayacak olan deliller sunulmalıdır. Ayrıca bu deliller kanunlarında onayladığı şekilde olmalıdır.

Kanunen geçerli olan bazı deliller şöyledir;

  1. Banka kayıtları
  2. Kredi kartı ekstraları
  3. Tanık beyanları
  4. Telefon görüşmeleri
  5. Her türlü mesaj (e-posta, mesaj, whatsapp konuşması vb.)
  6. Sosyal medya içerikleri
  7. Hamilelik testi
  8. Otel kayıtları
  9. Uçak bilet kayıtları
  10. Güvenlik kamerası görüntüleri
  11. Fotoğraf ve video kayıtları
  12. Savcılık tarafından ilerletilen ve kesinleşen bir ceza davasının içerisinde yer alan bilgi ve beyanlar

Zina Nedeniyle Boşanma Davası Dilekçesi

Zina sebebiyle açılan boşanma davasında önemle hazırlanması gereken bir düzenleme de, boşanma davası dilekçesi olmaktadır. Boşanma davası dilekçesi mahkemeye ilk olarak iletilen evrak olduğu için dava süreci başlarken oldukça önemlidir. 

Zina sebebiyle boşanma davası dilekçesi, dava sürecinizi ilerleten vekil avukatınız varsa avukat tarafından düzenlenir. Eğer davanızı avukatsız ilerletecekseniz, dilekçedeki bütün sorumluluk tarafa aittir. 

Zinaya dayalı boşanma davası dilekçesi hazırlanırken;

  1. Tarafların isim, soy isim ve ikametgâh bilgisi 
  2. Tarafların T.C. Kimlik numarası
  3. Zinanın varlığından bahsedilebilecek olarak yaşanılan tüm vakıalar (Yaşanılan tüm vakıalar kanunlara uygun şekilde düzenlenerek dilekçeye yazılmalıdır)
  4. Zina olgusunun tarihleri
  5. Zinanın delilleri
  6. Şahitler
  7. Boşanmadan dolayı talep edilen manevi etkenler
  8. Boşanmadan dolayı talep edilen maddi etkenler
  9. Boşanmaya bağlı olarak talep edilen diğer tüm etkenler dilekçe içeriğinde yer almalıdır


Tehdit Nedeniyle Boşanma

Anasayfa Hukuk Alanları Tehdit Nedeniyle Boşanma

Tehdit nedeniyle boşanma davası açılabilir mi? Çekişmeli boşanma davasının açılabilmesi için, kanunen belirlenmiş olan sebeplerden en az bir tanesinin evlilik birliği devam ederken yaşanmış olması gerekir. Ayrıca yaşanılan vakıa affa uğramamış olmalı ve dava açmak için zamanaşımı süresi de dolmamış olmalıdır.

4721 sayılı kanun içeriğine göre; eşler birbirlerini veya diğer aile üyelerine yönelik olarak tehdit vb. eylemlerde bulunamazlar. Bu olayın yaşanmasıyla birlikte, diğer eşin boşanma davası açma hakkı meydana gelir. Bilinmelidir ki; tehdit sebebine dayalı olarak açılan boşanma davasında, yaşanılan tehdit unsuru davacı tarafından ispat edilebilmelidir. 

Türk medeni kanun madde 166 içeriğinde, tehdit nedeniyle boşanma davası açıklanmaktadır. Madde içeriğine göre, bu sebebe dayalı olarak açılan davalar özel boşanma sebepleri içerisinde yer alır ve ortak hayatın çekilmezliği de yine bu madde içeriğine göre uygun olarak bulunur. 

Boşanma Davasında Tehdit

Boşanma davasında yer alan bazı tehdit unsurlarına örnek verecek olursak;

  1. Eşi ölümle tehdit etmek
  2. Evi terk etmekle tehdit edilmesi
  3. Eşin evden kovulmasıyla tehdit edilmesi
  4. İntihar etmekle tehdit edilmesi
  5. Eşi boşanmayla tehdit etmek
  6. Eşe şiddet uygulamakla tehdit etmek
  7. Çocuğa zarar vermekle tehdit etmek
  8. Eşin aile bireylerine zarar vermekle tehdit etmek
  9. Eşin aile bireylerini tehdit etmek
  10. Diğer tehdit şekilleri

Tehdit, yaşamın tedirginlik ve korku içinde geçirilmesine neden olur. Bu sebeple de eş tarafından yapılan tehdit, ortak yaşamın çekilmezlik kapsamının oluşmasını sağlar. 

Onur Kırıcı Davranış Nedeniyle Boşanma

Tehdit nedeniyle boşanma davası hakkında bilgi verdikten sonra, boşanma davasında geçerli olan bir diğer neden olan onur kırıcı davranıştan bahsedeceğiz. Onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma davası, Türk medeni kanunu madde 162 içeriğinde yer almaktadır.

TMK Madde 162 içeriğine göre;

  1. Eşlerden biri diğerinin hayatına kastederse ya da kendisine pek kötü davranırsa veya ağır derecede onur kırıcı davranışta bulunursa boşanma davası açılabilir
  2. Davaya konu olan sebep veya sebepler affedilirse, yaşanılan af sonrasında dava açma hakkı ortadan kaldırılır
  3. Zamanaşımı süresi dolduktan sonra, dava açma hakkı ortadan kalkar. Davaya hakkı olan eşin boşanmaya neden olan unsuru öğrenmesinden başlayarak altı ay ve herhalde bu sebebin oluşumunun üzerinden beş yıl geçmesiyle zamanaşımı süresi dolar ve dava açma hakkı ortadan kalkar.

Beylikdüzü Avukat ile iletişime geçebilirsiniz.

Ortaklığın Giderilmesi Davası

Anasayfa Hukuk Alanları Ortaklığın Giderilmesi Davası

Ortaklığın giderilmesi davası teriminin kanunen bir diğer kullanılan terimi de izale-i şuyu olmaktadır. Bu dava paylı ya da elbirliği mülkiyetine konu olan taşınır ya da taşınmaz malda yer alan ortaklar arasındaki paydaşlığa son verilerek, kişisel mülkiyete geçiş davası olmaktadır. İş bu dava, çok taraflı olabileceği gibi her ortak için farklı bir sonuç yaşanmasını da sağlamaktadır.

Ortaklığın giderilmesi iki şekilde olabilir. Bunlar;

Aynen taksim şekliyle ortaklığın giderilmesi: Taşınır ya da taşınmaz olan malın eş değer şekilde pay edilmesi.

Satış şekliyle ortaklığın giderilmesi: Taşınır ya da taşınmaz olan malın icra kanalıyla satılarak bedelinin ortaklar arasında paylaştırılması.

Ortaklığın giderilmesi davası için bilinmesi gerekir ki; dava süreci başlatılmadan önce arabulucuya başvuru yapılması zorunludur.

Ortaklığın Giderilmesi Davasının Şartları Neler

Kanunen ön görülen şartların bir kısmı şöyledir;

  1. Varlığından söz edilebilen bir mal varlığının gerçekliği olmalıdır. Bahsi geçen mal taşınmaz mal olabileceği gibi diğer mal varlıkları da bu kategoride yer alır
  2. Davacı, dava açmak istediği zaman, ortaklığın tüm taraflarını da dava dosyasında belirtmesi gerekir. Paydaş olan herkes davada temsil edilmeli
  3. Ortaklığın sonlanması talep edilen malın bilgileri doğru ve eksiksiz şekilde beyan edilmeli
  4. Ortaklığın varlığını kanıtlayan belgeler dosya içeriğinde yer almalı
  5. Hukuki işlem gerekliliğince ya da paylı olan malın sürekli amaca neticelenmiş olması nedeniyle paylı mülkiyeti devam ettirme sorumluluğunun olması gerekmektedir

İzale-i Şuyu Davası Hissemi Satmak İstemiyorum

Ortaklığın giderilmesi davası hakkında merak edilen bir konuda, hissesini satmak istemeyen kişilerle ilgili olmaktadır. Paydaşa yönelik açılan davada, paydaşlardan biri hissesini satmak istemezse ne olur? Dava sürecinde, satışın ortak kişiler arasında yapılmasına dair tüm ortakların hem fikir olması gerekir. Hisseli olan mal satışa çıkacaksa, taraflardan birinin bile satışın ortaklar arasında yapılmasına onay vermemesi durumunda, satış umuma açık şekilde ilerletilir.

Ortaklı olan alanlar bölünebilir şekilde olan mallardansa, mahkemeden taşınmazın bölünmesi ve ortaklığın bu şekilde sonlandırılması talep edilebilir. Taşınmaz malın varlığı ev, daire ya da bölünmez tarım arazisi şeklindeyse, mahkeme bölünme yapılmasına karar veremez. Bu durumda ortaklığın giderilmesi yönünde yapılacak işlem, satış yoluna başvurmak olur. 

Mirasın Reddi Davası

Anasayfa Hukuk Alanları Mirasın Reddi Davası

Mirasın reddi davası terimi, hukuken reddi miras davası olarak da söylenmektedir. Miras bırakanın ölümünden sonra, geride kalan mallar veya borçlar hakkında karar verme yetkisi mirasçılara aittir. Mirasçılar iki kısma ayrılır. Bunlar; yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar olmaktadır.

Yasal mirasçılar, kanunen mirastan pay almaya hakkı olan mirasçılardır. Atanmış mirasçılar ise, miras bırakanın hayattayken yasal işlemler yaparak mirasından pay almaya hak kazandırdığı mirasçıdır.

Yasal ve atanmış mirasçılar, miras paylarını alabileceği gibi kendi tercihleri doğrultusunda mirastaki paylarını reddedebilme hakkına da sahiptirler. Miras hukuku kapsamı, mirasın kabul edilmesinde veya reddedilmesindeki hakkı ölçütler doğrultusunda mirasçının kararına bırakmıştır. Eğer mirasçı; reşit değilse, düşünme yeteneğinden yoksunsa veya benzeri durumdaysa vasi ve diğer hak yetkilisi bu konuda işlem yapabilir. 

Mirasın Hükmen Reddi Dilekçesi

Mirasın reddi davası, hükmen ret şeklinde açılacaksa, dava dilekçesi aşağıdaki dilekçe örneği gibi tasarlanabilir. 


                                                              … NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE


                                                                                                          (İhtiyati Tedbir Taleplidir)

DAVACI:

DAVALI:

MURİS:

KONU: Terekenin borca batık olduğunun tespiti ve mirasın hükmen reddi taleplidir

AÇIKLAMALAR: Davaya konu olan unsurlar maddeler halinde yazılır

HUKUKİ SEBEPLER: TMK, HMK, ilgili yasal mevzuat

DELİLLER: Borç sorgulaması ve borç kayıtları, murise ait taşınmaz mal varlığının olmaması kaydı, nüfus kayıt sureti, veraset ilamı, tanık, bilirkişi, keşif, yemin ve sair tüm deliller

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda belirtilen ve re’sen değerlendirilen sebeplerle, öncelikle ihtiyati tedbir talebimizin kabulüne, yargılama yapılarak murise ait olan terekenin borca batık olduğunun tespit edilmesine ve mirasın hükmen reddine karar verilmesini, yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesini arz ve talep ederim.

EKLER: Borçlara dair evraklar

Mirasın Reddi Süresi 

Mirasın reddi davası, zaman aşımı süresine tabii tutulan davalardandır. Kanunen belirlenen zamanaşımı süresi hak düşürücü süredir ve sürenin dolmasıyla birlikte dava açma hakkı ortadan kaldırılır.

Reddi miras davasındaki yasal zamanaşımı süresi 3 ay olmaktadır. Fakat olağan dışı bir durumla karşılaşan mirasçı zamanaşımı süresinde istisna kurallarından yararlanabilir. Zamanaşımı süresi ölümün gerçekleşmesiyle veya ölümün öğrenildiği tarihten itibaren başlar. Ayrıca TMK madde 610 içeriğine göre; Ret süresi sona ermeden önce mirasçı sıfatıyla tereke işlemlerini ilerleten, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan ya da miras bırakanın işlerinin ilerletilmesi için gerekli olan unsurların dışında işler yapan veya tereke mallarını gizleyen, kendisine hak payı çıkaran mirasçı reddi miras yapamaz. 

İşçinin İstifa Etmesi

Anasayfa Hukuk Alanları İşçinin İstifa Etmesi

İşçinin istifa etmesi eyleminin sonuçları nelerdir? İş akdinin sonlandırılmasıyla birlikte, hem işçinin hem de işverenin karşılıklı olarak belli başlı yükümlülükleri oluşur. Fakat bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi için, kanunen uygun görülen şekillerde iş akdi sonlanmış olmalıdır. 

İşçi haklı fesih sebebine bağlı olarak işten ayrılıyorsa, haklı fesih sebebinin ispatına bağlı şekilde yasal olan tüm haklarını alır. Yasal olan hakları; tazminat, diğer ödeme alacakları vb. alacaklar şeklindedir. Fakat işçi, haksız fesih yaparak yani geçerli bir neden olmadan işten ayrılıyorsa, yasal olan haklarını alamaz. 

İşçi, haklı feshe dayanarak işten ayrıldığı zaman, bunu sözlü olarak değil yazılı şekilde belirtmelidir. İstifa dilekçesini elden verebileceği gibi, haklarını koruma altına almak amacıyla mail aracılığı ya da Noter aracılığıyla da iletebilir. İşçinin istifa etmesi dilekçesinin içeriğinde; alacak hakları ve işten çıkış nedeni mutlaka belirtilmelidir. 

İstifa Eden İşçi Tazminat Hakkı

İstifa eden işçi, haklı fesih kanununa uygun şekilde işten ayrılıyorsa, belli başlı alacaklarını almaya hak kazanır. Fakat işçi, usule uygun şekilde istifa dilekçesini düzenlemeli ve yetkili kişiye ulaştırmalıdır. İşçinin, haklı fesih kapsamında hak edeceği alacakları şu şekildedir;

  1. Kıdem tazminatı
  2. Fazla mesai alacağı
  3. Ücret alacağı
  4. Yıllık izin ücreti
  5. Diğer alacakları

Alacaklar kapsamında, ihbar tazminatı farklı sebeplere göre verilir. Eğer işçi, istifa etmesine rağmen ihbar süresi içinde çalışıyorsa ihbar tazminatını almaya hak kazanır. Fakat işçi, hemen işi terk ediyorsa ihbar tazminatı alamaz.

Haklı Fesih Nedenleri

İşçinin istifa etmesi kapsamında, haklı fesih sebeplerinin öneminden bahsettik. Şimdide haklı feshe neden olan bazı unsurları belirteceğiz.

Kanun koyucu, işçinin haklı fesih nedenlerini 3 ana başlık altında toplamıştır. Bunlar;

  1. Sağlık nedenleri
  2. Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan durumlar ve benzer davranışlar
  3. Zorlayıcı nedenler

Yukarıda belirttiğimiz maddelerin detaylı içerikleri, internet sayfamızda yer alan diğer makale içeriklerinde olmaktadır. Ayrıca belirtmek isteriz ki; iş kanunları gerekliliğince belirlenen, haklı fesih uygunlukları sadece işçi için geçerli değildir. Yani işveren de, haklı fesih sebeplerine bağlı olarak işçinin derhal işten ayrılmasını isteyebilir. 

İş kanunları uygunluğuna göre, haklı fesih yapılması ve bunun sonuçları hem işçi için hem de işveren için geçerlidir. Her iki tarafta kanuna uygunluk derecesine göre hak edişe sahiptir. 

Soyadı Kanunu Ve Kadınlar

Anasayfa Hukuk Alanları Soyadı Kanunu Ve Kadınlar

Soyadı kanunu ve kadınlar başlıklı yazı içeriğimizde, yapılan kanuni değişiklikler sonucunda kadınların soyadı haklarına dair olan kazanımlarından bahsedeceğiz. Kişilerin kimliklerinin belirlenmesindeki en önemli unsurlardan biri, kullanmış oldukları soy isimleri olmaktadır. Soyadı, doğumla birlikte kazanılır ve belli başlı etkenlerden dolayı kullanılan soyadında değişiklik yapılabilir.

Soyadı değişikliği, kişinin kendi talebi doğrultusunda yapılabileceği gibi yaşamış olduğu resmiyet neticesinde de yapılabilir. Eğer bir kişi, kullanmış olduğu soyadı sebebiyle hayatında zorluklar yaşıyorsa mahkemeye başvuru yaparak, soyadının değiştirilmesini talep edebilir. Bahsi geçen talebin nedeni, kanunen de geçerli olarak belirtilen bir nedene dayanmalıdır.

Türk medeni hukuku madde 187 gerekliliğince, kadın evlilik birliğiyle kocasının nüfusuna geçer ve bu sebeple de kocasının soyadını kullanır. Fakat bu madde içeriği son yıllarda değişikliğe uğramıştır.

Kızlık Soyadını Kullanma

Soyadı kanunu ve kadınlar arasında olan en etkili değişiklik, kadınların evlilik birliğindeyken istedikleri şekilde soyadı kullanma haklarını kazanmalarıdır. Kanun içeriğinde yapılan değişiklikle, evlilik birliğine giren kadınlar talepleri doğrultusunda;

  1. Sadece kocasının soyadını kullanabilir
  2. Hem kocasının soyadını hem de kızlık soyadını kullanabilir
  3. Sadece kızlık soyadını kullanabilir

Eski kanun geçerliliği olduğu dönemde, evlilik birliği nedeniyle kocasının soyadını kullanmaya başlayan pek çok kadın, güncel hayatlarında zorluk yaşamaktaydı. Özellikle iş alanında belirli bir kariyer sahibi olarak soyadı ile tanınan kadınlar, soyadının değişmesi nedeniyle maddi kayıplar yaşamaya başlamıştır. Pek çok kadının aynı yönde oluşan talepler sonrasında, kanunen değişiklik meydana gelmiş ve Yargıtay kararları da bu yönde ilerlemiştir. 

Evlendikten Sonra Sadece Kızlık Soyadını Kullanma

Soyadı kanunu ve kadınlar hakkında yapılan değişikliğe göre, kadınlar evlendikten sonra istekleri doğrultusunda, sadece kızlık soyadlarını kullanabilirler. Medeni hukuk sisteminde yapılan değişikliklerden biri de, madde 187 içeriği için geçerli olmuştur. 

Türk medeni hukuku madde 187 içeriğine göre “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna ya da daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir”

Sadece kızlık soyadını kullanmak isteyen kadın, evlilik birliğinin kurulmasıyla birlikte aile mahkemesine başvurarak dava açma hakkını kullanır. Bulunulan yerde aile mahkemesi yoksa asliye hukuk mahkemesine konu hakkında başvuru yapılarak dava açılabilir.

İflasın Ertelenmesi

Anasayfa Hukuk Alanları İflasın Ertelenmesi

İflasın ertelenmesi, borca batık olan işletmenin iflas tasfiyesi unsuruyla sona erdirilmesinden ziyade tüzel kişiliğinin devam ettirilerek, mali durumunun düzeltilmesini sağlayan olanaktır. Borca batık olma durumunun özel iflas olarak düzenlenmesinin sebebi, alacaklıların daha fazla zarara uğramasının önlenmesi olmaktadır.

İflasın ertelenmesini tüzel kişi olan tacirlerden anonim şirket, limitet şirketi, kooperatifler isteyebilir. İflas ertelemesi istenilebilmesi için, şirketin borca batık olması gerekmektedir. Ayrıca şirketin mali durumunun da düzeltilmesinin mümkün olmaması gerekmektedir. 

İflas erteleme, 30.07. 2003 tarihinden beri hukuki alanda yer almaktadır. Bu uygulama 4949 sayılı kanunla 2004 sayılı icra ve iflas kanununa eklenmiştir. İflas erteleme, tüm alacaklı olanların haklarını dengeli ve hakkaniyetli şekilde koruma altında tutmaktadır. 

İflas Erteleme Tedbirleri

İflasın ertelenmesi tedbiri, İcra ve iflas kanunu madde 179/a içeriğinde yer almaktadır.

Madde 179/a: Mahkeme, iflasın ertelenmesi isteminde bulunulmasından sonra, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi veya yönetim kurulunun kararlarını onaylaması için kayyım ataması yapar. Ayrıca şirketin ve kooperatifin mal varlıklarını korunması hakkında gerekli olan diğer koruma önlemlerini de alır. 

Kayyım atamasına dair karar, kayyımın mahkeme tarafından belirlenmiş görevleri ve temsil yetkisiyle bunların sınırı ve iflasın ertelenmesine dair talep 166. Maddenin ikinci fıkrasındaki usulle mahkeme tarafından ilan ve ticaret siciline tescil yaptırılır. Mahkeme bu arada ertelemeyle ilgili olan talebi karara bağlar.

İflasın ertelenmesi olmuşsa kayyım üç ayda bir şirketin projeye dair uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye raporla bildirir. Mahkeme rapor üzerine ya da gerekli bulduğunda alacağı bilirkişi raporuna göre, erteleme istemini değerlendirir ve iyileştirmenin mümkün olmayacağı kanaatine varırsa erteleme kararını kaldırır.

İflasın Ertelenmesinin Sonlanması

İflas ertelemesi, kararın verilmesiyle başlar ve belli başlı unsurların gerçekleşmesiyle birlikte sonlandırılır. Sonlanmanın olabilmesine neden olabilecek bazı örnekler şu şekildedir;

  1. Şirketin mali durumunun düzeldiğine dair mahkeme kararı verirse, iflas davasının reddi gerçekleşebilir
  2. Şirketin isteğiyle icra mahkemesi konkordato süresine karar verirse, iflas ertelenmesi sonlandırılır
  3. Erteleme müddetinin henüz dolmadığı durumlarda mahkeme, kayyım ve gerekli bulunursa bilirkişi tarafından verilen raporlardan şirketin mali durumunun düzelmeyeceğine karar verirse erteleme kararını ortadan kaldırır ve şirketin iflasına karar verir. Bu sonucun ortaya çıkmasıyla da erteleme kararının tüm etkileri ortadan kaldırılmış olur. 


Boşanmada Mal Kaçırma

Anasayfa Hukuk Alanları Boşanmada Mal Kaçırma

Boşanmada mal kaçırma nasıl bir işlemdir? Boşanma davasının maddi sonuçlarından biri de, malların paylaşılmasıdır. Fakat taraflardan birinin kötü niyet amaçlayarak bir kısım malı, diğer eşin haberi olmadan satması vb. gibi etkenlerde mal kaçırmadan söz edilebilir. Mal kaçırma eylemine örnek verecek olursak;

Evlilik birliği devam ederken, ortak karar alınmaksızın taşınmazın başkasına satılması, devredilmesi veya bağışlanmasıyla

  1. Paylaşıma söz konusu olan malın, boşanma davası öncesi çok düşük miktardaki ödemeyle başkasına devredilmesiyle
  2. Boşanmanın öncesinde, son 1 yıllık süre içinde karşılıksız kazandırma yapılarak
  3. Eşlerden birinin sahte vekâletname düzenleyerek, diğer eşin adına kayıtlı olan malı başkasına devretmesi, satması vb. işlem yapılmasıyla
  4. Aile konutunun, başkasına devredilebilmesi için eşin yerine başka birinin imzasının kullanılmasıyla

Boşanmada Mal Kaçırma Önlemleri

Mal kaçırılmasını engellemek için bazı tedbirler alınabilir. Bunlar;

  1. Yaşamın sürdürüldüğü konuta, aile konutu şerhi koydurulabilir
  2. Ortak konut önlem alınmadan önce diğer eşin onayı olmadan satıldıysa, satış iptali davası açılabilir
  3. Muvazaalı işlem yapıldıysa, bu durum ispat edilerek devrin iptal edilmesi sağlanır
  4. Boşanma davasıyla birlikte, malların tasfiyesi davası da açılabilir
  5. Boşanma davası sonrasında, mal rejimi tasfiyesi davası açılabilir
  6. Boşanma davası açılmadan 1 yıl öncesi yapılan malların karşılıksız devrinde, yapılan devirlerin iptali için başvuru yapılır
  7. Boşanma davası açılmadan önce geçmişe dair süre sınırı olmadan mal kaçırma maksadıyla yapılan tüm işlemlerin iptali için işlem yapılabilir

Mal Kaçırmanın Cezası

Boşanmada mal kaçırma eylemi yapıldığı zaman, kanunen uygulanan cezai işlemler olmaktadır. Boşanma davasında mal kaçırma eylemi, Türk ceza kanunu ya da mevzuatta yer alan suçlar bakımından uygunluk gösterirse, suçun kapsamı detaylı şekilde ele alınır. Durumun varlığının oluşmasıyla birlikte, mal kaçırma cezasının belirlenmesi ve uygulanması için resmi işlemler başlatılır.

Mal kaçırma yollarından biri olan sahte vekâletname düzenlemesiyle malların devredilmesi, TCK madde 204 içeriğine göre “resmi belgede sahtecilik” olarak değerlendirilir ve cezada bu koşula bağlı şekilde belirlenir. 

Eşi dolandırmak veya kandırmak amacıyla, malın kendi üzerine ya da başkasının üzerine geçmesini sağlamak, TCK madde 157 ve 158 içeriğine göre “dolandırıcılık” suçunu oluşturur. Eşten mal kaçırmak için uygulanan cebir, tehdit, şantaj vb. uygulamalarda da aynı şekilde suçun karşılığı TCK kanunlarına göre belirlenir ve cezalandırılır.

Boşanmada Hâkim Kararı

Anasayfa Hukuk Alanları Boşanmada Hâkim Kararı

Boşanmada hâkim kararı ne demektir? Hâkim, mahkemenin karar verme konusunda yetkili olan kişisidir. Hâkim karar verirken, dosyaya dâhil olan tüm unsurları değerlendirmekle yükümlüdür. Ayrıca tarafların menfaatlerini de göz önünde bulundurmalıdır.

Boşanma davası; anlaşmalı boşanma davası ve çekişmeli boşanma davası şeklinde açılabilir. Bu iki dava türünün de kendi içerisinde farklılıkları vardır. Bundan dolayı da hem davanın ilerleyişi hem de davaya bağlı olarak verilen kararların incelenmesi arasında farklar vardır. 

Hâkimler her davaya bakmazlar. Davacı veya davalı taraf hâkimin; alt soyu, üst soyu, evlatlığı, hakimle başka davası olan kişi veya hısımlığı olan kişiyse o davada görev yapamaz. Çünkü bu durumlarda çıkar ilişkisi söz konusu olabilir. Türk hukuk sisteminde de en temel kural, çıkar ilişkisiz dava sürecinin ilerletilmesinin sağlanmasıdır.

Çekişmeli Boşanma Davasında Karar Duruşması

Boşanmada hâkim kararı, karar duruşması olarak bilinen son celsede açıklanır. Bu durum çekişmeli boşanma davası için geçerlidir. Çünkü çekişmeli boşana davasında birden fazla mahkeme oturumu yani celse olmaktadır. Anlaşmalı boşanma davası ise, tek celse de sonuçlanır.

Çekişmeli boşanma davasında taraflar, boşanmanın maddi ve manevi sonuçlarında uzlaşma sağlayamamıştır. Bu sebeple de boşanmanın tüm sonuçlarına dair olan kararlar hâkim tarafından verilir. Karar aşamasına geçilmeden önce; tüm deliller incelenir, mahkemenin isteği doğrultusunda yeni ek deliller sunulabilir, şahitler dinlenir, bilirkişi raporu incelenir ve diğer tüm bilgiler detaylı şekilde incelenir. 

Çekişmeli boşanma davası devam ederken ve davanın son aşamasında verilen tüm kararlara, tarafların süresi içinde itiraz etme hakları da vardır. Taraflar süresi içinde itiraz hakkını kullanırsa, mahkeme yeniden karar aşaması için inceleme yapmakla yükümlüdür.

Boşanma Davasında Ayrılık Kararı

Boşanmada hâkim kararı olarak verilen kararlardan biri de, tarafların ayrılığı olmaktadır. Bu kararla birlikte, taraflar resmi şekilde boşanmış olur. Mahkemenin vermiş olduğu karar sonrasında ortalama iki haftalık bir süre başlar ve bu süre kararın kesinleşme süresidir. Taraflar boşanmaya yani ayrılığa itiraz etmek isterlerse, belirlenen süre içinde itiraz edebilirler. 

Taraflar, itiraz süresi içinde herhangi bir işlem yapmazlarsa, mahkemenin vermiş olduğu karar kesinleşmiş olur. Sürenin dolmasıyla birlikte, boşanma kararına itiraz etme hakkı da sonlanır. Bunun sonrasında dava konusuna göre yeniden mahkeme açılabilir. Örneğin; çekişmeli boşanma şeklinde boşanan çiftin müşterek çocuğu varsa, çocuğun velayetinin yeniden değerlendirilmesi için velayet davası türlerinden biri açılabilir.

Beylikdüzü Boşanma Avukatı

Anasayfa Hukuk Alanları Beylikdüzü Boşanma Avukatı

Beylikdüzü boşanma avukatı olarak görev yapan hukuk büromuzun, görev aldığı bazı aile hukuku dava konuları şu şekildedir;

  1. Nişandan ayrılma maddi tazminat davası
  2. Nişandan ayrılma manevi tazminat davası
  3. Anlaşmalı boşanma davası
  4. Çekişmeli boşanma davası
  5. Evliliğin iptali davası
  6. İddet müddetinin kaldırılması davası
  7. Mal paylaşımı davası
  8. Mutlak butlan davası
  9. Nispi butlan davası
  10. Ailenin korunması ve kadına yönelik şiddetin engellenmesine dair kanuni önlemlerin alınması
  11. Velayet davaları
  12. Babalık davası
  13. Evlat edinme davası
  14. Mal rejimine dair sözleşmeler ve mal rejimi davası
  15. Ziynet alacakları davası
  16. Yabancı mahkemelerin verdiği boşanma kararının tanınması ve tenfizi
  17. Boşanmadan kaynaklı nafaka davası
  18. Boşanmadan kaynaklı tazminat davası
  19. Diğer aile hukuku davaları

Avukata Soru Sor

Beylikdüzü boşanma avukatı olarak, hizmet sunduğumuz alanlardan biri de avukata soru sorulmasıdır. Aile hukuku avukatları, konusunda uzman bilgiye ve deneyime sahip kişilerdir. Bu sebeple de sadece dava süreçlerini ilerletmez, bunun yanı sıra danışanlarına konu hakkında detaylı bilgide verirler.

Boşanma davası süreçleri ve diğer aile hukuku davaları süreçlerinde avukatla çalışma zorunluluğu yoktur. Fakat avukatsız şekilde ilerletilen her hukuki süreçte telafisi imkânsız olan hak kayıplarının yaşanması da muhtemel bir olaydır.

Dava sürecine hazırlanırken veya dava sürecini ilerletirken, avukatla işbirliği yapılması kişinin hak kaybı yaşamasını önler. Tüm bu bilgilendirmelere rağmen, süreci avukatsız şekilde ilerletmeyi isteyen kişinin mutlaka avukata soru sorarak bilgi almasını tavsiye ederiz.

İnternetten Avukat Talebi

Beylikdüzü boşanma avukatı hukuk büromuz, internetten yapılan başvurulara da geri dönüş sağlamaktadır. Özellikle pandemi döneminde başlatılan bu uygulama, kişilere oldukça büyük avantaj sağlamaktadır.

Güncel hayat yoğunluğu olan veya şehir dışı gibi uzak mesafede bulunan tüm danışanlarımıza, internet vb. diğer iletişim araçlarıyla danışmanlık vermekteyiz. Yapılan danışmanlık görüşmelerimizde, dava süreci ve danışanın tüm kanuni haklarına dair detaylı bilgi aktarımı sağlanmaktadır. Danışmanlık görüşmesi sonrasında, dava sürecinde destek isteyen tüm danışanlarımıza bilgi aktarımı yapılmasına devam edilmektedir. Oluşan talep üzerine de, danışmanlık haricinde dava süreci ilerletilir. 

Boşanma davası içeriklerinde maddi ve manevi olarak belirlenen haklar vardır. Davayı tek başına açan kişi, haklarına dair bilgi sahibi olmazsa kendisi veya varsa müşterek çocuğu için ciddi hak kaybı yaşayabilir. Hak kaybı yaşamanızı önlemek için, mutlaka avukata soru sormalı ve süreç hakkında bilgi sahibi olmalısınız. 

Anlaşmalı Boşanma Davasının Şartları

Anasayfa Hukuk Alanları Anlaşmalı Boşanma Davasının Şartları

Anlaşmalı boşanma davasının şartları nelerdir? Bu sorunun yanıtını kanunların belirlediği ölçütlere dayanarak ve maddeler halinde belirtecek olursak;

  1. Evlilik birliği en az 1 yıl sürmüş olmalıdır
  2. Taraflar, boşanmayı kabul etmelidir
  3. Taraflar, boşanmanın maddi sonuçlarında ortak karar vermelidir
  4. Taraflar, boşanmanın manevi sonuçlarında ortak karar vermelidir
  5. Taraflardan birinin açtığı boşanma davasını diğeri kabul etmeli veya taraflar birlikte boşanma davası açmalıdır
  6. Taraflar arasında, anlaşmalı boşanma davası protokolü yapılmalı ve imzalanmalı
  7. Taraflar arasında, anlaşmalı boşanma davası dilekçesi yapılmalı ve imzalanmalı
  8. Mahkemenin vermiş olduğu dava gününde ve saatinde, taraflar mahkemede olmalıdır
  9. Taraflar, hâkime boşanma protokolünde ve boşanma dilekçesinde yer alan tüm maddeleri kabul ettiklerini beyan etmelidir

Avukatsız Anlaşmalı Boşanma

Anlaşmalı boşanma davasının şartları, uygun şekilde yerine getirilmezse boşanma gerçekleşemez. Bu sebeple de düzenlenen protokol ve dilekçe içeriği çok önemlidir. Yapılan en küçük hata sonradan telafisi imkânsız olan veya zor olan bir durumun yaşanmasına neden olur. 

Anlaşmalı boşanma davası, isteğe bağlı olarak avukatlı veya avukatsız şekilde ilerletilebilir. Fakat bilinmesi gerekir ki; Sürecin kısa olmasından ziyade süreçteki hak kayıplarının önlenebilmesi adına, avukat desteği mutlak suretle alınmalıdır. Aile hukuku avukatı olan avukat, boşanma davası sürecine dair geniş bilgi ve deneyime sahiptir. Bundan dolayı da, müvekkilin hak kaybı yaşamasına tamamen engel olur. 

Anlaşmalı Boşanmada Kadının Hakları

Anlaşmalı boşanma davasının şartları kadın ve erkek için farklı mı? Hukuk sistemine göre, boşanma davasında yer alan kadın ve erkeğin hakları eşit olmaktadır. Burada önemli olan, kusur oranı olmaktadır. Kusur oranı da, çekişmeli boşanma davalarında geçerli olan bir husustur. Anlaşmalı boşanma davasında, kadın ve erkeğin her alanda eşitliği olmaktadır. Bu eşitlik, boşanmanın şartları ve boşanmanın tüm sonuçlarında da geçerlidir. 

Kadınların, anlaşmalı boşanma davalarında ayrı bir hakları olmasa da, kanunlara göre korunma amaçlı farklı hakları olmaktadır. Baro kadın danışmanlık merkezleri ve adli yardım servisleri de bunlardan sadece biridir. Baro kadın hakları merkezine 444 26 18 hattından ulaşabilirsiniz. Buraya ulaşım sağlayarak yardım talebinde bulunabilir ve hukuki alanda danışmanlık desteği alabilirsiniz. Kadınlar, Devlet destekli olarak veya kurumlar tarafından oluşturulan derneklerden; sığınma, bakım, iş bulma vb. alanlarda yardım alabilir. 

Anlaşmalı Boşanma Davası Açma

Anasayfa Hukuk Alanları Anlaşmalı Boşanma Davası Açma

Anlaşmalı boşanma davası açma kapsamı, Türk medeni kanunu madde 166/3 içeriğinde yer alır. Bu madde içeriğine göre;

  1. Resmi şekilde evlilikleri bulunan
  2. Evlilik birliğinde en az 1 yıllık süresini dolduran
  3. Boşanmayı kabul eden
  4. Boşanmanın maddi sonuçlarında anlaşma sağlayan
  5. Boşanmanın manevi sonuçlarında anlaşma sağlayan taraflar, anlaşmalı boşanma davası açabilirler.

Boşanma davası açılmadan önce, anlaşmalı boşanma davası dilekçesi ve anlaşmalı boşanma davası protokolü hazırlanmalıdır. Bu evrakların içeriğinde; tarafların boşanmayı kabul ettikleri ve boşanmanın tüm sonuçlarında anlaşma sağladıklarına dair beyanlarına yer verilir. 

Taraflar hazırlanan iki evrak hakkında gerekli incelemeyi yapar ve imzalarını atarlar. Bunun sonrasında da anlaşmalı boşanma davası açma işlemleri başlatılabilir.

Anlaşmalı Boşanma Protokolü

Anlaşmalı boşanma davası protokolünün içeriğinde;

  1. Tarafların boşanmayı kabul ettiği beyanı
  2. Müşterek çocuğun velayeti ve diğer tarafla kişisel ilişki kurulması hakkında verilen karar
  3. Müşterek çocuğun nafaka miktarı ve yıllık artış oranı
  4. Taraflardan nafaka talebi olanın alacağı nafaka miktarı ve yıllık artış oranı
  5. Mal paylaşımı kararları
  6. Ev eşyası paylaşımı kararları
  7. Tarafların varsa tazminat miktarı, ödeme şekli bilgileri
  8. Tarafların varsa diğer talepleri ve koşulları yer alır.

Yukarıda belirttiğimiz ve diğer tüm talepler, boşanma protokolünde mutlaka yer almalıdır. Boşanma protokolündeki maddeler, boşanmanın kesinleşmesiyle birlikte tamamen kabul edilmiş sayılır ve sonrasında sadece bazı maddelerde gerekli koşul varsa değişiklik yapılabilir. Örneğin; velayet hakkının uygun kullanılmaması koşuluyla, velayetin değiştirilmesi talep edilebilir.

Anlaşmalı Boşanma Dilekçesi

Anlaşmalı boşanma davası açma için, gerekli olan evraklardan biri de boşanma dilekçesidir. Boşanma dilekçeleri düzenlenirken, davanın açılma şekli önemlidir. Çekişmeli boşanma davası açılırken, ortada kanunen geçerli olan bir boşanma sebebi vardır. Boşanma dilekçesinin içeriğinde de, boşanmaya neden olan vakıalar yer alır. Ayrıca boşanmaya dair olan tüm taleplerde, dilekçe içeriğinde yer alır.

Anlaşmalı boşanma davası açılırken düzenlenen dilekçe içeriği, çekişmeli boşanma davası dilekçesine göre daha farklıdır. Anlaşmalı boşanma dilekçesinin içeriği, çekişmeli boşanma davası dilekçesine göre daha kısadır. Bunun en temel sebebi de, anlaşmalı boşanma davası protokolü düzenlenmesidir.

Anlaşmalı boşanma protokolünde, tarafların tüm talepleri beyan edilir. Boşanma dilekçesinde de aynı şekilde kabul edilen beyanlara yer verilir. İki resmi evrak düzenlemesi, tarafların boşanma avukatı varsa avukat tarafından yapılır. Avukatı olmayan taraflarda ise yükümlülük taraflara aittir. 

Alıkoyma Suçu ve Cezası

Anasayfa Hukuk Alanları Alıkoyma Suçu ve Cezası

Alıkoyma suçu ve cezası konusu, TCK madde 109 içeriğinde yer alır. Alıkoyma tabirinin bir diğer kelime anlamı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma olmaktadır. Alıkoyma suçu, kişinin bir yere girme ya da bir yerde kalma özgürlüğünden mahrum bırakılmasında ortaya çıkar.

Kapsamda suça maruz kalan kişinin sıfatı mağdur olurken, suçu işleyen kişinin sıfatı fail olur. Suçun işlenme şekline göre de, suçun cezasında bazı indirim halleri olabilir. Suçtaki etkin pişmanlık unsurları şöyledir; Fail soruşturma aşamasına başlamadan önce, mağdur zarar görmeden ve mağdurun güvenli yerde serbest bırakılması hallerinde cezai işlem uygulamasında indirim uygulanabilir.

Suçun ceza kapsamında etkin pişmanlık uygulaması yapılabileceği gibi, suçun nitelikli hallerinde de cezada artış meydana gelir. 

Alıkoyma Suçu Nitelikli Hali

Alıkoyma suçu ve cezası kapsamı belirlenirken, nitelikli hallerde ceza artışının olacağını açıklamıştık. Suçun nitelikli haller koşulunda işlenmesi durumunda, verilecek ceza bir kat oranında artırılır. Nitelikli hallere örnek verecek olursak;

  1. Suçun cebir, tehdit ve hileyle işlenmesi
  2. Suç sırasında silah kullanılması
  3. Suçun birden fazla kişiyle işlenmesi
  4. Kamu görevlisinin, görevinden faydalanarak suçu işlemesi
  5. Suçun üstsoy, altsoy ya da eşe yönelik işlenmesi
  6. Suçun çocuğa karşı yapılması
  7. Suçun beden ve ruhsal olarak kendini savunamayan kişiye yönelik olması durumlarında, suçun nitelikli hali ortaya çıkar. 

Alıkoyma Suçu Cezası

Alıkoyma suçu ve cezası hakkında bilgilendirme yapmaya devam ederken, suçun diğer şekillerde işlenmesi halinde olacak cezaları belirteceğiz. 

Türk ceza kanunu madde 109/4 içeriğine göre; Suçun mağduru ekonomik açıdan önemli bir kayıp yaşaması halinde, ayrıca bin güne kadar adli para cezasına hükmedilir.

Türk ceza kanunu madde 109/5 içeriğine göre; Suçun cinsel amaç planlanarak uygulanması halinde, yukarıdaki belirttiklerimize göre verilecek cezalar yarı oranında yükseltilir.

Türk ceza kanunu madde 109/6 içeriğine göre; Suçun işlenmesi amacıyla ya da suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun sonucu sebebiyle ağırlaşmış hallerin gerçekleşmesi unsurunda, ayrıca kasten yaralama suçuna dair olan ceza hükümleri de uygulanır.

Bir kişinin hukuka aykırı şekilde bir yere gitmesini veya bir yerde kalma özgürlüğünden mahrum bırakan kişi hakkında, bir yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilir. Suçun işlendiği sırada cebir, tehdit, hile vb. unsurun varlığından söz edilirse, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir.

Akıl Hastalığı Sebebi İle Boşanma

Anasayfa Hukuk Alanları Akıl Hastalığı Sebebi İle Boşanma

Akıl hastalığı sebebi ile boşanma davası, Türk medeni kanunu madde 165 içeriğinde yer almaktadır. Madde 165 içeriği şöyledir; Eşlerden biri akıl hastası olup bu sebeple ortak hayat diğer eş için çekilmez bir duruma gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurumu raporu ile tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.

Madde içeriğine göre, akıl hastalığının varlığı hem özel hem de mutlak boşanma sebepleri arasında yer alır. Akıl hastalığının tanımı “kişinin ayırt edebilme yeteneğinden uzak olması” şeklindedir. Bu sebeple de hastalığın varlığının ispatı sonucunda, boşanmaya dair karar verilir. 

Her hastalık boşanma sebebi değildir. Akıl hastalığı ve diğer vücutsal hastalık kapsamları hukuken farklıdır. Örneğin; AIDS vb. bir hastalık neticesinde, akıl hastalığı sebebi ile boşanma davası açılamaz.


Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma Dilekçesi

                                                                              … NÖBETÇİ AİLE MAHKEMESİNE


DAVACI: Davacının isim, soy isim, ikametgâh bilgileri burada yer alır.

DAVALI: Davalının isim-soy isim bilgileri ve davalının yasal temsilcisi olan kişinin bilgileri burada yer alır.

DAVA KONUSU: Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası

AÇIKLAMALAR: Tarafların akıl hastalığı nedeniyle yaşamış oldukları vakıalar burada maddeler halinde beyan edilir.

HUKUKİ DELİLLER: Tanık, heyet raporu ve her türlü yasal delil.

HUKUKİ SEBEPLER: TMK, HMK ve ilgili her türlü yasal mevzuat.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanmış olan nedenlerle;

  1. Davanın kabulü ve tarafların boşanmalarına
  2. Boşanmaya bağlı olarak oluşan diğer taleplerde bu alanda maddeler halinde belirtilir

Akıl Hastalığı Sebebi İle Boşanma Davasında İspat

Türk medeni hukuku uygulamasına göre, çekişmeli boşanma davası açılacağı zaman kanunen geçerli olan bir nedene dayanarak bu dava açılmalıdır. Kanunen geçerliliği olmayan nedenle boşanma davası açılamaz. Böyle bir talep oluşsa bile, mahkeme davanın reddedilmesine karar verir.

Boşanma davası açılırken bir diğer etkende, zamanaşımı süresi olmaktadır. Boşanma sebeplerinin birçoğu konusunda zamanaşımı süresi söz konusu olmaktadır. Kanunen belirlenen süre içinde dava açma hakkı kullanılmazsa, ilerleyen sürede dava açılamaz. Fakat akıl hastalığı kapsamı, zamanaşımı süresine dâhil olmamaktadır.

Boşanma davasında ispat yükümlülüğü, davacı yani davayı açan tarafa aittir. Akıl hastalığına dayalı açılan boşanma davasında, evlilik birliğini çekilmez yapan vakıalar ve hastalığın ispat edilmesi zorunludur. Hastalığın ispatı, adli tıp ihtisas dairesinden veya doktorlar kurulundan alınan raporla yapılabilir.

Aile Hukuku Nedir

Aile hukuku nedir sorusunun yanıtını; aile ve aileye dair olan çözümsüzlüklerde, başvurulabilecek olan hukuk alanı olarak tabir edebiliriz. Nişan, evlilik, boşanma, mal paylaşımı, velayet, nafaka, tazminat, evlatlık, kayyım atanması, kadının ve çocuğun korunması vb. diğer aileyi kapsayan tüm konular aile hukuku içeriğinde yer alır.

Aile hukukunda yer alan dava konularına, aile mahkemesi bakmaktadır. Eğer davanın açıldığı adliyede aile mahkemesi yoksa asliye hukuk mahkemesine başvuru yapılabilir. Yetkili ve görevli mahkemenin doğru şekilde bilinmesi, davanın kabul edilmesinde önemlidir. Eğer yetkili ve görevli mahkeme bilgileri yanlışsa, başvuru yapılan mahkeme dava dosyanızı reddetme yetkisine sahiptir. 

Aile Hukuku Avukatı

Aile hukuku nedir sorumuzu yanıtladıktan sonra, aile hukuku alanında görev yapma yetkisi olan avukatlar hakkında bilgi vereceğiz. Aile hukuku avukatları, aile hukukuna dair olan konularda kendini geliştirmiş ve deneyim sağlamış avukatlardır. Aile hukuku avukatlarının en temel görevi; müvekkillerinin sahip oldukları haklarını almalarını sağlamaktır. 

Aile hukuku kanun maddeleri, mağduriyet yaşayan taraf için hak sahibi oldukları hakkında bilgiler vermektedir. Fakat aile hukuku avukatı olmayan kişilerin bu konuda yeterli bilgi sahibi olmasını da bekleyemeyiz. Bu sebeple de, dava süreci başlamadan ve dava süreci devam ederken avukat desteği alınması oldukça önemlidir.

Aile hukuku kapsamında yer alan davaların süreçleri, davanın konusuna göre farklılık göstermektedir. Bazı davalar tek celsede sonuca ulaşırken, bazı davalar uzun yıllar boyunca devam etmektedir. 

Miras Hukuku Avukatı

Aile hukuku nedir konumuza burada ara verirken, miras hukuku hakkında bilgilendirme yapmaya başlayacağız. Miras hukuku; miras ve mirasa dayalı olan tüm konuların çözüme ulaştırıldığı hukuk alanıdır. 

Miras bırakan sıfatında yer alan kişi, hayattayken mirasına dair bazı işlemler yapabilir. Fakat bu işlemler yasal şekilde ilerlemelidir ve diğer mirasçıların saklı paylı haklarının da korunma altına alınması gerekir. Miras bırakan, mirasçıların saklı paylı haklarını koruma altına almazsa, konuyla ilgili olan davalar miras bırakanın ölümünden sonra açılabilir. 

Mirasçılık sıfatında iki grup yer alır. Bunlar; yasal mirasılar ve atanmış mirasılardır. Yasal mirasçılar, kanunen belirlenen ve yakın kan bağı olan mirasçılardır. Atanmış mirasçılar ise, miras bırakanın hayattayken yapmış olduğu resmi işlemler sonucunda mirasa dâhil edilen mirasçılardır. 

Miras Avukatı

Miras avukatı, yazımızın bu kısmında belirttiğimiz konularda, danışmanlık verme ve dava süreci ilerletme yetkisine sahiptir. Bu konuları bazıları şu şekildedir;

  1. Mirasçılık belgesi diğer terimi ile veraset ilamı
  2. Mirasın paylaştırılması
  3. Mirasçılıktan çıkartma
  4. Mirasçı eklenmesi
  5. Mirastan yoksunluk
  6. Mirasın reddi
  7. Vasiyetname düzenlenmesi
  8. Vasiyetnamenin değişikliği veya vasiyetnamenin iptali
  9. Mirasta denkleştirme
  10. Ölüme bağlı tasarrufların tenkisi
  11. Ölüme bağlı tasarrufların iptali
  12. Mirastan mal kaçırma diğer terimi ile muris muvazaası
  13. Tenkis davası
  14. Terekenin tespit davası
  15. Mirasta istihkak
  16. Mirasta saklı payın korunması
  17. Mirasın paylaştırılması
  18. Sağ kalan eşin tereke tasfiye davası
  19. Sağ kalan eşe yönelik tereke tasfiye davası
  20. Diğer mirasa dair tüm işlemler ve davalar

İstanbul En İyi Miras Avukatı

Türk medeni kanununun 495-682.madde aralığında miras hukukuna yer verilmiştir. Miras hukukunun içeriğinde; miras bırakanın ölümüyle geride sağ kalan mirasçılarına kalan mallar ve borçlar, mirasın paylaşılması, mirasa dair olan tüm süreç bilgilerine yer verilmiştir. 

Miras bırakanın ölümüyle birlikte, mirasçıları arasında kalan mallar veya borçların paylaşımı gerçekleşir. Mirasçılar, mirası kabul edebileceği gibi reddetme hakkına da sahiptir. Miras paylaşımı, yasal olan başka bir işlem yapılmadıysa, zümre sistemine göre yapılır.

Zümre sistemi, kan bağının yakınlığına göre yapılan yasal bir düzenlemedir. Bu zümre sisteminde, sağ kalan eş sıralamalarda yer almaz fakat sağ kalan eş her zümre katmanında hak almaya sahiptir. Mirasçılar, kanunen belirlenen ölçütlerde mirası paylaşabileceği gibi bu konuda uzman avukat desteği de alma hakkına sahiptir. 

En İyi Miras Avukatı

Mirasın zümre sistemine göre paylaştırılacağını belirtmiştik. Fakat bu duruma istisnai olabilen bazı resmi işlemlerde vardır. Eğer miras bırakan, hayatta olduğu sürece resmi sayılan farklı bir miras paylaştırılması düzenlemesi yaptıysa, miras yapılan bu düzenlemeye göre paylaştırılır. Mirasçılardan biri veya birden fazlası bu duruma itiraz etmek isterse, süresi içinde kanuni yollara başvuru yapabilir.

Mirasın paylaştırılmasında diğer resmi işlemlerden bazıları; vasiyetname düzenlemesi, miras sözleşmesi vb. diğer düzenlemelerdir. Miras bırakan, mirasa başka kişilerin atamasını yapmak isterse veya bazı mirasçıların pay almamasını isterse, bu düzenlemeleri yapabilir. Bu düzenlemeler yapılırken, mirasçıların saklı pay hakları ve diğer miras hukuku düzenlemeleri göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü kanunların onay vermediği şekilde yapılan bu düzenlemeler, mirasçıların başlatacağı hukuki işlemlerle sonlandırılabilir. 

İş Ve Sosyal Güvenlik Avukatı

Anasayfa Hukuk Alanları İş Ve Sosyal Güvenlik Avukatı

İş ve sosyal güvenlik avukatı, iş hukuku davalarının tamamında görev yaparlar. İş hukuku davalarının içerisinde, sosyal güvenliğe dair yani SGK ile ilgili olan davalarda yer almaktadır. İş hukuku, işçi ve işveren arasında yaşanılan uyumsuzlukların çözümlenmesi amacıyla düzenlenmiştir. 

İş hukukunun düzenlenmesindeki bir diğer amaç ise, hem işçinin hem de işverenin haklarının açık şekilde bilinmesidir. İşçi ve işverenin karşılıklı olarak yükümlülükleri olduğu gibi kanunen geçerli olan hakları da vardır. Taraflardan birinin bu koşullara uyum sağlamaması etkeninde, iş mahkemeleri ve arabuluculuk sistemi devreye girer.

Yeni düzenlenen kanun gerekliliğince, iş mahkemelerinde açılabilen belli başlı davalarda kural değişikliği meydana gelmiştir. Düzenlenen değişikliğe göre, belli başlı davalar açılmadan önce arabuluculuk sistemine başvuru yapılmalıdır. 

SGK Davalarına Bakan Avukatlar

İş ve sosyal güvenlik avukatı olarak görev yapan avukatların, SGK ile bağlantılı olan tüm davalara da bakma yetkileri vardır. SGK davaları, sigorta işlemlerine dair oluşan davalardır. SGK girişi yapılmayan, SGK bağlı olarak çalışan işçiye giriş-çıkış yapılması, geç yapılan SGK, eksik prim yatırılması vb. sorunlar bu kapsam içerisinde yer alır. 

İş hukuku kanunlarında net şekilde belirtilen açıklamaya göre, hiçbir işçi sigortasız çalıştırılamaz. Sigorta yapılmaksızın işçi çalıştırılmasının çok ciddi cezaları olmaktadır. SGK ile alakalı olan davaları, mağdur olan kişi kendisi açabilir. Eğer mağduriyet yaşayan kişi hayatta değilse, birinci dereceden akrabası davanın başlatılmasını sağlayabilir. 

Hizmet Tespit Davası

İş ve sosyal güvenlik avukatı, hizmet tespit davasını başlatabilir ve sürecin kontrollü şekilde ilerlemesini sağlayabilir. Avukat aracılığıyla ilerletilen bu davalarda hak kaybı yaşanması önlenir. Bu sebeple de yaşanılan tüm hak mahrumiyetleri, kişiye iade edilir.

Sigortasız çalıştırılmış işçi, hizmet tespit davası açma hakkına sahiptir. Açılan bu dava sürecinin sonuçlanmasıyla birlikte, işçinin sigortasız çalışmış olduğu günlerin iadesi yapılır. Yani o dönemlerin telafisi yapılarak, işçi o dönemlerde hak etmiş olduğu sigortayı iade alır ve o dönemlerde sigortalı gözükür. 

SGK girişi geç yapılan, SGK primi eksik yatırılan, SGK giriş çıkışı yapılan tüm işçilerde bu davanın talebinde bulunabilirler. SGK ile alakalı olan davalarda, öncelikle hizmetin tespit edilmesi gerekir. Mahkemeye bu durum ispat edilemezse, hak iddia edilemez. 

Haysiyetsiz Hayat Sürme Sebebiyle Boşanma

Anasayfa Hukuk Alanları Haysiyetsiz Hayat Sürme Sebebiyle Boşanma

Haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanma davası açılması, kanunen geçerli olan boşanma sebeplerindendir. Türk medeni hukuku kapsamına göre çekişmeli boşanma davasının açılması için ortada kanunen geçerli olan bir boşanma sebebinin olması gerekir. Eşlerden birinin haysiyetsiz hayat sürmesi ise çekişmeli boşanma davası açılması için yeterli sebeplerdendir. 

TMK Madde 163 içeriğinde haysiyetsiz hayat sürme kapsamı açıklanmıştır. Bu madde içeriğinde “Eşlerden biri küçük düşürücü suç işler ya da haysiyetsiz hayat sürer ve bu sebeplerden dolayı diğer eşin onunla yaşanması beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir”. 

Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası açma hakkı, kusursuz ya da daha az kusurlu olan tarafa aittir. Yani haysiyetsiz hayat süren taraf bu sebebe dayanarak boşanma davası açamaz, mağduriyet yaşayan taraf bu davayı açabilir. 

Haysiyetsiz Hayat Sürme Örnekleri

Haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanma davası açan davacı tarafın ispat yükümlülüğü vardır. Yani davacı taraf davalının haysiyetsiz hayat sürdüğünü mahkemeye ispat etmelidir. Davalı taraf ise hakkında iddia edilen unsurların yanlış beyan olduğunu ispat edebilir.

Kanunen haysiyetsiz hayat sürmeye örnek teşkil edecek bazı unsurları belirtecek olursak;

  1. Evli olan kişinin evlilik dışı ilişki yaşaması
  2. Fuhuş yapılan yerlerde işveren olunması
  3. Uyuşturucu bağımlılığı
  4. Alkol bağımlılığı
  5. Teşhircilik yapılması
  6. Kumar oynanması 
  7. Kasten adam öldürme
  8. Rüşvet
  9. Zimmet
  10. Evrakta sahtecilik
  11. Diğer yüz kızartıcı suçlar

Haysiyetsiz Hayat Sürme Sebebiyle Boşanma Dilekçesi

Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için mahkemeye dilekçe sunulması gerekir. Bu sebebe bağlı olarak çekişmeli boşanma davası dilekçesi düzenlemesi kanunların belirlemiş olduğu ölçütlerde olmalıdır.

Dilekçe düzenlemesini vekil avukatınız varsa sizin adınıza düzenleyebilir. Eğer davanızı avukatsız şekilde ilerletecekseniz dilekçe hazırlanması için avukat desteği alabilirsiniz. Dilekçe içeriğinde yer alması gereken bazı temel unsurlar şu şekildedir;

  1. Tarafların isim, soy isim, T.C. Kimlik Numarası ve ikametgâh adresi
  2. Haysiyetsiz hayat yaşanmasına neden olan vakıalar
  3. Boşanmaya bağlı olarak talep edilen maddi istekler
  4. Boşanmaya bağlı olarak talep edilen manevi istekler
  5. Deliller
  6. Şahitler

Çekişmeli boşanma davası süreçleri oldukça uzun süren dava süreçlerindendir. Bu süreç içerisinde düzenlenmesi gereken pek çok dilekçe ve yapılması gereken bazı resmi düzenlemeler vardır. Hak kaybı yaşanmaması ve davaya neden olan vakıaların kanunlara uygun şekilde ispat edilebilmesi için avukat desteği alınması oldukça önemlidir. 

İş Mahkemesi Ve Arabuluculuk

Anasayfa Hukuk Alanları İş Mahkemesi Ve Arabuluculuk

İş mahkemesi ve arabuluculuk sistemi, yenilenen kanun uygulamasıyla birlikte sistematik şekilde çalışmaya başlamıştır. İş mahkemelerinde açılan dava süreçleri, gerek yapılan işlemler gerekse dava süreçlerinin detayları nedeniyle oldukça uzun yıllar sürmektedir. Bu sebeple de arabuluculuk sistemi oluşturulmuştur. 

Arabuluculuk sisteminin oluşturulmasındaki en temel amaç, mahkemelerin iş yükünün azaltılması ve mahkemenin taraflarının en kısa sürede sonuca ulaşmasıdır. Arabuluculuk sistemindeki yetkili kişi, yetkili arabulucudur. Her avukat yetkili arabulucu sıfatını taşıyamaz. Sadece sınavlar sonucunda bu başarıyı elde eden ve tercih eden avukatlar, yetkili arabulucu olarak görev yapabilirler. 

İş hukuku kanunları gerekliliğince, belli başlı davalar açılmadan önce arabuluculuk sistemine başvuru yapılması zorunlu hale getirilmiştir. Bu dava içerikleri hakkında arabulucuya başvuru yapılmadan dava açılırsa, açılan dava mahkeme tarafından reddedilir. 

Zorunlu Arabuluculuk Davaları

İş mahkemesi ve arabuluculuk uygulaması kararında yer alan ve dava açılmadan arabulucuya başvuru yapılması gereken iş hukuku konularının bazıları şunlardır;

  1. İşe iade davaları
  2. Boşta geçen süreye dair davalar
  3. İşe başlatmamadan kaynaklı tazminat davaları
  4. Kıdem tazminatı davaları
  5. İhbar tazminatı davaları
  6. Alacak hak davaları
  7. Eşit davranmama tazminatı davaları
  8. Sendikal tazminat davaları
  9. Ücret alacağı davaları
  10. Fazla mesai ücreti davaları
  11. Yıllık izin alacak davaları
  12. Yol ve yemek ücreti davaları
  13. Ulusal bayram ve genel tatil ücret alacakları davaları
  14. Prim ve ikramiye alacakları davaları

Zorunlu Arabuluculuk Süresi

İş mahkemesi ve arabuluculuk kapsamında, başvuru süresi belirlenmiştir. Kanunen belirlenen süre içerisinde arabulucuya başvuru yapılmazsa, ilerleyen sürede yapılan başvuruyla işlem yapılamaz Tarafların arabulucuya başvuru yapma süresi, davaların zamanaşımı süreleriyle eş değer şekilde düzenlenmiştir. 

İşçi veya işveren fark etmeksizin arabulucuya başvuru yapma hakkına sahiptir. Taraflardan birinin arabulucuya başvuru yapmasıyla sürece başlanmış olur. Yetkili arabulucu, yapılan başvuru sonrasında taraflar arasında toplantı düzenlemekle yükümlüdür. 

Taraflar arasında düzenlenen toplantılarda, arabulucu tamamen şeffaf ve tarafsız olarak görev yapmakla yükümlüdür. Taraflar toplantı sürecinde anlaşma sağlarsa, arabulucu görüşmeleri anlaşma sağlandığına dair düzenlenen tutanakla sonlandırılır. Eğer taraflar anlaşma sağlamazsa, anlaşmanın sağlanmadığına dair tutanak düzenlenir. Arabuluculuk toplantılarında anlaşma sağlanamazsa, tutanak düzenlemesinden sonra mahkemeye başvuru yapılabilir. Düzenlenen tutanak sonrasında, kanunen belirlenen süre içinde mahkemeye şahıs kendisi ya da varsa vekil avukatı başvuru yapmalıdır. Belirlenen süre hak düşürücü süredir. 

İcra Ve İflas Avukatı

Anasayfa Hukuk Alanları İcra Ve İflas Avukatı

İcra ve iflas avukatı olarak görev yapan avukatların, icra kapsamında bazı temel iş yetkilerini belirtmek gerekirse;

  1. Borçlunun ödeme yapmaması durumunda, mal varlığı kapsamının belirlenmesi ve ödeme emirlerinin düzenlenmesi
  2. Borcun ödenmesi için borçlu ve alacaklı taraf arasında iş birliği yapılmasının sağlanması
  3. Avukatlığını üstlenmiş olduğu gerçek ve tüzel kişilerin, kanunlar çerçevesinde haklarını korumak 
  4. Alacakların normal koşullar çerçevesine ödemesi yapılmazsa, icra müdürlüğüne gerekli başvuruları yaparak icra takibini başlatmak
  5. İpotek ve rehin satışlarının yapılarak, alacakların karşılanmasını sağlamak
  6. Finans ya da kredi sözleşmelerinden doğan alacakların tahsil edilmesi
  7. Haciz işlemlerinin başlatılması, devam ettirilmesi ve malların satılarak alacağın tahsil edilmesi
  8. Karşılıksız çeklere dair tüm işlem ve davaların ilerletilmesi
  9. Boca yönelik açılan ve kötü amaçlı olan davaların ilerletilmesi
  10. Diğerleri

İflas Avukatı

İcra ve iflas avukatı, hem icra konularında hem de iflas konularında görev yapma yetkisine sahiptir. İflas konularında, avukatın bazı görevlerini belirtecek olursak;

  1. İflas işlemlerinin ilerletilmesi
  2. İflasın ertelenmesi işlemlerinin yapılması
  3. İflasın yapılandırılması işlemlerinin yapılması
  4. İflas etmesi muhtemel olan ya da iflas etmiş olan şirketlerin birleştirilmesi işlemlerinin yapılması
  5. İflas etmesi muhtemel olan ya da iflas eden şirketin satış işlemlerinin yapılması
  6. Yeniden yapılandırma işlemlerinin yapılması
  7. Maddi olarak iflas eden şirketlerin yapılandırma işlemlerinin yapılması
  8. Diğerleri

İcra ve iflas hukuku kanunlarına göre, kişiler bu işlemleri kendi yetkilerinde yapabileceği gibi vekil avukatları aracılığıyla da işlemlerin yapılmasını talep edebilirler. Süreçlerdeki karmaşık işlemlerin doğru ve eksiksiz şekilde ilerletilmesi için icra ve iflas avukatı aracılığıyla yapılması tavsiye edilmektedir. 

En İyi İcra Avukatı

Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte, avukat ihtiyacı olan kişiler bu talepleri doğrultusunda internetten büyük destek almaktadırlar. İnternet aracılığıyla hem avukatla tanışmaları gerçekleşir hem de avukatın tecrübelerine bu yolla ulaşabilirler. 

İnternet kanalları kişiye büyük avantaj sağlıyor olsa da, kişiler kararlarını vermeden önce avukatla görüşme yapmalıdırlar. Yapılan görüşme yüz yüze olabileceği gibi iletişim araçlarıyla da yapılabilir. Özellikle pandemi döneminde iletişim araçlarıyla görüşme yapılması yoğunluk kazanmıştır.

Avukatla aynı bölgede yaşamayan kişiler veya yapılacak görüşmeye uzun zaman ayıramayacak kişiler, iletişim araçlarıyla danışmanlık alabilme hakkını kullanmalıdır. Süreçlere dair en net ve doğru bilgiler, yapılan araştırmalardan değil avukatlardan alınabilir. 

Boşanma Davasında Maddi Ve Manevi Tazminat

Anasayfa Hukuk Alanları Boşanma Davasında Maddi Ve Manevi Tazminat

Boşanma davasında maddi ve manevi tazminat alınabilir mi? Maddi ve manevi tazminat, pek çok davanın sonuçlarında talep edilebilecek unsurlardan olmaktadır. Boşanma davasının sonuçlarında da, tazminat alma hakkı oluşur.

Tazminat, kişinin haksız şekilde uğramış olduğu mağduriyetin bir kısmının giderilebilmesi için verilen ödemedir. Yaşanılan mağduriyetin unsurlarına bağlı olarak, maddi tazminat ya da manevi tazminat talep edilebilir. 

Türk medeni kanunun madde 174 içeriğinde, tazminattan bahsedilmektedir. Madde içeriği şöyledir; Mevcut ya da beklenen menfaatleri boşanma nedeniyle zedelenen kusursuz ya da daha az kusurlu taraf, kusurlu olan taraftan uygun şekilde maddi tazminat isteyebilir. Boşanmaya neden olan olaylar nedeniyle kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan taraftan manevi tazminat olarak uygun bir miktar para ödenmesini isteyebilir. 

Boşanmada Manevi Tazminat Miktarı

Boşanma davasında maddi ve manevi tazminat konumuzu, alanlarına ayırarak inceleyeceğiz. Evliliğin boşanmayla sonuçlanmasıyla; psikolojik olarak etkilenen, şeref-haysiyet-onur vb. unsurları zedelenen kusursuz veya az kusurlu eş, diğer eşten manevi tazminat talep edebilir.

Manevi tazminat talebi, boşanmanın türüne göre de belirlenir. Anlaşmalı boşanmada; manevi tazminat talep edilirse, taraflar tazminat ödenmesi ve miktarı konusunda anlaşma sağlamalıdır. Aksi olan durumda yani anlaşma sağlanamazsa, anlaşmalı boşanma davası gerçekleşemez.

Çekişmeli boşanma davasında; manevi tazminat talebi, mahkemeye beyan edilir. Tazminat talep eden taraf istemiş olduğu miktarı da belirterek konuyu mahkemeye iletir. Hâkim, tazminata dair olan tüm delilleri ve diğer incelemeleri yaparak konu hakkında karar verir. 

Boşanmada Maddi Tazminat Miktarı

Boşanma davasında maddi ve manevi tazminat yazımızın bu alanında, maddi tazminat hakkından bahsedeceğiz. Evlilik birliğinin sonlanması talebiyle, taraflar arasında hak kazanılan bir konuda maddi tazminat olmaktadır.

Manevi tazminat hususunda olduğu gibi, anlaşmalı boşanma davası içinde maddi tazminat talebi varsa taraflar konuda anlaşma sağlamalıdır. Çekişmeli boşanma davalarında ise maddi tazminata karar verme yetkisi hâkime aittir. 

Boşanmayla, maddi etkenleri zedelenecek olan kusursuz ya da daha az kusurlu olan taraf, maddi tazminat talebine bulunabilir. Hâkim tazminat miktarını belirlerken;

  1. Tarafların ekonomik ve sosyal durumlarını inceler
  2. Yaşanılan fiilin ağırlığını ve tarafların kusur derecelerini inceler
  3. İhlal edilen mevcut ve beklenen menfaat kapsamlarını inceler
  4. Hakkaniyet ölçüsü kapsamında değerlendirme yapar ve karar verir.


Haciz Nedir

Haciz nedir ve bu kararın uygulaması nasıl olmaktadır? Borcunu ödemeyen borçlu taraf hakkında, resmi şekilde işlemler başlatılır. Başlatılan resmi işlemlerin kesinleşmesiyle birlikte, borçlu olan taraf halen borcunu ödemiyorsa, kanunen haciz yoluna başvurulur.

Yapılan resmi takip kesinleşmiş olmasına rağmen, borçlunun borcunu ödememesi durumunda, mal varlığının satışı karşılığında alacaklının alacağının karşılanması, haciz yoluna başvurularak yapılabilir. Haczin gerçekleşebilmesi için, alacaklı olan tarafın bunu talep etmesi gerekir. Talep olmadığı sürece, haciz yapılamaz.

Alacaklı taraf, ödeme emrinin borçlu tarafa tebliğ edilmesinden itibaren, 1 yıllık süre içinde haciz işlemini talep etmelidir. Fakat borçlu taraf, takibe itiraz ederse, itirazın iptali ya da kaldırılması davasında verilecek karar kesinleşinceye kadar olan süre, bir yıllık süre kapsamında yer almaz. 

Haczedilemeyen Mallar

Haciz nedir konumuza açıklık getirdikten sonra, belli başlı malların veya ödeneklerin haczedilemeyeceğini de belirtmek isteriz. Bunlar;

  1. Borçlu tarafla aynı evde yaşayan kişilere ait olan mallar. Ayrıca evde bulunan diğer kişilerin ihtiyacı olan mallar da haczedilemez. Fakat ev içerisinde aynı eşyadan iki tane varsa, birisi haczedilebilir
  2. Bedensel kayıp ya da zararlar sonucunda kazanılmış olan tazminat hakları haczedilemez
  3. Öğrencilere ait olan burslara haciz kararı verilemez
  4. Borçlunun hal ve koşullarına uygun olan evi haczedilemez. Bu madde içeriğinde, borçlunun ve ailesinin yaşama hakları da göz önünde bulundurulur. Fakat bu durum kötü niyet çerçevesinde değerlendirilemez. Örneğin; lüks eve sahip olan borçlu bu maddeye dayanarak, borcunu ödemekten kaçınamaz.

Yeni Haciz Yasası

Haciz nedir konumuza devam ederken, yeni düzenlenen haciz yasasından bahsedeceğiz. 05.04.2023 tarihinde resmi gazetede yayınlanan kanun değişikliğine göre; Hakim kararı olmaksızın konutlarda haciz işlemi uygulanamayacağı düzenlenmiştir. 

Düzenlemeye bağlı olarak; İcra müdürü, haciz yapılması istenilen yerin konut olduğunu belirlemesi halinde, haczin yapılması yönünde karar verip bu kararı da icra mahkemesinin onayına sunmakla görevlidir. 

Mahkeme, dosyanın iletildiği tarihten başlayarak üç gün içerisinde dosyaya dair incelemeyi yapar. Yapılan incelemeye göre, haciz yapılması istenilen yerin konut olduğunun belirlenmesi durumunda, kararın onaylanmasına kesin olarak karar vereceği ve haczin, icra dairesine bildirilmesi yönünde yapılacağına karar verilmiştir. Belirmemiz gerekir ki, ihtiyati haciz kapsamı, bu hüküm kapsamına dâhil edilmemiştir. 

Gayrimenkul Avukatı

Anasayfa Hukuk Alanları Gayrimenkul Avukatı

Gayrimenkul avukatı olan avukatların görev aldıkları bazı konu ve davalar şu şekildedir;

  • Kat karşılığı sözleşmelerin düzenlenmesi
  • Tapu tesis, tapu iptal, tapu tescil vb. davalarının açılması ve takip edilmesi
  • İpoteğin paraya çevrilmesi, ipotek tesisi işlemlerinin yapılması ve takip edilmesi
  • Ayıplı gayrimenkul davası
  • Yapı kooperatifi işlemleri ve yönetimi
  • İntifa hakkı, geçit hakkı vb. haklara dair ihtilafların çözüme ulaştırılası
  • Ön satış ve kiralama sözleşmeleri
  • Ruhsatlandırma ve imar durumlarının beyan edilmesi, belirlenmesi
  • Kat mülkiyeti işlemleri ve takibi
  • Tedarik, müteahhitlik, taşeronluk vb. inşaat etkenlerinin sözleşmelerinin düzenlenmesi
  • Kiracı tahliyesi
  • Taşınmaz ortakları arsında yaşanılan uyumsuzlukların çözüme ulaştırılması
  • Yabancıların mülk sahibi olma işlemleri
  • İzale-i şuyu davası
  • Men-i müdahale davası
  • Tasarrufun iptali davası
  • Kentsel dönüşüm hukuku kaynaklı işlem ve davalar
  • Diğer gayrimenkul kaynaklı işlem ve davalar

En İyi Gayrimenkul Avukatı

Gayrimenkul hukuku, oldukça geniş konu kapsamını içermektedir. Tapu iptal ve tescil davası, bu hukuk alanın sadece bir kısmında yer almaktadır. Tapu iptal ve tescil davaları pek çok sebebe dayanarak açılabilir. Kamulaştırma işlemine ya da miras paylaşımına olan itiraz veya kadastroya dayanarak verilen tapunun kabul edilmemesi vb. durumlarda bu dava açılabilir. 

Tapu iptal ve tescil davaları, kendi içerisinde birden fazla gruba ayrılır. Bu sebeple de davanın açılma şekli ve işlemleri değişikliğe uğrar. Bu kapsamda olan davalar;

  • Önalım yani şufa hakkı
  • Kamulaştırma nedeniyle tapu iptali davası
  • Miras hukukuna dayanan tapu iptal davaları
  • Kadastro işlemiyle verilen tapunun iptal edilmesi ve tescil edilmesi

Gayrimenkul Avukatı Ücretleri

Gayrimenkul hukukundan kaynaklı olarak açılan davalarda, avukatla çalışma zorunluluk ilkesi yoktur. Fakat uzun ve karışık olan bu dava içeriklerinde, telafisi zor ya da imkânsız olan hak kaybına uğramamak isteyen tarafın mutlaka avukat desteği almasını tavsiye etmekteyiz. 

Avukatların dava ücretleri; dava konusu, bulunulan şehir vb. etkenlere göre değişiklik göstermektedir. Dava ücretleri ve danışmanlık ücretleri hakkında, karar verme yetkisi Baroya ait olmaktadır. Baro her yıl davaların danışmanlık ücreti ve dava ücretiyle ilgili olarak en alt ve en üst sınır fiyatlandırmasını belirler. Avukatlarda belirlenen bu aralık içerisinde ücret alabilir. Belirlenen ücretlerin dışında ücret alınması, haksız rekabet kuralına aykırı alacağı için tüm avukatlar bu kurala uyum gösterir.

Ceza Avukatı

Ceza avukatı; Türk ceza kanunu ile ilgili olan tüm davalarda görev yapmaya yetkisi bulunan avukattır. Ceza avukatlarının, ceza hukuku kapsamına dair bilgisi ve deneyimi vardır. Bu avantaj sayesinde de, ceza davalarında yer alan mağdur, fail, şüpheli vb. diğer kişilerin kanuni süreçlerini hak kaybı yaşanmasına engel olarak ilerletebilir. 

Ceza hukuku avukatları da kendi içerisinde birden fazla, ceza hukuku davası konusu kapsamında uzmanlık geliştirebilir. Ceza avukatlarının görev yapma yetkisi bulunan mahkemeler şu şekildedir;

  1. Ceza mahkemesi
  2. Ağır ceza mahkemesi
  3. Asliye ceza mahkemesi
  4. Sulh ceza mahkemesi
  5. Çocuk mahkemesi
  6. Çocuk ağır ceza mahkemesi
  7. İcra ceza mahkemesi
  8. Fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi
  9. Bölge adliye mahkemesi ceza mahkemesi
  10. Yargıtay ceza mahkemesi olmaktadır.

Ağır Ceza Avukatı

Ağır ceza avukatlarının bakmakla yetkili oldukları bazı dava konuları şu şekildedir;

  1. Kasıtlı adam yaralama
  2. Kasıtlı adam öldürme
  3. Yasamaya yönelik suçlar
  4. Dolandırıcılık ve nitelikli dolandırıcılık
  5. Yağma ve gasp suçları
  6. Taksirli öldürme 
  7. İrtikâp suçu
  8. Zimmet suçları
  9. Rüşvet ve rüşvetle bağlı suçlar
  10. Anayasal düzene dair işlenen suçlar
  11. Milli savunmaya dair işlenen suçlar
  12. Belge düzenlemesinde ve belgelerde yapılan sahtecilik suçları
  13. Ceza hukukunda yer alan siyasal suçlar
  14. Devlete karşı işlenen suçlar
  15. Devlet alanlarına yönelik işlenen suçlar
  16. Uyuşturucuya dair işlenen suçlar
  17. Organ ticareti ve kapsamına yönelik işlenen suçlar
  18. Cinsel dokunulmazlığa dair işlenen suçlar
  19. İşkence
  20. İnsan ticareti suçları
  21. Diğerleri

Ceza Avukatı Görevleri

Ceza avukatlarının görev ve yetkilerinin kapsamı oldukça geniştir. Ceza hukukuna dair olan tüm işlemlerde ceza avukatlarının görev yapma yetkisi vardır. Avukatın bahsi geçen işlemleri yapabilmesi için müvekkili tarafından vekil avukat ataması yapılması gerekir. Ceza avukatlarının yetkisinde olan bazı iş alanlarını belirtecek olursak;

  1. Müvekkilin savunmasının yapılması ve kanuni haklarının korunması
  2. İfade alınması durumunda, müvekkile eşlik etmek
  3. Müvekkile, haklarına dair olan tüm bilgileri aktarmak
  4. Müvekkile, sürece dair detaylı ve açıklayıcı bilgi vermek
  5. Delillerin toplanması aşamasında, yetkili mercilere gerekli olarak beyanları iletmek
  6. Delillerin değerlendirilmesi aşamasında, işlemlerin doğru ve eksiksiz yapılmasını sağlamak
  7. Mahkemenin vermiş olduğu karar doğrultusunda müvekkilin zarar görme ihtimali varsa, süresi içinde gerekli itirazları yaparak müvekkilin temel haklarını korumak

Ceza hukuku kapsamına dair olan tüm süreçler, titiz ve düzenli çalışmalar yapılarak ilerletilmelidir. Aksi olan durumlarda ciddi ve telafisi olmayan hak kayıpları yaşanabilir. 

Aile Ve Boşanma Avukatı

Anasayfa Hukuk Alanları Aile Ve Boşanma Avukatı

Aile ve boşanma avukatı olarak görev yapan avukatlar, her türlü boşanma davalarında ve aile hukuku davalarına bakabilme yetkisine sahiptirler. Boşanma davası avukatının görevlerinden bazıları şunlardır;

  1. Nişanın sona ermesinden kaynaklı tazminat davalarını ilerletmek
  2. Anlaşmalı boşanma davasını ilerletmek
  3. Çekişmeli boşanma davasını ilerletmek
  4. Mal rejimi sözleşmelerini düzenlemek ve bu davaları ilerletmek
  5. Her türlü nafaka davasını ilerletmek
  6. Aile hukukuna bağlı gelişen tazminat davalarını ilerletmek
  7. Vesayet ve kayyım davalarını ilerletmek
  8. Evlat edinme süreçlerini ilerletmek
  9. Yabancı mahkeme tarafından verilen kararın tanıma ve tenfiz işlemini yapmak
  10. Ailenin, kadının, çocuğun şiddetten korunması için gerekli önlemlerin alınmasını sağlamak
  11. İddet süresinin kaldırılması davasını ilerletmek
  12. Babalık davalarını ilerletmek
  13. Soy bağına bağlı olan davaları ilerletmek

En İyi Boşanma Avukatı

Aile ve boşanma avukatı arayışına giren her kişi, en iyi avukatla iletişime geçmek için araştırma içerisine girer. Günümüzde avukatla iletişime geçmenin birden fazla olanağı sağlanmıştır. Avukat görüşmelerinizi, avukatın ofisine giderek gerçekleştirebileceğiniz gibi iletişim araçlarıyla da görüşmenizi gerçekleştirebilirsiniz. 

Boşanma avukatı, anlaşmalı boşanma davası ve çekişmeli boşanma davalarına bakar. Bunun yanı sıra aile hukuku kapsamında yer alan tüm davalarda, boşanma avukatının görev ve yetki alanındadır. Boşanma davasının türüne karar vermeden ve yapılacak işlemlere başlamadan önce, mutlaka konusunda uzman avukat desteği almanız gerekir. Avukat desteği alan kişiler, boşanmaya dair olan süreçlerde hak kaybı yaşanmaması için kendini korumaya almış olur. 

Anlaşmalı Boşanma Avukatı

Aile ve boşanma avukatı, anlaşmalı boşanma davası süreçlerini de ilerletir. Anlaşmalı boşanma davası, tek celsede sonuçlanan ve kısa sürede sonuca ulaşılan bir boşanma türüdür. Fakat bu dava türünün başlatılması ve sonuçlanması için tarafların uyum sağlaması gereken unsurlar vardır.

Anlaşmalı boşanma davası, avukatla ilerletilirse ortalama 1 ay içerisinde sonuçlanır. Süreç avukatsız ilerletilirse, ortalama 6 ay ve daha fazla sürebilir. Ayrıca anlaşmalı boşanma davası protokolü ve dilekçesi düzenlenirken, haklarını koruma altına almak isteyen kişilerin avukatla çalışma yapması gerekmektedir. 

Anlaşmalı boşanma davasında, taraflar boşanmanın maddi ve manevi tüm sonuçlarında anlaşma sağlamalıdır. Yapılan anlaşmanın, ilerleyen süreçlerde değişikliğe uğraması çok zor ve bazı maddeler içinde imkânsızdır. Bu sebeple de avukatsız ilerletilen davalarda, kişilerin pek çok hak kaybı yaşadığı görülmektedir. 

Mirastan Mal Kaçırma Davası

Anasayfa Hukuk Alanları Mirastan Mal Kaçırma Davası

Mirastan mal kaçırma davası teriminin bir diğer adı da muris muvazaası davası olmaktadır. Miras hukuku terimlerine göre muris kelimesinin anlamı vefat eden kişidir. Muris hayatta olduğu dönemde mirasçılarından mal kaçırmak için haksız şekilde; mal bağışı, ölene kadar bakım şartına göre mal bırakma, hileli satış vb. işlemler yaparsa mirastan mal kaçırma işlemi yapmış olur. 

Muvazaa yani mirastan mal kaçırma işleminin olduğunun beyanı için 3 temel şartın gerçekleşmiş olması gerekir. Bunlar;

  1. Üçüncü kişileri aldatmaya yönelik işlem yapılmış olmalıdır
  2. Taraflar arasında muvazaalı işlem yapılması için anlaşma gerçekleşmelidir
  3. Gerçek amaca yönelik olarak yapılan anlaşmada bilerek uyumsuzluk etkeni gerçekleşmiş olmalı

Muris muvazaasındaki en temel amaç, saklı pay sahibi olan mirasçıların ilerde tenkis davası açmasına engel olacak şekilde işlem yapılmasıdır. 

Muris Muvazaa Davası

Mirastan mal kaçırma davası açılabilmesi için bilinmesi gereken bazı temel unsurlar vardır. Bunlara örnek olacak mahkeme ve şart bilgilerinin bazıları şu şekildedir;

  1. İş bu dava taşınmazın bulunduğu yerdeki asliye hukuk mahkemesine başvurularak açılmalıdır
  2. Dava, miras bırakanın ölümünden sonra istenilen tarihte açılabilir. Yani zaman aşımı kuralına tabii değildir
  3. Davada ispat yükümlülüğü uygulaması vardır. Yani davayı açan davacı taraf, mahkemeye mal kaçırmanın gerçekliğini ispat etmelidir
  4. Dava sürecinde avukatla çalışma zorunluluğu yoktur. Fakat süreç içerisinde yer alan işlemlerin yoğunluğu ve hak kaybı yaşanmaması için avukatla çalışma yapılması tavsiye edilmektedir.

Bağış Yoluyla Mirastan Mal Kaçırma

Mirastan mal kaçırma davası açılmasının nedenlerinden biri de, mirasçıları haksızlığa uğratacak bağış yapılmasıdır. Bağış yapılarak miras paylarında haksızlığa uğrayan mirasçıların haklarını iade alabilmeleri için açabilecekleri bazı davalar olmaktadır. Bunlar;

Tereke davası: Bu dava türü; mirasçıların belirlenmesini, miras varlığının belirlenmesi ve borçların tahsilinin belirlenmesi için açılabilir. Ayrıca bağış yoluyla bırakılan mirasa yönelik haksızlık yaşayan diğer mirasçıların hakları da iş bu davayla korunma altına alınır.

Tenkis davası: Miras hukukuna göre, miras bırakan yaşadığı sürece de mirasçıların haksızlığa uğrayacağı şekillerde miras dağılımı yapamaz. Bu sebeple de bağış yoluyla diğer mirasçıların haksızlığa uğratılması neticesinde tenkis davası açılabilir. 

Muvazaa davası: Bağış yapıldığı için haklarının kısıtlandığını ve miras dağılımında mağduriyete uğradığını düşünen mirasçılar tarafından muvazaa davası açılabilir. 

Yukarıda belirtilen vb. diğer durumlarda mirastan mal kaçırma davası açılarak, mirasçının yaşamış olduğu mağduriyetin giderilmesi sağlanabilir. 

Resmi Vasiyetname Nedir

Anasayfa Hukuk Alanları Resmi Vasiyetname Nedir

Resmi vasiyetname nedir ve nasıl yapılabilir? Vasiyetname, miras bırakanın hayattayken mallarını mirasçıları arasında paylaştırmasıdır. Miras bırakan, hayatta olduğu müddetçe kendi malları üzerinde tasarruf hakkına sahiptir. Fakat miras bırakan, mallarını paylaştırırken mirastan mal kaçırmaya yönelik işlem yapmaması gerekir. 

Resmi vasiyetname Sulh hakimliği, Noter ya da yetkili memur aracılığıyla iki şahit huzurunda yapılan vasiyetname şeklidir. Ayrıca belirtmek isteriz ki; yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları da bulundukları ülkenin Türk Konsolosluklarında resmi vasiyet düzenlemelerini yapabilirler.

Resmi vasiyetname, vasiyetname türleri arasında en sık tercih edilen şekildir. Çünkü bu tür de düzenlenen vasiyetname, kanunen en geçerli sayılan ve kanun koyucunun en güvenilir olarak belirttiği vasiyet türüdür.


Vasiyetname Nedir? 

Resmi vasiyetname nedir sorusunu yanıtladıktan sonra, vasiyetname ile yapılabileceklerden bahsedeceğiz. Miras bırakan tarafından düzenlenen vasiyetnameyle birlikte yapılabilecek bazı temel unsurlar vardır. Bunlar;

  1. Belirli mallar belirli kişilere veya kurumlara bırakılabilir
  2. Mirasçı ataması yapılabilir
  3. Kanunların belirlediği şartlarda mirasçı çıkartılabilir
  4. Mirasın belirli pay dağılımı için şartlar koyulabilir
  5. Vasiyeti yerine getirmesi için görevli ataması yapılır
  6. Evlilik birliğinde dünyaya gelmeyen çocuklar vasiyetname aracılığıyla tanınabilir ve mirastan pay almaları sağlanabilir
  7. Diğer miras paylaşımı talepleri beyan edilebilir

Vasiyetname ile yapılamayacak unsurları belirtecek olursak;

  1. Yasal mirasçılar için belirlenmiş olan saklı paylar hakkında tasarruf edilemez
  2. Miras hukuku kanunlarına uygun olmayan düzenlemeler yapılamaz
  3. Ahlaki ve hukuki kurallara uygunsuz vasiyetname düzenlenemez


Resmi Vasiyetname Nasıl Yapılır

Resmi vasiyetname nedir ve bu vasiyetnameyle yapılabilecek-yapılamayacak unsurları belirttikten sonra resmi vasiyetnamenin nasıl yapılabileceğinden bahsedeceğiz. Resmi vasiyetname düzenlemesi yapılabilmesi için;

  1. Miras bırakan, mirasa dair taleplerini resmi memura beyan eder
  2. Memur, vasiyetname düzenlemesini yapar ve miras bırakanın düzenlemeyi okumasını sağlar
  3. Miras bırakan okuduğu vasiyetnameyi imzalar
  4. Resmi memur, vasiyetnameye tarih yazarak imzalar
  5. Vasiyetname şahitlere (miras bırakanın isteği doğrultusunda) açıklanır
  6. Şahitler, miras bırakanın fiili ehliyetinin var olduğunu vasiyetnameye yazarak imzalar

Kanun koyucu, resmi vasiyetname düzenlemesi yaparken şahitler hakkında bazı şartlar belirtmiştir. Kanun koyucunun şahitler hakkında belirttiği şartlar şu şekildedir;

  1. Kamu hizmetinde yasaklı olanlar
  2. Fiili ehliyeti olmayanlar
  3. Okuma-yazma bilmeyenler
  4. Miras bırakanın eşi, hısımları, kardeşleri ve bu kişilerin eşleri şahit olamaz. 

Yukarıda belirttiğimiz şartlar sadece şahitler için geçerli değildir. Şahitlerin yanı sıra bu kurallara uymayan kişiler, vasiyetname düzenlenirken resmi memurluk görevini de yapamazlar.

Miras Hukukunda Mal Paylaşımı

Anasayfa Hukuk Alanları Miras Hukukunda Mal Paylaşımı

Miras hukukunda mal paylaşımı yapılırken, miras hukuku kanunları geçerlidir. Kanun maddelerine aykırı yapılan miras paylaşımları, mirastan mal kaçırma vb. davaların açılmasına neden olur. Miras hukuku gerekliliğince miras paylaşımı farklı resmi bir işlem yapılmaz ise zümre sistemine göre yapılır. 

Miras paylaşımı, miras bırakanın ölümünden sonra gerçekleşir. Bu paylaşım mirasçılar arasında olur ve miras bırakanın hem malları hem de borca batık malları mirasçılar arasında paylaşılır. Hem yasal mirasçılar hem de atanmış mirasçılar zümre sistemindeki yerlerine göre mirastan pay alırlar. 

Zümre sistemi haricinde; vasiyetname, mirasçılar arasında yapılan yasal sözleşme vb. tekniklerle de miras paylaşımı yapılabilir. Vasiyetname, miras bırakanın hayatta olduğu sürece hazırladığı ve mirasçılara mallarını paylaştırdığı resmi düzenlemedir. Sözleşme ise mirasçılar arasında yapılır ve bu sözleşme miras hukukunda mal paylaşımı kapsamına uygun şekilde düzenlenmelidir. 

Babadan Kalan Miras Paylaşımı

Baba öldüğü zaman miras paylaşımı nasıl yapılır? Baba öldüğünde miras paylaşımı yapılırken bazı etkenler göz önünde bulundurulmalıdır. Bunlar;

  1. Baba öldüğü sürede anne hayatta mı ve yasal evlilik var mı?
  2. Baba ölümünden önce yasal şekilde vasiyetname vb. bir evrak düzenlemesi yaptı mı?

Baba öldüğü sürede anneyle yasal evlilikleri devam ediyorsa, anne de mirastan pay alacaktır. Eğer baba ölümden önce kanunlara uygun şekilde vasiyetname vb. bir düzenleme yaptıysa paylaşım bu düzenlemeye göre olur. Fakat yapılan miras düzenlemesinde bütün mirasçıların saklı pay hakları vardır. Miras hukukunda mal paylaşımı yapılırken mirastan mal kaçırma vb. haksızlığa uğratacak bir uygulama olduğu zaman mirasçılar yasal hakları doğrultusunda dava açabilirler. 

Kardeşler Arasında Miras Paylaşımı

Kardeşler arasında miras paylaşımı yapılırken bilinmesi ve dikkat edilmesi gereken temel unsurlar olmaktadır. Kardeşle miras paylaşımı yapılırken bu miras kimden kalıyor ve diğer mirasçılar kimlerdir sorularının yanıtı belirlenmeli ve bu doğrultuda miras paylaşımı yapılmalıdır.

Miras anne veya babadan kalıyorsa; hayatta kalan eş varsa mirasın ¼ oranlık kısma eşe verilir ve kalan kısım kardeşler arasında paylaştırılır. Eğer hayatta kalan eş yoksa tüm miras kardeşler arasında paylaştırılır.

Eğer miras bırakan sıfatı mirasçının kardeşine aitse yani kardeşten miras kaldıysa burada da bilinmesi gereken unsurlar vardır. Ölen kardeşin hayatta kalan eşi ve çocukları varsa miras hakkı eş ve çocuklara aittir. Fakat miras bırakan kardeşin eşi ve çocuğu yoksa zümre sistemindeki değerlendirmelere göre miras hukukunda mal paylaşımı yapılması gerekir. 

Tahliye Davası Nedir

Anasayfa Hukuk Alanları Tahliye Davası Nedir

Tahliye davası nedir ve bu dava nasıl ilerletilir? Ülkemizde son yıllarda en sık karşılaşılan dava türlerinden biri olan tahliye davası, kiracı ve mal sahibi arasında olmaktadır. Tahliye davaları, mal sahibinin taşınmazını kiraya verdikten sonra bazı gelişmeler neticesinde taşınmazının boşaltılmasını istemesi üzerine açılır. 

Kiracı ve mal sahibi arasında, kiralanan taşınmaza dair sözleşme imzalanır. Bu sözleşme içerisinde taşınmazın kaç yıllık kiralandığı beyanı da yer alır. Sözleşmede belirtilen süre dolmadan önce tahliye davasının açılması mümkün değildir. 

Sözleşmenin bitmesi ve sonrasındaki 1 aylık sürede tahliye davası açılabilir. Tahliye davaları en iyi ihtimalle 1 yıl sürmektedir. Ayrıca belirtmek isteriz ki; dava sürecinizi avukatsız ilerletmek isterseniz hem süre uzar hem de hak kaybı yaşamanız muhtemel sonuçlardan sadece birisi olur. 


Tahliye Davası Şartları Nelerdir

Tahliye davası nedir sorusunun yanıtını verdikten sonra iş bu davanın açılabilme şartlarından bahsedeceğiz. Davanın açılma şartlarından bazıları şu şekildedir;

  1. Taşınmazın sahibi sözleşmenin bitmesi itibariyle belirlenen süre sonrasında mülkün boşaltılmasını talep eder. Bu talep Noter aracılığıyla da yapılabilir. Kiracı belirlenen sürede taşınmazı boşaltmazsa dava açılabilir.
  2. Kiracı ve mal sahibi arasında 1 yıldan az süreli sözleşme yapıldıysa ve sözleşme süresi içinde kiracı 2 ay üst üste kira bedelini ödemezse, mal sahibi ihtar çeker. Kiracı 2 defadan fazla kira bedelini ödemezse hakkında tahliye davası açılabilir.
  3. Kiracı ve mal sahibi arasında 1 yıllık sözleşme yapıldıysa ve kiracı bir yıllık ödemeyi yapmadıysa, mal sahibi ihtar çeker. İhtar süresinin dolmasıyla birlikte de tahliye davası açılır.


İhtiyaç Nedeniyle Tahliye Davası

Tahliye davası nedir sorusunun yanı sıra bilinmesi gereken bir konuda ihtiyaç nedeniyle tahliye davasının açılıp açılamayacağıdır. İhtiyaç nedeniyle tahliye davası, kiralayan ya da kiralayanın yakınları tarafından taşınmaza ihtiyaç duyulması durumunda açılabilir.

Türk Borçlar Kanunu madde 350 hükmünde, ihtiyaç nedeniyle tahliye davasından bahsedilmiştir. Bu madde içeriğine göre ihtiyaç gerçekten ve doğru şekilde oluşmalıdır ayrıca ispat edilebilmelidir. Aksi olan durumlarda veya mahkemenin yanıltılmaya çalışılması durumunda ya da davanın bitmesinden itibaren mahkemeye sunulan beyanlara uygun davranılmaması halinde, taşınmazın sahibi hakkında kanuni işlem yapılır. 

TBK Madde 350 içeriğinde; taşınmaza ihtiyaç duyan kişiler hakkında eş, alt soy ve üst soy ibaresi kullanılmıştır. Beyan edilenlerin haricinde olan kişiler ihtiyaç duyan kişiler kategorisinde yer almaz.

Velayet Davası Hakkında

Anasayfa Hukuk Alanları Velayet Davası Hakkında

Velayet davası hakkında birkaç bilgilendirici madde belirtecek olursak;

  1. Evlilik birliğinde dünyaya gelen çocuğun velayet hakkı, resmi bir işlem yapılmadığı sürece anne ve babaya aittir
  2. Evlilik dışı doğan çocuğun velayet hakkı, baba tarafından resmi işlem yapılmadığı sürece sadece anneye aittir
  3. Boşanma davasıyla birlikte çocuğun velayet hakkı, tek bir tarafa geçebileceği gibi ortak velayet kararı da uygulanabilir
  4. Velayetin değiştirilmesi davasını, velayet hakkı kendisinde bulunmayan taraf açabilme hakkına sahiptir
  5. Çocuğun çıkarları doğrultusunda 3.kişiler tarafından, anne ve babaya yönelik olarak velayetin kaldırılması davası açılabilir
  6. Velayet davalarında, kanunen avukatla çalışma zorunluluğu yoktur. Fakat çocuğun çıkarlarının korunması adına, avukat desteği alınması önemli bir husus olmaktadır


Avukatsız Velayet Davası

Velayet davası hakkında bilinmesi gereken bazı unsurları belirtirken, velayet davasının avukatsız şekilde ilerletilebileceğini açıklamıştık. Ama avukatsız ilerletilen davalarında, risk unsurlarını içerdiğini de yeniden belirtmek isteriz. 

Müşterek çocuğun, özel ve genel tüm giderleri kapsamında hem annenin hem de babanın katkısının bulunması gerekir. Maddi giderlerin yanı sıra manevi olarak da, çocuğun geleceğini etkileyen tüm unsurlar ebeveynler tarafından korunmalıdır. 

Ebeveynler arasında, velayete dair unsurlardan en az birinde anlaşmazlık söz konusu olursa ya da çocuğu kötü şekilde etkileyecek bir unsurun varlığı söz konusu olursa, velayete dair olan dava açılabilir. Velayet davasını, avukatla ilerletecek maddi olanağı olmayan taraf, çocuğu ve çıkarlarını korumak için Barodan avukat ataması yapılmasını isteyebilir. Şartların uygunluğu kanıtlanırsa, Baro avukatı dava sürecinde ücretsiz destek sağlar.


Velayetin Değiştirilmesi Dava Dilekçesi

Velayet davası hakkında bilinmesi gereken bir unsurda, dilekçe hazırlanmasıdır. Dava sürecinde vekil avukatınız varsa, dava dilekçesi hazırlanması ve diğer işlemler avukatınız tarafından yapılır. Eğer davanızda vekil avukatınız yoksa dilekçe ve diğer işlemlerin yerine getirilmesi yükümlülüğü kişiye aittir. 

Velayetin değiştirilmesi dava dilekçesi hazırlanırken;

  1. Tarafların isim, soy isim, ikametgâh bilgileri
  2. Velayet değişikliği talebine neden olan unsurlar
  3. Velayet değişikliğinin ispatı için deliller ve şahitler
  4. Varsa diğer talepler dilekçe içeriğinde yer almalıdır.

Velayet değişikliği nedeniyle davayı açan davacı tarafın, davaya neden olan unsurları ispat etme yükümlülüğü vardır. Davaya neden olan unsurlar ispat edilemezse, mahkeme davanın reddine karar verir. Bu durumda da velayet değişikliği gerçekleştirilemez. 

Ceza Yargılamasında Soruşturma

Anasayfa Hukuk Alanları Ceza Yargılamasında Soruşturma

Ceza yargılamasında soruşturma ne demektir? Soruşturma, ceza muhakemelerinin ilk evresi olmaktadır. Ortada suç şüphesi oluşturan etkenin kolluk kuvvetlerine bildirilmesiyle, dava açılmasına neden olacak iddianamenin düzenlenmesi süresinde geçen zamana soruşturma evresi denilir. 

  1. Soruşturma evresinde, davanın açılmasına neden olabilecek bütün deliller toplanır ve gerekli araştırmalar yapılır. Savcılık tarafından yürütülen soruşturma evresinin en temel özellikleri şu şekildedir;
  2. Savunma haklarına zarar gelmemesi için yapılan usul işlemleri gizlilik çerçevesinde ilerletilir
  3. Bütün soruşturma evresi tutanağa işlenir ve yazılı belgeler dosya haline getirilir
  4. Soruşturma evresinde görev yapan yetkili kişiler farklı olabilir. Yani bütün soruşturma evresi tek yetkili tarafından yapılmak zorunda değildir
  5. Suçtan zarar gören kişi şikâyet hakkını kullanmasa bile kamu soruşturma evresini başlatabilir
  6. Adli olan tüm merciler suç şüphesinin oluşmasıyla birlikte soruşturma evresini başlatmakla yükümlüdür

Kovuşturma Evresi Nedir

Ceza yargılamasında soruşturma evresi bittikten sonra kovuşturma evresi başlar. Yazı içeriğimize başlarken soruşturma evresinin ne demek olduğuna dair bilgilendirme yapmıştık. Yazımızın bu kısmında ise, kovuşturma evresinin ne demek olduğuna dair bilgilendirme yapacağız.

Savcılık soruşturma evresinde suça dair kanıtlar ve şüpheler araştırır. Yapılan bu araştırmaları iddianame adı verilen dosya içeriğinde ceza mahkemesine ulaştırır. Ceza mahkemesi hazırlanan iddianameyi inceledikten ve araştırdıktan sonra ceza davasının başlatılmasına karar verebilir. Ceza mahkemesinin başlaması sürecine kovuşturma evresi denilir. 

Soruşturma evresinde suça sebep olan kişiye şüpheli denilirken, kovuşturma evresinde bu kişiye sanık denilir. Ayıca kovuşturma evresi 4 evreye ayrılmaktadır. Bunlar; 

  1. Duruşma hazırlığı aşaması
  2. Duruşma aşaması
  3. Son karar aşaması
  4. İstinaf ve temyiz aşaması 


Ceza Yargılamasının Amacı Nedir

Ceza yargılamasında soruşturma ve kovuşturma evresinin yapılmasının en temel amacı, toplumun huzurunun korunmasıdır. Ceza muhakemelerinin olabilmesi için belli başlı kanunlar oluşturulmuştur. Suça sebep olan kişi ve Devlet arasında gerçekleşen süreçte bu kanun maddeleri geçerlidir. 

Yargılama ve ceza verme yetkisi Devlete aittir. Kişi suç işleyerek, başka kişinin haklarına olumsuz şekilde müdahale etmişse ve zarar vermişse Devlet suçu işleyenin cezasını belirler. Cezanın belirlenmesinden önce de soruşturma evresi ve kovuşturma evresi yapılır. Çünkü ispat edilemeyen suçun varlığı gerçek olarak görülemez. 

Devletin görevlerinden biri de halkın; birlik beraberliğini, huzurunu, özgür yaşama hakkını vb. bütün değerlerini korumaktır. Devlet bahsi geçen bütün bu korumaları yaparken ceza yargılaması kurallarından yararlanır.

Tedbir Nafakası Nedir

Anasayfa Hukuk Alanları Tedbir Nafakası Nedir

Tedbir nafakası nedir ve hangi koşullarda talep edilebilir? Tedbir nafakası, Türk Medeni Kanunu madde 169 ve 197 içeriklerinde açıklanmıştır. Bu nafaka türü evlilik birliği devam ederken, boşanma davası açıldığında ve boşanma davası devam ederken talep edilebilir.

Tedbir nafakası, yoksunluğa düşmesi muhtemel olan eş ve müşterek çocuk için talep edilir. Bu nafaka türü; boşanma davası açılmadan nafaka ve boşanma davası açıldıktan sonra nafaka olarak iki şekilde incelenmelidir. 

Boşanma veya ayrılık davası açmadan önce haklı sebepleri olarak evden ayrılarak yoksunluğa düşen taraf maddi olarak destek görmek amacıyla bu nafakanın talebinde bulunabilir. Boşanma davası açıldıktan sonra da hem çocuk için hem de maddi yoksunluğa düşecek olan taraf tedbir nafakası talep edebilir. 


Boşanmadan Tedbir Nafakası

Tedbir nafakası nedir sorumuzun yanıtını açıkladıktan sonra, bu nafaka türünün boşanma davası açılmadan önce nasıl alınabileceğini açıklayacağız. Türk medeni hukuku kapsamına göre, haklı sebeplerin gerçekleşmesiyle birlikte boşanma davası açılmadan önce nafaka talebinde bulunma hakkı vardır. 

Burada en önemli etken, kanunen de geçerli olarak görülen haklı sebeplerden en az bir tanesinin gerçekleşmesidir. Ayrıca ispat yükümlülüğü de nafaka talebinde bulunan tarafa aittir. 

Boşanma davası açılmadan nafaka talep edilebilmesi için geçerli olan bazı etkenler şunlardır;

  1. Eşin uyuşturucu bağımlısı olması
  2. Şiddet uygulanması
  3. Aldatma faktörünün gerçekleşmesi
  4. Vb. diğer etkenlerin gerçekleşmesi


Boşanma Davasında Tedbir Nafakası

Tedbir nafakası nedir başlıklı makalemizin bu kısmında, boşanma davası açıldıktan sonra tedbir nafakasından bahsedeceğiz. Boşanma davasının başlamasıyla birlikte eşlerin ayrı yaşama hakkı da oluşur. Maddi yoksunluğa düşen eş ve yetişkin olmayan çocuğun geçimini sağlayabilmesi için de, maddi durumu daha iyi olan tarafın nafaka ödemesine hükmedilir. 

Tedbir nafakası, boşanma davasının başlamasıyla birlikte talep üzerine alınabileceği gibi, re’sen verilen kararla da alınabilir. Türk medeni kanunu madde 169 içeriğine göre re’sen karar verilebilir. Re’sen verilen kararı hâkim kendi karar yetkisi dâhilinde verir. 

Hâkim, dava süreci devam ederken mahkemeye beyan edilen talebe göre veya kendi kararına göre, nafakanın arttırılmasına veya nafakanın azaltılmasına da karar verebilme yetkisine sahiptir. Mahkeme sürecinde verilen bu kararlara süresi içinde tarafların itiraz etme hakkı da olmaktadır. İtiraz hakkı süresinde yapılmazsa, mahkemenin vermiş olduğu karar kabul edilmiş sayılır. 

Velayetin Değiştirilmesi

Anasayfa Hukuk Alanları Velayetin Değiştirilmesi

Velayetin değiştirilmesi hangi durumlarda gerçekleşebilir? Velayet, ergin olmayan çocuğun maddi ve manevi haklarının tamamen korunması için anne ve babaya verilmiş olan sorumluluktur. Velayet hakkı anne ve babaya aittir fakat olaylardaki değişiklik sonucunda velayet hakları da değişikliğe uğrar.

  • - Evlilik birliğinde dünyaya gelen ya da evlilik dışı dünyaya gelse de baba tarafından resmi şekilde tanınan çocuğun velayet hakkı anne ve babaya aittir.
  • - Anlaşmalı boşanma davasında velayet kararı, anne ve baba tarafından ortak şekilde verilir.
  • - Çekişmeli boşanma davasında ise velayet hakkını verme kararı hâkime aittir.

Yukarıda da belirttiğimiz şekilde boşanma ve ayrılık davalarının meydana gelmesiyle birlikte, çocuğun velayet hakkında değişiklik meydana gelir. Velayet hakkı bu durumlarda, bir tarafa verilebilecek hak olduğu gibi anne ve babanın kararıyla ortak velayet uygulaması da yapılabilir. 


Anlaşmalı Velayetin Değiştirilmesi

Velayet hakkına sahip olan tarafın belli başlı yükümlülükleri vardır. Taraf bu yükümlülükleri yerine getirmediği sürece çocuğun haklarını korumamış sayılır. Velayet hakkında en temel esas çocuğun çıkarları olduğu için çocuğun çıkarlarının korunmadığı ve kötüye kullanıldığı durumlarda velayet hakkının değiştirilmesi talep edilebilir.

Velayet hakkının anlaşmalı şekilde değiştirilmesi, anne ve babanın bütün velayet haklarında anlaşarak bunu uygulaması halidir. Velayetin anlaşmalı şekilde değiştirilmesi, anlaşmalı boşanma davası sürecinde gerçekleşebileceği gibi anlaşmalı veya çekişmeli fark etmeksizin tüm boşanma davalarının sonrasında da gerçekleşebilmektedir. 

Taraflar arasında yapılan anlaşma sonrasında, taraflardan birinin veya ikisinin ortak şekilde mahkemeye başvurmasıyla birlikte velayetin değiştirilmesi gerçekleşebilir. Velayet hakkının değiştirilmesiyle birlikte velayet hakkı olmayan taraf içinde çocukla kişisel ilişki kurma süresi belirlenir.


Velayet Değiştirilmesi Davası

Velayet hakkının değiştirilmesini isteyen taraf, kanunların belirlediği şekilde dilekçe düzenlemesi yaparak mahkemeye başvuru yapmalıdır. İlk olarak belirtmemiz gerekir ki; Velayet hakkının değiştirilmesi tek taraflı bir talep ise davanın açılmasına neden olabilecek vakıaların yaşanması gerekir.

Velayet hakkının değiştirilmesini talep eden kişi yani davacı tarafın mahkemeye karşı ispat yükümlülüğü vardır. Yani davacı olan taraf velayetin değiştirilmesine neden olacak vakıaları delil ve şahitlerle ispat edebilmelidir. 

Velayet hakkının değiştirilmesi için; Çocuğa kötü davranışlar sergileniyor olmalı, çocuk suça sürükleniyor olmalı, çocuğa kötü bakım yapılmalı vb. çocuğu kötü etkileyecek davranışlar yapılıyor olmalıdır. Bahsi geçen vakıalardan en az bir tanesinin gerçekleşmesiyle birlikte velayetin değiştirilmesi davası açılabilir. 

Boşanmada Yargılama Usulü

Anasayfa Hukuk Alanları Boşanmada Yargılama Usulü

Boşanmada yargılama usulü TMK madde 184 içeriğinde açıklanmıştır. Boşanma davasında yargılama belirteceğimiz maddelerdeki kurallar saklı kalmak kaydıyla hukuk usulü muhakeme kanununa tabi olmaktadır. İş bu maddenin unsurlarını belirtecek olursak;

Hâkim, re’sen ya da istek üzerine yemin teklif edemez

Hâkim, delilleri tarafsız şekilde değerlendirmekle yükümlüdür

Hâkim, delillerin tamamını değerlendirmeden iddialar ispatlanmış sayılamaz

Boşanmanın maddi ve manevi sonuçları hâkim tarafından onaylanmadıkça geçerli olamaz

Hâkim, gerekli gördüğü durumlarda duruşmanın gizlilik esasına göre ilerletilmesine karar verebilir

Boşanma davalarında esasen yazılı yargılama usulleri uygulanır. Fakat gerekli olan aşamalarda ise sözlü yargılama usulleri uygulanır. Yazılı yargılama mahkemeye sunulan ve tarafların arasında gerçekleşen dilekçelerden oluşur. Sözlü yargılama ise mahkemeye kişilerin vermiş olduğu beyanlardan oluşmaktadır. 


Boşanma Davasında Kabul Beyanı 

Boşanmada yargılama usulü gibi dikkat çeken bir konuda kabul beyanıdır. Kabul beyanı ne anlama gelir ve bu beyandan sonra ne yapılabilir? Kabul beyanı iki şekilde incelenmelidir. Bunlar; Mahkemenin davayı kabul etmesi ve taraflardan birinin, diğer tarafın beyanlarını kabul etmesi.

Mahkeme, taraflardan en az birinin doğru şekilde başvuru yapmasıyla dava açılmasına ya da davanın reddedilmesine karar verir. Davanın kabul edilmesi için; görevli mahkeme ve yetkili mahkeme doğru şekilde belirlenmeli, dilekçe uygun şekilde düzenlenmeli, harç ödemeleri yapılmalı, diğer resmi işlemler eksiksiz yapılmalı.

Taraflardan biri, karşı taraf hakkında mahkemeye bazı beyanlarda bulunur. Hakkında beyanda bulunulan taraf bunları kabul edebilir veya reddedebilir. Örneğin; hakkında boşanma davası açılan davalı taraf, davacı tarafın açmış olduğu boşanma davasını kabul ederek boşanmanın gerçekleşmesini talep ettiğini beyan edebilir. 


Anlaşmalı Boşanmada Ön İnceleme Duruşması

Boşanmada yargılama usulü kuralları, anlaşmalı boşanma davası içinde geçerlidir. Anlaşmalı boşanma davasında da hem yazılı yargılama usulü hem de sözlü yargılama usulü geçerlidir. Bilinmelidir ki; Anlaşmalı boşanma davasının başlatılabilmesi için anlaşmalı boşanma dilekçesi ve boşanma protokolü düzenlemesi yapılmalıdır. 

Anlaşmalı boşanma davası başlatılırken düzenlenen dilekçe ve protokol davanın yazılı yargılama usulüdür. Tarafların hâkim karşısında dilekçe ve protokolde yer alan maddeleri kabul etmeleri ise sözlü yargılama usulüdür. 

Anlaşmalı boşanma davası tek celsede sonuçlanır. Bu tek celsenin terimi de ön inceleme duruşmasıdır. Taraflar ön inceleme duruşmasına katılarak hem boşanmayı hem de boşanmanın resmî sonuçlarını kabul ettiklerini beyan ederler ve sonrasında kesinleşme süresi başlar. Mahkemenin kararı kesinleştirmesinden sonra da boşanma resmi olarak gerçekleşmiş olur.

Ziynet Alacağı Davası

Anasayfa Hukuk Alanları Ziynet Alacağı Davası

Ziynet alacağı davası, boşanma davasının kesinleşmesinden sonra ayrı bir dava gibi açılabileceği gibi boşanma davasının içerisinde de ziynet alacakları şeklinde talep edilebilir. Taraflar anlaşmalı boşanma davası açacaksa, ziynet alacakları konusunda da anlaşma sağlamalıdır. Fakat anlaşma sağlanamıyorsa ve çekişmeli boşanma davası açılıyorsa, kanunen uygun görülen şekilde ziynet alacağı dağılımı yapılır.

Yargıtay’ın son vermiş olduğu bazı kararlara göre; 

Kadına takılan her türlü ziynet eşyası kadına ait olmaktadır (altın, bilezik, kolye vb. takılar)

Erkeğe takılan altınlar içerisinde kadına özgü olan takı çeşitleri varsa bu takılar kadına aittir

Erkeğe takılan çeyrek, tam altın gibi altınlar ve paralar erkeğe ait olur

Eğer taraflar arasında ziynet paylaşımına dair anlaşma yapılmışsa bu anlaşma kuralları uygulanır.


Ziynet Alacağı Davası Dilekçesi

                                    … NÖBETÇİ AİLE MAHKEMESİNE

DAVACI: Davacı bilgileri bu alana yazılır (T.C. Kimlik numarası, isim-soy isim, ikametgâh adresi)

VEKİLİ: Dava avukatı varsa dilekçeniz avukat tarafından düzenlenir, avukatınız yoksa bu alan dilekçede yer almaz.

DAVALI: Davalı bilgileri bu alana yazılır

KONU: Düğünde takılan ziynet eşyalarının aynen iadesine veya değeri niteliğinde iadesine istemden ibarettir.

AÇIKLAMALAR: Davaya neden olan konular maddeler halinde yazılır.

HUKUKİ NEDENLER: TMK, HMK ve ilgili yasal mevzuat

HUKUKİ DELİLLER: Bilirkişi beyanı, tanık, şahit, resim, düğün videosu ve diğer deliller bu alanda belirtilir.

SONUÇ VE TALEP: Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle davanın kabulüne ve ziynet alacaklarının iadesi talep edilmektedir. 


Ziynet Eşyaları Bedeli Hesaplanması

Ziynet alacağı davası sürecinde ziynet alacakları nasıl hesaplanır ve hangi şekilde alınabilir? Ziynet alacağı davalarında, davacının talebi esas alınmaktadır. Yani iş bu dava içeriğinde hâkim, davacının talepleri doğrultusunda olan seçenek hangisiyle ona göre yol izlemelidir. Davacının seçim hakları şu şekildedir;

Misliyle iade

Ziynet bedelinin iadesi

Ziynetlerin aynı şekilde iadesi

Ziynetlerin aynısı yoksa bedelinin iadesi

Fiili iadesindeki bedel iadesi

Davacı yukarıda belirtiğimiz şekillerden istediği seçimi mahkemeye beyan ederek, ziynet alacaklarının iadesini talep eder. Bu davadaki ispat yükümlülüğü davacı tarafa aittir. Davacının mahkemeye ziynetlerini ispat etmesinden sonra, mahkeme hükmünü verir ve ziynetlerin iadesi gerçekleşir. Davalı taraf, davacının mahkemeye beyan etmiş olduğu delillerin gerçekliğinin olmadığını beyan ederse bu durumda da davalı taraf kendi ispatlarını süresi içinde mahkemeye iletmelidir. 

Velayet Davası

Velayet davası açılabilmesi için kanunen öngörülen vakıalardan en az bir tanesinin meydana gelmiş olması gerekir. Reşit olmayan çocuğun velayet hakkı istisnai bir durum yoksa anne ve babaya aittir. Çocuk evlilik dışı dünyaya gelmişse ya da boşanma veya ayrılık davası açılmışsa çocuğun velayet hakkında değişiklik olabilir. 

Velayet davasının açılma gerekliliklerinden biri de, boşanmış çiftlerden velayet hakkı alamayan tarafın talebiyle olur. Boşanma davasının sonucunda taraflar; ortak velayete karar verebileceği gibi velayet hakkının sadece tek tarafta olmasına da karar verilebilir. Bu boşanma davasının türüne ve tarafların diğer etkenlerine bağlı olarak belirlenir.

Boşanma davasıyla, velayet hakkı tek tarafa tanımlanmışsa yaşanılan vakıalar neticesinde diğer taraf velayetin kendisine verilmesini talep edebilir. Diğer taraf velayet hakkını iade almak isterse, velayetin değiştirilmesi davası açmalıdır.


Avukatsız Velayet Davası 

Velayet, tamamen çocuğun çıkarlarının korunması için düzenlenmiş bir olgudur. Ebeveynlerin ortak sorumluluğudur. Fakat yazımıza başlarken de bahsettiğimiz gibi velayet hakkı değişmişse eğer velayeti alan tarafında belli başlı yükümlülükleri vardır. 

Velayet hakkı alan taraf çocuğun hem maddi hem de manevi olan tüm çıkarlarını korumalıdır. Ayrıca çocuğa düzenli bir hayat sunmalı ve kötü olaylardan çocuğu korumalıdır. Velayet hakkına sahip olan taraf bu durumlara uygun davranmazsa veya çocuğa kötü davranırsa, suça teşvik ederse vb. davranışlar sergilerse velayet hakkı almayan tarafın kendisine dava açma hakkı oluşur.

Türk medeni hukuku kapsamına göre, velayet davalarında avukatla çalışma zorunluluğu bulunmamaktadır. Fakat bu davanın konusu bir çocuğun gelişimi olduğu için oldukça hassas bir süreçtir ve tüm detaylar en ince ayrıntısına kadar bilinmelidir. Bu sebeple de bir avukat desteğinin alınması çocuğun çıkarlarının korunması açısından önemlidir. 


Velayetin Değiştirilmesi Dava Dilekçesi

Velayet davası türlerinden biri de velayetin değiştirilmesi davasıdır. Velayetin değiştirilmesi davası açılabilmesi için öncelikle kanunen belirlenen sebeplerden en az bir tane vakıanın gerçekleşmiş olması gerekir. Ayrıca bu davadaki ispat yükümlülüğü davacı yani davayı açan tarafa aittir. 

Velayetin değiştirilmesi davası açılırken konuya uygun şekilde düzenlenen dilekçe içeriği oluşturulmalıdır. Dava sürecinizi ilerletecek vekil avukatınız varsa dilekçeyi hazırlama sorumluluğu avukatınızındır. Fakat avukatsız dava ilerletecekseniz mutlaka bilgi sahibi olarak dilekçe hazırlamalı ve dava açmalısınız. Eksik veya yanlış bir etkende davanızın reddi gerçekleşebilir. 

Dilekçenizin içeriğinde;

Tarafların adı, soyadı, ikametgâh bilgisi yer almalıdır

Davaya konu olan bütün nedenler sırasıyla dilekçede beyan edilmelidir

Şahitler belirtilmeli

Deliller belirtilmeli

Talepler beyan edilmeli

Ortak Velayet

Ortak velayet, müşterek çocuğun velayet kapsamında yer alan haklarının korunması ve sorumluluklarının yerine getirilmesinde hem annenin hem de babanın yer almasıdır. Yani bu kapsamda çocuğun velayet hakkı hem anneye hem de babaya aittir. Çocuğun velayet hakları yaşanılan olgulara göre değişiklik göstermektedir. Kısaca belirtmek gerekirse;

Evlilik birliği içinde dünyaya gelen çocuğun velayet hakkı anne ve babaya aittir

Evlilik dışı dünyaya gelen çocuğun velayet hakkı öncelikle anneye aittir. Fakat baba resmi şekilde çocuğu tanırsa velayet hakkında ortaklık olabilir. 

Anlaşmalı boşanma davasında, ebeveynlerin ortak kararına göre velayet hakkı taraflardan birine veya ikisine ait olur

Çekişmeli boşanma davasında, velayet hakkının tanınması kararı hâkim tarafından verilir

Anne ve babanın çocuğun çıkarlarına ters davranışlar sergilemesi durumunda ise 3. Kişiler tarafından gerekli bildirimler yapılarak velayet hakkı anne ve babadan alınabilir.


Anlaşmalı Boşanmada Ortak Velayet

Anlaşmalı boşanma davası tek celsede sonuçlanan bir davadır. Bu sebeple de tarafların maddi ve manevi olarak en az şekilde kayıp yaşaması sağlanır. Fakat bu davanın gerçekleşebilmesi için bazı şartlar vardır. Bunlar; 

Taraflar boşanmayı kabul etmeli

1 yıldır evlilik olmalı

Boşanmanın maddi sonuçlarında anlaşma sağlanmalı (Nafaka, tazminat, mal paylaşımı vb. diğer)

Boşanmanın manevi sonuçlarında anlaşma sağlanmalı (Velayet, kişisel ilişki kurulma süresi vb. diğer)

Yukarıda da belirttiğimiz şekilde anlaşmalı boşanma davasının gerçekleşebilmesi için tarafların mutlaka anlaşma sağlaması gereken bir konuda velayet hakkıdır. Taraflar müşterek çocuğun velayet hakkının nasıl olacağına ve çocukla kişisel ilişki kurulma zamanlarının belirlenmesinde anlaşma yapılmalıdır.


Ortak Velayetin Olumlu Özellikleri

Ortak velayet bazı kapsamlar düşünüldüğü zaman, anne-baba ve çocuk açısından avantaj sağlamaktadır. Bunlara örnek olacak birkaç madde belirtecek olursak;

Çocuğun gelişiminde anne ve baba aktif yer alır

Çocuk ebeveynleriyle aktif vakit geçirir

Anne ve baba velayetin sorumluluklarını paylaşmış olur

Çocuğun psikolojisi açısından boşanma kavramını atlatması daha kolay olur

Ortak velayetin olumlu olduğu kadar olumsuz etkileri de vardır. Buna örnek olabilecek birkaç madde belirtecek olursak;

Ebeveynler arasında ortak karar alınamadığı zaman, çocuk bu durumdan etkilenebilir

Anne ve baba kendi söz haklarının geçerli olması için karar alma konusunda çatışma yaşayabilir

Eğitim, hastane vb. diğer konularda acil karar alınması gerekirse sorun yaşanabilir

Boşanma Davasında Hâkim Kararı

Anasayfa Hukuk Alanları Boşanma Davasında Hâkim Kararı

Boşanma davasında hâkim kararı ne zaman açıklar ve bunun sonuçları nelerdir? Boşanma davasında verilen kararları davanın şekline göre incelememiz gerekir. Boşanma davaları şekline göre iki kısma ayrılır. Bunlar; anlaşmalı boşanma davası ve çekişmeli boşanma davasıdır. 

Anlaşmalı boşanma davası tüm şartlar yerine getirilmişse tek celsede sonuçlanır. Dava bütün şartlara uygun açıldıysa ve taraflar mahkemede hem boşanmayı hem de protokolde yer alan maddeleri kabul ettiklerini sözlü şekilde beyan ederse hâkim boşanmanın gerçekleşmesi yönünde karar verir. Hâkim kararı taraflara sözlü şekilde açıklar ve sonrasında iki haftalık kesinleşme süreci başlar. Kesinleşme sürecinin de tamamlanmasıyla birlikte taraflar resmi şekilde boşanmış olur.

Çekişmeli boşanma davasında, boşanmanın maddi ve manevi sonuçları hakkında karar verme yetkisi hâkime aittir. Hâkim, tarafları ve şahitleri sözlü şekilde dinler, delilleri inceler ve gerekli görürse ek delillerin mahkemeye ulaşmasını ister. Bütün incelemeleri ve değerlendirmeleri yaptıktan sonra boşanmanın sonuçları hakkında karar verir. 


Boşanma Davasında Hâkim Kararına İtiraz

Boşanma davasında hâkim kararı önemlidir fakat bu karara tarafların itiraz etme hakkı da vardır. Gerek anlaşmalı boşanma davasında gerekse çekişmeli boşanma davasında taraflar hâkimin vermiş olduğu her karara itiraz edebilirler. Fakat itiraz edilirken kanunen belirlenen süre içinde itirazın gerçekleşmesi gerekir. Aksi olan durumda karar kabul edilmiş sayılır.

Çekişmeli boşanma davalarında sıklıkla görülen bir durumda hâkimin vermiş olduğu karara taraflardan birinin itiraz etmesidir. Verilen karara itiraz etmek isteyen taraf süresi içinde mahkemeye dilekçesini sunarak itirazını beyan etmiş olur. 

İtiraz hakkını kullanana taraf, itiraz süresi içinde mahkemeye dilekçesini iletmelidir. Ayrıca itiraz dilekçesinin içeriğinde verilen karara neden itiraz edildiğinin açıklaması ve ispat delilleri de yer almalıdır.


Boşanma Davasında İtiraz 

Boşanma davasında hâkim kararı, boşanmanın gerçekleşmesine yönelik olabilir. Boşanma davası süreci doğru şekilde ve eksiksiz başlatıldıysa ve süreç bu şekilde ilerletildiyse hâkim boşanmanın gerçekleşmesine karar verebilir. 

Boşanmanın gerçekleşmesi yönünde verilen karara, boşanmak istemeyen taraf itiraz edebilir. Boşanmak istemeyen taraf, karar verildikten sonra itiraz süresi içinde istinaf mahkemesine başvuru yapmalıdır.

İstinaf mahkemesine yapılan başvuru dilekçe eşliğinde olur. Eğer dava sürecinizi ilerleten vekil avukatınız varsa sizin adınıza gerekli dilekçe hazırlığını yapar ve dilekçenin mahkemeye ulaşmasını sağlar. Dava sürecini ilerleten avukat yoksa buradaki tüm sorumluluk tarafa aittir. 

İddet Süresi Nedir

Anasayfa Hukuk Alanları İddet Süresi Nedir

İddet süresi nedir ve bu sürede hangi kurallara uygun davranılmalıdır? İddet süresi, Türk Medeni Kanunu madde 132 içeriğinde yer almaktadır. İddet yani bekleme süresi boşanma davasının kesinleşmesinden sonra geçerli olan süredir. 

İddet yani bekleme süresi boşanma davası kesinleşen kadının 300 gün süresince evlenmesine izin vermeyen bir uygulamadır. Bu uygulamanın en temel sebebi, kadının hamile olma riski ve yeni doğacak çocuğun doğru şekilde nüfusa kaydedilebilmesidir. 

Boşanan kadın 300 günlük süre içerisinde dünyaya çocuk getirirse eğer, çocuk kadının boşandığı erkeğin nüfusuna kaydedilir. Fakat çocuk, kadının boşandığı erkekten değilse nüfus kayıt işleminde yanlışlık gerçekleşmiş olur. Böyle yaşanılabilecek durumların önüne geçilmesi adına kadınların yeniden evlilik yaşayabilmesi için iddet süresini beklemesi veya bu sürenin kaldırılmasını sağlaması gerekir. 


Boşanan Kadının İddet Süresi

İddet süresi nedir sorumuzu açıklamaya devam ederken, bu sürenin kadınlara olağan etkilerinden bahsetmeye devam edeceğiz. İddet yani bekleme süresi, boşanma davasının kesinleşmesiyle başlar ve 300 günlük sürenin dolmasıyla sona erer. 

Kanun koyucunun belirlemiş olduğu 300 günlük süre içerisinde yeniden evlilik yaşanabilir mi? Bu sorunun yanıtını resmi işlem yapılmadığı sürece “hayır” olarak verebiliriz. Kanunen kesin şart olan 300 günlük süre içerisinde yeniden evlenmek isteyen kadın, iddet süresinin kaldırılmasını sağlamalıdır. 

İddet süresinin kaldırılmasını isteyen kadın, mahkemeye başvuru yaparak iddet süresinin kaldırılması davası açmalıdır. Dava içeriğinde kadın hamile olmadığını kanıtlayarak sürenin sona ermesini sağlar ve 300 gün dolmadan yeniden evlenebilir. Kadının hamile olmadığını kanıtlaması için mahkemenin belirlediği hastanede testlerini yaptırması gerekmektedir. 

Erkek İçin İddet Süresi

İddet süresi nedir kapsamı kadar araştırılan bir konuda, erkeklerin boşanma sonrasında yeniden evlenebilmesi için iddet süresini beklemesi gerekip gerekmediğidir. Türk medeni hukukumuza göre 300 günlük bekleme süresinin amacı, bu sürede dünyaya gelen çocuğun doğru şekilde nüfusa kaydedilmesini sağlamaktır.

Bahsi geçen sürede dünyaya gelen çocuğun çıkarlarının korunması ve olası karışıklıkların önlenmesi için belirlenen süre erkekleri muaf tutmaktadır. Yani bekleme süresi sadece yeni boşanan kadınlar için geçerli olmaktadır.

Yeni boşanan erkek, boşanma davasının kesinleşmesinden sonra istediği tarihte yeniden evlilik yaşayabilir. Kanun koyucu yeni boşanan erkeğin, boşanma sonrasında hemen evlenebilmesi için bekleme süresi zorunluluğu veya herhangi bir işlem yapılması gerektiğini belirtmemiştir. 


Boşanma İddet Süresi

Boşanan kadının yeni bir evlilik yapabilmesi için, beklemek zorunda olduğu iddet süresinin sona ermesi gerekir. Süresi dolmadan yeniden evlilik yapmak isteyen kadın mahkemeye başvuru yapmalıdır. İddet müddeti davalarında görevli mahkeme aile mahkemeleridir. Mahkemeye, konuya uygun dilekçe düzenlemesiyle başvuru yapılması gerekmektedir. 

Kanunen gerekli olan bu mahkemede, kadının hamile olup olmadığının kanıtlanması gerekir. Çünkü yazı içeriğimizde de bahsettiğimiz gibi, kadının bu sürede doğum yapması sonucunda bebeğin nüfus kaydında farklılık oluşur. Kanun koyucu bu kapsamla, çocuğun çıkarlarını göz önüne alır. 

4721 sayılı TMK madde 132 içeriğine göre; Evlilik sona erdiyse kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak üç yüz gün bitmediği sürece evlenemez. Doğurmuş olan kadının süresi biter. Kadının eski evliliğinden hamile olmadığının öğrenilmesi ya da evliliği sonlanan eşlerin yeniden birbiriyle evlenmeyi talep etmesi halinde süre sonlandırılır. Ayrıca TMK kapsamına göre; boşanmış kadınlar, iddet süresi sona ermiş olması halinde mahkemeye başvuru yapmadan yeni bir evlilik yapabilir. 

Ceza Hukukunda Af

Ceza hukukunda af olursa ne olur? Türk ceza kanunu madde 65 içeriğinde af kapsamı açıklanmıştır. Kanunlarımıza göre af kendi içerisinde iki kısma ayrılmaktadır. Bunlar; genel af ve özel af olmaktadır. Genel af TCK madde 65/1 içeriğinde, özel af ise 65/2 içeriğinde yer alır.

Genel af, kamu davalarının düşmesi sonucunda ya da mahkumiyetin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasıyla meydana gelir. Genel af, tüm suçları kapsayacak şekilde yapılabileceği gibi bazı suçlar içinde geçerli olabilir. Bu af şekli TBMM kararı ile uygulanabilir. 

Özel af; ceza süresinin azaltılması, cezanın infazından vazgeçilmesi ya da verilen cezanın adli para cezasına çevrilmesiyle meydana gelir. Özel af, Cumhurbaşkanı kararı ile uygulanabilir.


Genel Af Sonuçları 

Ceza hukukunda af kapsamında yer alan, genel af bölümünün sonuçlarını şu şekilde belirtebiliriz;

Savcılık soruşturmaları hakkında takipsizlik kararı verilir.

Ceza mahkemelerinde yeni açılan ve devam etmekte olan kamu davalarına yönelik, davanın düşmesi kararı verilebilir.

Kesinleşen cezalar ortadan kaldırılır, hükmün infazı gerçekleşmez.

Af gerçekleştiği zaman, cezalar sabıka kaybından silinebilir.

Genel aftan faydalanan hükümlü, daha sonra aynı suçu işlese bile tekerrür kanunları uygulanmaz. Aynı suçu yeniden işleyen hakkında cezanın ertelenmesi kararı verilebilir. Fakat hagb kararı verilemez.

Memur ya da kamu görevlileri hakkında verilen cezaların ortadan kaldırılmasıyla birlikte disiplin cezaları da ortadan kaldırılmış olur.

Ceza evinde olan tutuklu ve hükümlüler af çıkmasıyla birlikte ceza evinden hemen çıkartılır.


Özel Af Sonuçları

Ceza hukukunda af kapsamının sonuçlarını açıklamaya devam ederken, yazımızın bu alanında özel af kapsamının sonuçlarından bahsedeceğiz. Özel af kapsamının sonuçları hakkında birkaç madde belirtecek olursak;

Özel af, bireysel özel af ve toplu özel af şeklinde çıkartılabilir.

Bireysel özel af, kişi veya birden fazla kişiye özel olarak çıkartılır. Toplu özel af ise sadece belirlenen suçlara özel çıkartılır.

Özel af kapsamında ceza ortadan kaldırılmaz sadece cezanın şekli değiştirilir.

Cezanın süresi azaltılabilir.

Hapis cezası uygulaması adli para cezası ödenmesine çevrilebilir

Özel af kapsamından faydalanan kişi ilerleyen zamanda aynı suçu işlerse tekerrür kapsamında ceza uygulaması yapılır.

Özel aftan faydalanan kişi aynı suçu tekrar işlerse hagb kararı veya cezanın ertelenmesi kararı uygulaması yapılabilir.

İddet Davası

İddet davası hangi durumlarda açılabilir? İddet süresi, boşanmış kadının yeniden evlenebilmek için beklemesi gereken zorunlu süredir. Bu süre sadece kadın için geçerlidir. Türk medeni hukuku kanunlarına göre boşanmış erkek, boşanmanın akabinde hemen yeniden evlenebilirken bu durum kadın için geçerli değildir.

 Hukuk sistemimize göre boşanan kadınların yeniden evlenebilmesi için beklemesi gereken süre 300 gündür. 300 günlük iddet süresi dolmadan evlenmek isteyen kadın, mahkemeye başvuru yaparak iddet süresinin kaldırılması davası açmalıdır. 

İddet süresinin bekletilmesi, soy bağında oluşabilecek karışıklıkların engellenmesini sağlar. Evlilik birliği içinde dünyaya gelen çocuk erkeğin nüfus kaydında yer alır. Boşanmanın sonrasında da iddet süresinde dünyaya gelen çocuk aynı şekilde erkeğin nüfusuna kaydedilir. Böyle bir durumda yaşanılması muhtemel olan karışıkların önlenmesi için iddet süresi zorunludur. Fakat süreyi beklemeden evlenmek isteyen kadın mahkemeye başvuru yapar ve sürenin dolmasını beklemeden evlenebilir. 


İddet Süresinin Kaldırılması Davası Dilekçesi

İddet davası açılması için örnek teşkil edecek dilekçe örneği şu şekildedir;


                                        … NÖBETÇİ AİLE MAHKEMESİ’NE

DAVACI: (İsim, soy isim, T.C. Kimlik Numarası ve ikametgâh bilgisi burada yer alır)

KONU: İddet (bekleme) süresinin kaldırılması ve yeniden evlenmeye izin verilmesi taleplidir

AÇIKLAMALAR: (Boşanma dosyasının bilgileri, boşanma tarihi, kadının gebe olmadığı ve yeniden evlenmeyi istediği bilgileri bu alanda yer alır)

HUKUKİ NEDENLER: TMK, HMK ve sair ilgili mevzuat

DELİLLER: Boşanma dosyasının bilgileri, boşanmanın kesinleşme evrakları, gebelik testi ve raporu, her türlü yasal delil

SONUÇ VE İSTEM: Yukarda da belirtildiği üzere mahkemenizce re’sen değerlendirilecek nedenlerle davamızın kabulüne. Gebelik olmadığına dair mahkemeniz tarafından belirlenen hastaneden rapor aldırılmasına ve iddet süresinin kaldırılmasını talep ederiz. 


Eşi Ölen Kadının İddet Süresi

İddet davası sadece boşanan kadın için mi açılır? Toplum arasında araştırılan konulardan biri de kocası ölen kadının iddet süresidir. Halk arasında yaygın olan en yanlış bilgilerden biri de iddet süresi hakkındadır.

Toplumdaki inanışa göre, kocası ölen kadın 300 gün beklemeden evlenebilir. Fakat bu durum tamamen yanlış bilgidir. Türk medeni hukuku kanunlarına göre, kocası ölen kadında boşanmış kadın gibi 300 günlük iddet süresini bekledikten sonra evlenebilir

Kocası ölen kadın, iddet süresi dolmadan yeniden evlenmek istiyorsa mahkemeye başvuru yapmalıdır. Aksi şekilde kanunen geçerli bir evlilik yaşayamaz. 

Bilişim Gizliliğini İhlal Suçu

Anasayfa Hukuk Alanları Bilişim Gizliliğini İhlal Suçu

Bilişim gizliliğini ihlal suçu ne anlama gelir ve bu suçun cezası nedir? Bilişim suçlarının bir diğer terimi de siber suçlar olarak bilinmektedir. Bilişim suçları cep telefonu, bilgisayar, tablet, pos cihazı vb. teknolojik aletler aracılığıyla işlenen suçlar arasındadır. 

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bilişime dair olan suçlar, bilişim alanında işlenen suçlar başlığı altında toplanmıştır. TCK’da yapılan düzenlemelere göre bilişim suçlarını iki ana kısma ayırarak incelemek gerekir. Bunlar; Doğrudan (gerçek) bilişim suçları ve dolayısıyla bilişim suçları yani bilişim yoluyla işlenen suçlardır. 

Teknolojinin ilerlemesiyle kişilerin günlük hayatlarında pek çok kolaylıklarda sağlanmıştır. Fakat bu kolaylıkların bir de olumsuz etkileri gelişmiştir. Kötü amaçlı kişiler teknolojik ürünler aracılığıyla yapılan işlemlere müdahale ederek kişilerin mağdur olmasına sebep olmaktadır. 


Bilişim Suçları Nelerdir

Bilişim gizliliğini ihlal suçu ve diğer bilişim suçlarını iki kısma ayırarak incelemek mümkündür. Bunlar;

1-) Gerçek Bilişim Suçları

  • Banka ya da kredi kartlarının kötüye kullanılması
  • Yasak cihaz ya da programların kullanılması
  • Sistemi bozma, erişimi engelleme vb. diğer zararları verme
  • Bilişim sistemine girme

2-) Bilişim Yoluyla İşlenen Suçlar

  • Özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi
  • Hakaret suçu
  • Haberleşmenin gizliliğinin ihlal edilmesi
  • Eğitim öğretim hakkının engellenmesi
  • Kişisel verilerin kaydedilmesi
  • Verileri hukuka aykırı elde edilmesi ve dağıtılması
  • Bilişim sistemleri kullanılarak hırsızlık
  • Halk arasında panik yaratarak tehdit
  • Suçun övülmesi
  • Suç işlemeye teşvik
  • Müstehcenlik suçu
  • Kumar oynanması için alt yapının oluşturulması
  • Kanunsuz iş yapılmasına teşvik 


Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu

Bilişim gizliliğini ihlal suçu yazımızın bu alanında özel hayatın gizliliğine dair uygulanan suçlardan bahsedeceğiz. TCK 134 hükmünün içeriğinde özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesinden bahsedilmektedir. 

Özel hayatın gizliliğini ihlal eden sanık hakkında 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasına karar verilir. TCK 134/2 gerekliliğince, bilişim sistemleri aracılığıyla özel hayatın gizliliği suçu işlenirse sanığın cezası 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası olur. 

Özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesinde cezasının artmasına neden olan bazı etkenler vardır. Suçun nitelikli olarak işlenmesiyle cezanın artışı onaylanır. Bu suçun nitelikli halleri şöyledir;

Belirli meslek ya da sanatın sağlamış olduğu olanaklardan faydalanılması

Gizli olması gereken ses ve görüntülerin kaydedilmesi

Kamu görevlilerine verilen yetkilerin kötüye kullanılması

Terk Nedeniyle Boşanma Davası

Anasayfa Hukuk Alanları Terk Nedeniyle Boşanma Davası

Terk nedeniyle boşanma davası açılabilir mi? Evlilik birliği devam ederken taraflardan birinin evi terk etmesi durumunda, diğer tarafın boşanma davası açmaya hakkı vardır. Fakat burada önemli etkenler de olmaktadır. Örneğin; evi terk eden eş hangi sebeplere dayanarak evi terk ediyor, evi terk eden eş bunun için zorlandı mı, eş hiçbir sebep olmadan mı evi terk etti vb. etkenler incelenmelidir. 

Türk medeni kanunlarına göre, evin terk edilmesi sonrasında terk edilen eş boşanma davası açabilir. Fakat terk edilen eş boşanma davası açarken, evi terk eden eşe evi terk etmesi için geçerli olaylar yaşatmamış olmalıdır. 

Terk edilen eş, bu sebebe dayanarak boşanma davası açmadan önce, evi terk eden eşe ihtar çekmelidir. İhtar noter aracılığıyla ya da istem üzerine hâkim aracılığıyla yapılmalıdır. İhtar çekilmeden terk nedeniyle boşanma davası açılamaz. 


Terk Sebebiyle Boşanma Davası Şartları 

Eşlerden biri ortak yaşam alanını terk etmelidir: Eşlerden birinin evliliğin yükümlülüklerini yerine getirmemek için evi terk emesi gerekir.

Gerçek terk: Çiftlerin ortak konutta yaşamamaları durumudur. Eşin iradi ve hukuka aykırı şekilde evi terk etmesi durumudur.

Yapıntı terk: Taraflardan birinin diğerine kötü davranışlar sergileyerek evi terk etmesini sağlaması ve evi terk eden eşin eve girememesi durumudur.

Terk eden eşin haklı sebebi olmamalıdır: Buradaki haklı sebep askerlik, hastalık, cezaevinde olma vb. gibi durumlardır.

Eşler arasında ayrılık kararı olmamalıdır: Mahkeme tarafından ayrılık kararı verilmiş olması durumudur.

Terk en az 6 ay sürmelidir: Terk kavramının en az 6 ay sürmüş olması gerekir. 

İhtar çekilmelidir: Terk eden eşe ihtar çekilmeli ve ortak konuta davet edilmelidir. 

Davet edilen konut hazır olmalıdır: Ortak hayatın yaşandığı konut aile ortamına uygun şekilde olmalıdır.


Terk Nedeniyle Boşanma Davası Mal Paylaşımı 

Mal rejiminin tasfiyesi yani mal paylaşımı davası, boşanma davasının kesinleşmesinden sonra başlayan bir davadır. Bu sebeple mal paylaşımı davası boşanma davasıyla birlikte açılabileceği gibi boşanma davası sürecinde veya boşanmanın kesinleşmesinden sonra da açılabilir.

Terke dayalı açılan boşanma davalarında mal paylaşımı genel hükümler kapsamında yapılır. Terkin yanı sıra zina veya hayata kast gibi etkenler olmadığı sürece mal paylaşımı genel hükümlerin gerekliliğince olmalıdır. Hayata kast veya zina gibi davranışları olan taraf mal paylaşımından faydalanamaz veya daha az hak alabilir. 

Eşin kusurlu olarak evi terk etmesi durumunda nafaka ve tazminat haklarında değişiklikler meydana gelebilir. Fakat terk nedeniyle boşanma davası içeriğinde mal paylaşımı yapılırken diğer etkenler yaşanmadığı sürece taraflar mal paylaşımı haklarından faydalanırlar.

Mirasta Mal Paylaşımı

Anasayfa Hukuk Alanları Mirasta Mal Paylaşımı

Mirasta mal paylaşımı yapılırken, mirasçıların atanmış ya da yasal mirasçı olmaları unsurlarına dikkat edilmelidir. Aile içinde gerçekleşen tereke (miras) paylaşımı zümre sistemine göre yapılır. Zümre sisteminde bilinmesi gereken en önemli etken, eş sıfatı olmaktadır. Yani miras bırakanın eşinin adı hiçbir zümre aşamasında olmaz fakat eş her zümre aşamasında mirastan pay alacağı olan kişidir. 

Zümre sisteminin basamakları şu şekildedir;

1.Zümre: Miras bırakanın alt soyu bu grubu oluşturur

2.Zümre: Miras bırakanın anne-babası ve onların alt soyu bu grubu oluşturur

3.Zümre: Miras bırakanın büyük anne-büyük babası ve onlardan gelen alt soy bu grubu oluşturur

Zümre sisteminde miras paylaşımına 1.zümreden başlanılır. Yani 1.zümrede mirasçı varsa 2.zümre mirastan pay alamaz. 


Kardeşler Arası Miras Paylaşımı

Kardeşler arası mirasta mal paylaşımı yapılırken, sağ kalan eş ve hangi kademedeki kardeşlerden bahsedildiği mal paylaşımının oranını belirler. 

1.zümredeki kardeşlerle miras paylaşımı: Miras, hayatta kalan eş ile paylaşılıyorsa mirasın ¼ eşin payı olur. Kalan payda ise kardeşler arasında dağıtılır. Eğer sağ kalan eş yoksa mirasın tamamı kardeşler arasında eşit şekilde paylaşılır. Kardeşlerden biri miras bırakandan önce ölmüşse, ölen kardeşin miras hakkı alt soyuna geçer. 

2.zümredeki kardeşlerin miras paylaşımı: 1.zümrede hiç mirasçı olmadığı durumlarda, 2.zümredeki mirasçılar mirastan hak alabilirler. Miras sağ kalan eş ile paylaşılıyorsa mirasın ½ kısmı sağ kalan eşin olur. Kalan kısım ise kardeşler arasında paylaşılır. Anne ve babadan biri hayatta ise kardeşin payı ¼ oranında, anne-babanın payı ¼ oranındadır. Eğer miras hayatta kalan eş ile paylaşılmıyorsa yani eş yoksa ve anne-baba hayatta değilse mirasın tamamı kardeşler arasında bölüşülür. 


Babadan Kalan Miras Paylaşımı 

Babadan kalan mirasta mal paylaşımı nasıl yapılır? Babadan kalan miras, miras bırakanın alt soyu ile ilgili bir etkendir. Miras bırakanın alt soyu sıfatındaki kişiler, 1.zümrede yer alan mirasçılardır. Baba öldüğü zaman miras paylarının hesaplanması için sağ kalan eşin olup olmadığı dikkate alınmalıdır. 

Baba öldüğü zaman anne hayattaysa, alt soyda yer alan mirasçıların alacakları miras payları farklılık gösterir. Miras bırakanın sağ kalan eşi varsa mirasın ¼ eşin olur kalan ¾ oranındaki kısım alt soy arasında paylaşılır. 

Miras bırakanın eşi hayatta değilse veya herhangi bir sebeple mirastan hak talep etmiyorsa, mirasın tamamı alt soydaki mirasçılar arasında paylaşılır. Mirasta mal paylaşımı oranlara ve zümre sistemindeki yere göre yapılır. Bu durumların aksinde olan paylaşımlar diğer mirasçıların mağduriyet yaşamasına neden olur. 

Boşanma Davasında Nafaka

Anasayfa Hukuk Alanları Boşanma Davasında Nafaka

Boşanma davasında nafaka alınabilir mi? Nafaka, maddi olarak yoksulluğa düşecek olan tarafa verilebilecek maddi ödenektir. Nafakanın alınabilmesi için ortada nafakayı hak edecek geçerli nedenlerin olması gerekir. Boşanma davasında nafakanın alınabilmesi için maddi yoksulluğa düşecek olan taraf talepte bulunabileceği gibi hâkim re’sen nafaka ödenmesine de karar verebilir. 

Boşanma veya ayrılık davasının başlamasıyla birlikte maddi yoksulluğa düşecek olan taraf ve müşterek çocuk için nafaka ödemesi yapılmasına başlanabilir. Halk arasında merak edilen bir durumda, nafaka ödemesini kadının mı yoksa erkeğin mi alabileceğidir. 

Türk medeni hukuku kanunlarına göre, nafaka alan tarafın cinsiyetinin hiçbir önemi yoktur. Nafaka alınabilmesi için en önemli etken, nafaka almak isteyen tarafın maddi yoksulluğa düşecek olmasıdır. Yani boşanma veya ayrılık davasını kadının ya da erkeğin başlatmış olması, nafaka için bir önem teşkil etmemektedir. 


Boşanmada Çocuğa Nafaka Ne Kadar

Boşanma davasında nafaka alacak olan kişilerden biri de müşterek çocuktur. Müşterek çocuğun özel giderleri ve günlük giderleri anne ve baba tarafından karşılanmalıdır. Ebeveynler çocuk yetişkin olana kadar bu sorumluluğu zorunlu şekilde karşılamalıdır. 

Boşanma davasının başlamasıyla birlikte müşterek çocuğun velayet hakkında da bazı değişiklikler meydana gelir. Çekişmeli boşanma davası sürecinde çocuğun velayetinin hangi tarafa ait olacağının kararını hâkim verir. Velayet hakkı alamayan taraf ise çocuğu mahkemenin belirlediği zamanlarda görür ve bu duruma da kişisel ilişki kurma süresi denilir. 

Mahkemenin kararıyla velayet hakkı alamayan taraf, çocuğun giderlerine katkı sağlamakla yükümlüdür. Nafaka ödemesinin miktarı, hâkim tarafından belirlenir ve bu miktar belirlemesinde tamamen çocuğun çıkarları koruma altına alınır.


Anlaşmalı Boşanmada Nafaka Miktarı 

Boşanma davasında nafaka miktarı ne kadar olur sorusunun yanıtını iki şekilde incelememiz gerekir. Boşanma davası, anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma davası şeklinde olur. Bu iki davanın da açılma şartları ve süreçleri tamamen farklıdır. 

Çekişmeli boşanma davasında nafaka miktarının kararını hâkim verir. Hâkim, tarafların gelir ve gider düzeylerini, yaşama koşullarını inceleyerek nafaka miktarını belirler. Ayrıca belirtmemiz gerekir ki; Hâkim tarafından belirlenen nafaka miktarına tarafların itiraz hakkı da vardır.

Anlaşmalı boşanma davasının en temel şartı, tarafların boşanmanın sonuçlarına dair olan maddi ve manevi bütün koşullarda anlaşma sağlamasıdır. Yani taraflar boşanmanın sonuçlarında uzlaşma sağlayamazsa, anlaşmalı boşanma davası gerçekleşemez. Bu sebeple de anlaşmalı boşanma davasında nafaka miktarı taraflarca belirlenmeli ve onaylanmalıdır.

İş Kazası Tazminat Davaları

Anasayfa Hukuk Alanları İş Kazası Tazminat Davaları

İş kazası tazminat davaları, işçinin iş ilişkisi nedeniyle yaralanması veya ölmesi neticesinde açılan davalardır. İş kazası tazminat davası maddi tazminat talepli, manevi tazminat talepli, destekten yoksun kalma talepli açılabilir. İş kazasından kaynaklı açılan tazminat davaları asıl işverene açılabileceği gibi bütün alt işverenlere yani taşerona yönelik olarak da açılabilir. 

İş kazalarına bağlı olarak tazminat davası açılabilmesi için, 5510 sayılı sosyal sigortalar kanunu 13. Maddesinde yer alan vakıalar yaşanmış olmalıdır. Ayrıca iş kazası nedeniyle açılan davalarda zamanaşımı süresi geçerlidir. Bu süre içinde dava hakkını kullanmak isteyen kişi mahkemeye başvuru yapmalıdır. 

İşveren, işçinin işyerindeki ve işe bağlı olan tüm zamanlardaki güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. İşçi bu sürelerde yaralanır veya ölüm halini yaşarsa, işveren maddi ve manevi olarak tazminat ödemekle yükümlü tutulur. İşveren yükümlülüklerini yerine getirmezse hakkında, iş kazası tazminat davaları açılır.

İş Kazası Sayılan Durumlar

İş kazası olarak kabul gören durumlar, 5510 sayılı sosyal sigortalar kanununda 13. Madde içeriğinde belirtilmiştir. Bu maddeden yola çıkarak iş kazası olarak tanımlanabilecek bazı durumları belirtecek olursak;

İşçinin, işyerinde veya iş nedeniyle bulunduğu her alanda yaşadığı bedensel ve ruhsal zararlar iş kazası sayılır

İşçinin, iş nedeniyle çalışma alanının dışına gönderilmesi süresinde veya başka alana gönderildiği yerde başına gelen her türlü kaza iş kazasıdır

Emziren kadın işçinin, çocuğuna süt vermesi için kanunen hakkı olan sürede başına gelen her türlü kaza iş kazasıdır

İşveren tarafından tahsis edilen ve işe gidilmesini sağlayan araçta yaşanılan kazada işçi yaralanır veya ölürse bu durumda iş kazasını oluşturur.


İş Kazası Tazminat Hakları 

İş kazası tazminat davaları açılırken bilinmelidir ki; tazminat hakkı olan kişi 3 şekilde tazminat talep edebilir. Maddi tazminat, manevi tazminat ve destekten yoksun kalma tazminatı iş kazalarında alınabilecek tazminatlardandır.

İş kazasında yaralanan işçinin maddi tazminat hakkı: İşçi, iş kazası neticesinde yaralanırsa;

Tedavi giderleri ve tedavi süresinde yapılan tüm masraflar

Bedensel kalıcı veya geçici zarar meydana gelirse kazanç kaybı nedeniyle iş göremezlik tazminatı

Ekonomik geleceğin zarara uğramasından dolayı oluşan kayıplar işveren tarafından karşılanmalıdır.

İş kazasında ölen işçinin maddi tazminat hakkı: İş kazasının ölümle sonuçlanması halinde; Cenaze giderleri, ölüm öncesinde tedavi yapıldıysa tedavi masrafları, ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin uğradıkları kayıplar işveren tarafından karşılanır.

İş kazası sebebiyle destekten yoksun kalma tazminatı: Ölen işçinin hayattayken maddi destek sağladığı kişilerin yoksunluğa düşmesiyle birlikte destekten yoksun kalma tazminatı talep edilebilir. 

İş kazası sebebiyle manevi tazminat: İşçinin bedenen veya ruhsal olarak ağır yaralanması durumunda ya da ölen işçinin yakınlarının yaşadıkları ruhsal çöküntü nedeniyle talep edebilecekleri tazminat türüdür. 

İş kazası tazminat davaları açılırken davanın türü ve talep edilecek tazminat türü dikkatli şekilde belirlenmelidir. Gerek işçi gerekse davayı açmaya hak kazanan diğer kişiler avukat desteği alarak tazminat hakkını kullanırsa hak kaybı yaşanmasını önlemiş olurlar.

Esenyurt Avukat

Esenyurt avukat olarak hukuk büromuzun faaliyet gösterdiği alanlardan biri de icra ve iflas hukuku olmaktadır. İcra hukuku kapsamında alacaklı ve borçlu olarak iki taraf olmaktadır. Alacaklı olan taraf kendisine yapılması gereken resmi ödemeyi alamadığı zaman kanunen belirlenen uygulamalardan faydalanabilir. Kanunen belirlenen uygulamalardan biri de borçlu tarafa icra uygulanmasıdır. 

İcra hukuku kanun maddeleri uyarınca, alacaklı olan taraf borçlu olan taraftan alacağı ödemeyi zorlama yaptırımla alamaz. Alacaklı olan taraf, Devlet kontrolünde belirlenen icra hukuku kanun maddelerinde yer alan ölçütlere göre kanunen hakkını arar ve kanunların belirlediği yöntemlerle ödemesini alabilir. 

İcra hukuku kendi içinde birden fazla kısma ayrılır. Bu hukuk alanı içerisinde yer alan bazı konu başlıkları şöyledir;

  • - İcra takibinin düzenlenmesi
  • - Haciz işlemleri
  • - İflas hükümleri uygulanması
  • - İflasın ertelenmesi
  • - Menfi tespit uygulaması
  • - Karşılıksız çek işlemleri
  • - Borca itiraz hakkının kullanılması
  • - İcra takibi yapılmasına itiraz hakkının kullanılması
  • - Diğer icra ve iflas işlemlerinin uygulanması ve itiraz hakkının kullanılması 

Esenyurt avukat olarak makale içeriğimize icra ve iflas hukukundan bahsederek devam edeceğiz. Haciz yollarını belirtecek olursak;

İlamlı icra: Bir işin yapılması veya yapılmaması, para ödenmesine dair olan kapsamın mahkeme kararı aracılığıyla icraya konulması şeklidir. 

İlamsız icra: Alacaklı olan taraf, alacak miktarı ve varsa alacağın evrakıyla ilamsız icra yoluna başvuru yapabilir. 

Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu: Alacaklı olan tarafta kambiyo vasfı taşıyan bir belgenin olması durumunda bu işlemi başlatabilir. 

Rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip: Rehinle temin edilmiş olan alacağın cebri icra yolu ile alınması şeklidir. 

İhtiyati haciz: Borçlunun mal kaçırmasına engel olmak amacıyla mahkeme kararıyla işlem yapılması türüdür. 

Esenyurt Avukat Büroları

İcra hukuku; şahısların, bankaların, şirketlerin vb. kurumların beyanlar eşliğinde vermiş oldukları ödemeleri alamamaları durumunda kanun aracılığıyla tahsis edilmesi hukukudur. Bahsi geçen beyanlar; kredi, çek, senet, poliçe vb. ödeme verme şekilleridir. 

İcra hukuku denilince akla sadece alınması gereken paranın tahsil edilmesi gelmemelidir. Bunun yanı sıra; taşınır teslimi, belirlenen işin yapılmaması, irtifak hakkında olan ilamların icrası, taşınmaz malların tahliyesi ve teslim edilmesi, çocukla kişisel ilişkinin kurulması vb. alanları da kapsamaktadır. 

İcra takibi yapmak isteyen alacaklı öncelikle, icra dairesine başvuru yapmalıdır. Alacaklı olan taraf bu başvuruyu kendisi yapabileceği gibi vekil avukatı da icra işlemlerini başlatabilir. İcra sürecinde yanlış ya da eksik işlem yapılmaması adına, süreci avukat eşliğinde ilerletmek her zaman pozitif avantaj sağlamaktadır.

İcra takibi yapılması, dava açılması anlamına gelmemektedir. İcra takibi, borçlunun alacaklı olan tarafa ödeme yapması için başlatılan ve Devlet kontrolünde olan resmi işlemlerdendir. Dava açılma niteliği olmadığı içinde burada bahsi geçen taraflara davacı ve davalı sıfatı yüklenemez. İcra işlemlerinde tarafların sıfatı alacaklı ve borçlu olmaktadır.


Esenyurt İcra Avukatı

Esenyurt avukat olarak hukuk büromuzun icra ve iflas hukukunda bazı yapmış olduğu faaliyetler şu şekildedir;

  • - Çek ve senede bağlı olan alacakların icrası
  • - Cari hesap ve faturaya bağlı olan alacakların icrası
  • - İflas takibi
  • - İflas davasının açılması
  • - Haksız yapılan icra itirazlarının iptali 
  • - Haksız alacak nedeniyle borçlu olunmadığının ispatı için menfi tespit davasının açılması 
  • - Alacaklı gerçek ve tüzel kişiler adına yasal takip süreçlerinin başlatılması ve sonuçlandırılması
  • - Yasal icra takiplerinde hakların korunması
  • - Alacaklı ve borçlu taraf için yasal süreç hazırlığı öncesi anlaşma sağlanması görüşmeleri
  • - İflasın kapanmasına dair resmi işlemlerin yasal takibi 
  • - İflas davası sürecinin ilerletilmesi
  • - Konkordato işlemlerinin yapılması
  • - Tüzel ve gerçek olan kişilerin icra ve iflas hukukuna bağlı olan davalarının takip edilmesi ve sonuçlandırılması


Avcılar Avukat

Avcılar avukat olarak hukuk büromuz; aile hukuku davaları, miras hukuku davaları, ceza hukuku davaları, gayrimenkul hukuku davaları, iş hukuku davaları ve kentsel dönüşüm hukuku davalarında yer almaktadır. 

Avukatlık mesleğini yerine getirmekte yetkili olan avukatlar, mağduriyet yaşayan ve hukuki süreçle haklarını arayan kişilere yardım etmektedirler. Avukatlar, almış oldukları eğitim ve iş hayatlarında edinmiş oldukları tecrübeler sayesinde mağduriyet yaşayan müvekkillerinin haklarını koruma altına alarak, yaşamış oldukları mağduriyetin giderilmesini ve telafi edilmesini sağlar. 

Halk arasında yaygın şekilde avukatsız dava ilerletme yapılabileceği bilgisi vardır. Kanunen pek çok dava avukatsız ilerletilebilir fakat bu sürede mağduriyet yaşayan kişilerin daha fazla hak kaybı yaşayabileceği de düşünülmez. Avukatlar kanun insanlarıdır ve mesleklerinin en temel ilkesi müvekkillerinin haklarını adalet ışığında koruma altında tutmaktır. 

Ülkemizde yapılan pek çok istatistik raporuna göre dava süresini avukatsız ilerleten kişilerin hak kaybı yaşadığı görülmektedir. Kişilerin avukatsız dava ilerletmesinin en büyük etkeni avukat ücreti ödemek istemeyişidir. Fakat yaşanılan hak kayıpları ve dava sürecindeki yıpranmaları daha büyük kayıplara yol açmaktadır. 

Avcılar Boşanma Avukatı 

Avcılar avukat olarak belirtmek isteriz ki; boşanma davaları aile hukuku kapsamında yer almaktadır. Aile hukuku davaları kendi içerisinde pek çok kısma ayrılmaktadır. Bunlara örnek teşkil edecek bazı dava konusu başlıkları şu şekildedir;


  • - Anlaşmalı boşanma davası
  •  
  • - Çekişmeli boşanma davası
  •  
  • - Evliliğin iptali davası
  •  
  • - Velayet davası
  •  
  • - Velayetin değiştirilmesi davası
  •  
  • - Velayetin kaldırılması davası
  •  
  • - Mal paylaşımı davası
  •  
  • - Nafaka davası
  •  
  • - Tazminat davası
  •  
  • - Nişandan ayrılma davası
  •  
  • - İddet süresinin kaldırılması davası
  •  
  • - Soyadı davası
  •  
  • - Soy bağının kurulması davası
  •  
  • - Soy bağının reddi davası 
  •  
  • - Evlat edinme davası 
  •  
  • - Diğerleri 

Anlaşmalı boşanma davası: 1 yıldır evli olan çiftlerin boşanma talebiyle açılabilen bir davadır. Ayrıca bu davanın açılabilmesi için taraflar boşanmanın maddi ve manevi sonuçlarında da anlaşma sağlayabilmelidir. 

Çekişmeli boşanma davası: Taraflar 1 yıldan az evliyse, boşanmayı kabul etmeyen bir taraf varsa veya boşanmanın sonuçlarında anlaşma sağlanamıyorsa çekişmeli boşanma davası açılmalıdır.

Evliliğin iptali davası: Evliliğin iptaline neden olabilecek unsurlarla karşılaşan taraf bu dava türüne başvuru yapabilir. Evliliğin iptal edilmesiyle taraflar resmi evraklarda bu evliliği hiç yaşamamış şekilde gözükürler. 

Avcılar İş Davası Avukatı 

Avcılar avukat hukuk büromuzun yer aldığı görevlerden biri de iş hukuku davalarıdır. İş hukuku davaları işçi-işveren arasında gerçekleşir. İşçinin iş yerinde kaza geçirmesi ve bu kaza sonucunda ölmesiyle dava hakkı işçinin yakınına devrolur. 

İşçi ve işveren iş akdi başlamadan önce bir anlaşma gerçekleştirirler. Bu anlaşma sonucunda aralarında imzalanan iş sözleşmesi yapılır. İş sözleşmesi gerekliliğince iki tarafında karşılıklı yükümlülükleri vardır. Yükümlülüklerini yerine getirmeyen tarafa, karşı taraf iş hukuku kapsamında yaptırımlar uygulatabilir. 

İş hukuku davaları Ülkemizde sıklıkla yaşanmaktadır. İş davalarının fazlalığı Adliyelerde yoğun ve uzun süreçlere neden olmuştur. Sürecin daha kısa sürede sonuçlanması ve tarafların iş hayatlarının aksamaması için hukuk sistemimiz içerisinde arabuluculuk bölümü oluşturulmuştur. 

Arabuluculuk sisteminde, yetkili arabulucu eşliğinde işçi ve işveren arasında veya vekil avukatları arasında toplantılar düzenlenir. Taraflar yapılan toplantılar sırasında anlaşma sağlarsa mahkemeye başvuru yapılmasına gerek kalmadan kısa süre içerisinde anlaşmazlık bitirilir. Eğer taraflar arabuluculuk sisteminde anlaşma sağlayamazsa dava sürecini başlatma hakkına sahiptir. 


Avcılar Ceza Avukatı 

Avcılar avukat ceza hukuku davalarında yer alarak müvekkillerinin yaşamış olduğu mağduriyetlerin giderilmesini sağlamaktadır. Ceza hukuku, toplum düzeninin ve huzurunun sağlıklı şekilde ilerletilmesi için oluşturulmuştur. 

Devlet, halkın bütünlüğünü ve huzurunu korumakla görevlidir. Bütünlük ve huzurun korunması için en temel unsurda bazı kurallar çerçevesinde yaşamaktır. Burada bahsi geçen kurallar, kanun maddelerine uyumlu şekilde yaşamaktır. Kanunlar hangi davranış şekillerinin suç sayılacağını belirler. Ayrıca bir kişinin başkasına karşı haksızlık veya mağdur edici bir olay yaşattığı zaman alacağı cezaları da belirler. 

Ceza davalarında 4 süreç vardır. Bunlar;

Soruşturma aşaması: Bu sürede davanın açılmasına neden olacak tüm nedenler bulunur. Eğer ispata dayalı nedenler bulunmazsa davanın açılmaması yönünde karar verilir. 

Kovuşturma aşaması: Soruşturma aşamasında yapılan tüm araştırmalar iddianame düzenlenerek mahkemeye iletilir. Düzenlenen iddianamede davanın açılmasına gerek vardır kararı bulunuyorsa, davanın açılmasından başlayarak karar verilmesi evresine kadar olan süreye kovuşturma evresi denilir. 

İstinaf aşaması: Taraflardan biri yerel mahkemenin vermiş olduğu kararın doğru olmadığına kanaat ediyorsa, bir üst mahkeme olan istinaf mahkemesine başvuru yapma hakkına sahiptir. 

Yargıtay aşaması: Yerel mahkemenin vermiş olduğu karara itiraz edilirse, dava istinaf mahkemesi tarafından incelenir ve yeniden karar verilir. İstinaf mahkemesinin vermiş olduğu karara da tarafların itiraz etme hakkı vardır. İtiraz hakkını kullanmak isteyen taraf yargıtay aşamasına başvuru yapabilir. 

Avcılar avukat olarak belirtmek isteriz ki; Ceza hukuku davalarının bazılarında avukatla çalışma zorunluluğu olmaktadır. Eğer özel avukatla çalışma yapacak maddi olanaklarınız yoksa, şartların uygun olması dahilinde Baro size avukat ataması yapacaktır. 


Avcılar Kentsel Dönüşüm Avukatı

Avcılar avukatlık hukuk bürosu, kentsel dönüşüm hukuku konularında hukuki süreçleri yönetme ve danışmanlık hizmeti verme konularında yetki sahibidir. Kentsel dönüşüm hukuku, riskli yapı alanlarında çözüm yolları üretmektedir. 

Kentsel dönüşüm hukuki destek çalışmaları, özellikle son yıllarda gündeme gelmektedir. Yaşanılan doğal afetler ve insanların zor durumda kalması, kanun içerisinde yeni düzenlemeler yapılmasına ayrıca riskli binalar hakkında düzenlemeler yapılmasına neden olmuştur. Kanun içeriği 6306 sayılı afet riski maddelerinde yer almaktadır. Deprem vb. diğer doğal afetlere dayanıklı olmayan bina ve diğer yapılar, kanun içeriğine göre incelendikten sonra yeniden yapılandırılmasına karar verilir.

Kentsel dönüşüm sürecinin başlaması için öncelikle karar alınması gerekir. Hisse oranında 3/2 çoğunluğun sağlanması kuralı olmaktadır. Çoğunluk sağlandıktan sonra risk tespiti yapılır ve rapor onaylanır. Yetkili makamlar raporu onaylar ve ibraz edilmesiyle birlikte sürecin ilk aşaması başlatılmış olur. Sonraki aşamada kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalanır. Bu aşamada avukatla çalışma yapılması zorunlu değildir ama hak kaybı yaşanmaması ve sürecin sağlıklı ilerlemesi için şirket avukatı ya da özel avukat desteği alınmalıdır. Beylikdüzü avukat hukuk büromuz kentsel dönüşüme dair hukuki danışmanlık ve sözleşme hizmeti vermektedir. 

Büyükçekmece Avukat

Anasayfa Hukuk Alanları Büyükçekmece Avukat

Büyükçekmece avukat olarak Büyükçekmece, İstanbul ve tüm şehir dışı davalarında kanuni süreçleri ilerletmekteyiz. Hukuk büromuz adaletin sağlamış olduğu kanun yolunda tüm müvekkillerinin haklarını savunmakta ve yaşamış oldukları mağduriyetleri gidermektedir. 

Hukuk büromuzun faaliyet gösterdiği hukuk alanlarından biri de iş hukuku olmaktadır. İş hukuku, işçi ve işveren arasında yaşanan anlaşmazlıkların giderilmesinde önemli yere sahip olmaktadır. İşçi ve işveren iş akdine başlamadan önce aralarında iş şartlarına ve işin yapılmasının karşılığına göre bazı şartlar belirlemektedir. 

İşçi ve işveren arasında yapılan anlaşma şartlarında; işin çalışma şartları, iş için yapılması gereken faaliyetler ve işin karşılığında işçiye ait olacak haklar ve diğer talepler yer alır. İşçi ve işveren iş akdinin başlamasıyla birlikte anlaşmalarında yer alan tüm şartlara uyum sağlamakla yükümlüdür. Taraflardan birinin bunlara uyum sağlamaması durumunda diğer tarafın kanuni hakları meydana gelir. 

Büyükçekmece İş Davası Avukatı

Büyükçekmece avukat olarak görev yapan hukuk büromuz, işçi ve işveren anlaşmazlıklarının giderilmesinde taraflara hukuki destek vermektedir. İş davası türleri şu şekildedir;

İşe iade davası: Bu dava işçi tarafından işverene karşı açılır. İşçinin iş akdinin geçerli bir sebebe dayanmadan sonlandırılması sonucunda, işçi işe iadesini talep edebilir.

Maaş alacağı davası: İşçinin yaptığı işin karşılığında maaş vb. ödemeler alması gerekir. Bu ödemeleri almaması durumunda da işçi maaş alacağı davası açma hakkına sahiptir. 

İhbar tazminatı alacağı davası: Bu davayı hem işçi hem de işveren açabilir. Davanın açılma nedeni ihbar süresine uyulmamasıdır.

Kıdem tazminatı alacağı davası: Kıdem tazminatı alma hakkına sahip olan işçiye tazminat hakkı ödenmezse, işçi işverene yönelik olarak bu davayı açabilir. 

Hizmet tespit davası: İşçinin hizmet süresi SGK kurumuna eksik bildirim yapılmışsa bu dava açılabilir.

Fazla mesai ücret davası: Normal çalışma süresinden fazla çalışan işçiye mesai ücreti ödenmesi zorunludur. İşveren bu ödemeyi yapmazsa, işçi fazla mesai ücret davası açma hakkına sahiptir. 

İş kazası tazminat davası: İşçinin işyerinde geçirdiği kaza sonucunda yaralanması veya ölmesi durumunda bu dava açılabilir. 

Kötü niyet tazminat davası: İş sözleşmesinin kötü niyet amacıyla sonlandırılmasında bu dava açılabilir.

Haklı fesih davası: İş kanunları gerekliliğince hem işçiye hem de işverene haklı durumlarda iş akdinin sonlandırılması hakkı tanınmıştır. Eğer ortada haklı sebep olmadan iş akdi sonlandırılırsa, mağduriyet yaşayan işçi veya işveren bu davayı açabilir. 

Beylikdüzü Avukat 

Büyükçekmece avukat olarak hizmet sunduğumuz bölgelerden biri de Beylikdüzü olmaktadır. Hukuk büromuzun faaliyet göstermiş olduğu hukuk alanlarından biri de kentsel dönüşüm hukukudur. Kentsel dönüşüm hukuku, yaşanması riskli olan bina ve yapıların düzenlenerek güvenli olarak yaşanmasını sağlamaktadır. 

Ülkemiz coğrafi donanım açısından deprem vb. doğal afetlere oldukça yatkın bir bölgede yer almaktadır. Ayrıca pek çok büyük şehrimizde de yapılanmalar oldukça eskidir ve eski yapılanmalar da oldukça tehlike arz etmektedir. Kentsel dönüşüm ve kentsel hukuk haklarının sonuçlarında bu yapılardaki gerekli düzenlemeler yapılır ve insanlar sağlam yapılarda güvenle yaşamaya devam ederler. 

31 Mayıs 2012 tarihinde afet riski altındaki alanların dönüştürülmesine dair yeni kanun düzenlemeleri yapılmıştır. Yapılan kanun çerçevesinde doğal afetlere karşı riskli olan binaların yıkılması ve yeniden yapılanması planlanmıştır. Aynı kanun çerçevesinde yapılan işlemlere yönelik olarak Devlet destekli maddi olanaklar, düşük faizli kredi imkanları, kira destekleri, vergi ve harç muafiyetleri vb. yardımlarda yapılmasına karar verilmiştir. 

Esenyurt Avukat 

Büyükçekmece avukat olarak Esenyurt bölgesinde ve diğer bölgelerde yer alan kentsel dönüşüm hukuku süreçlerini de takip etmekteyiz. Hukuk büromuz kentsel dönüşüme dair müvekkillerine pek çok konuda yardımcı olmaktadır. Bunlara örnek teşkil edecek bazı konu başlıkları şu şekildedir;

  • - Kentsel dönüşüme bağlı olarak kat karşılığı inşaat sözleşmesinin düzenlenmesi
  •  
  • - Kentsel dönüşüme bağlı olarak kat karşılığı inşaat sözleşmesinin iptali

  • - Kentsel dönüşüm izin haklarının alınması

  • - Kentsel dönüşümde tevhid ve ifraz konularının çözümlenmesi

  • - Kentsel dönüşüme uygun riskli raporunun alınması

  • - Kentsel dönüşümde kira desteğinin alınması

  • - Kentsel dönüşüm öncesinde arsa paylarının düzenlenmesi

  • - Kentsel dönüşümde inşaatın durdurulması

  • - Kentsel dönüşüme dair olan tüm konularda sözlü ve yazılı işlemlerin gerçekleştirilmesi


Beylikdüzü Avukat

Anasayfa Hukuk Alanları Beylikdüzü Avukat

Beylikdüzü avukat olarak bilinen hukuk büromuz birçok hukuki dava alanında faaliyet göstermektedir. Beylikdüzü Hukuk bürosu olarak da bilinen hukuk büromuz görev aldığı alanların bazıları şu şekildedir;

  • - Aile hukuku davaları (Boşanma sürecinde; boşanma davaları, nafaka davaları, mal paylaşımı davaları, velayet davaları, kadına ve çocuğa yönelik şiddet davaları vb. diğer aile hukuku davaları) gibi aile mahkemelerinde görülen bir çok davada sizlere yardımcı olmak üzere yanınızdadır..
  •  
  • - Ceza hukuku davaları (Genel ceza davaları, özel ceza davaları vb. diğer ceza hukuku davaları)
  • - Miras hukuku davaları (Miras paylaşımı davaları, mirastan mal kaçırma davaları, mirasın reddi davaları vb. diğer miras hukuku davaları)


- Gayrimenkul hukuku davaları (Ortaklığın giderilmesi davaları, istihkak davaları, kamulaştırma davaları, kira bedeli tespit davaları, tahliye davaları, tapu tescil davaları, tapu iptal davaları vb. diğer gayrimenkul hukuku davaları)

- İş hukuku davaları (İşe iade davası, iş kazası davaları, kıdem tazminatı ve diğer alacak davaları, haklı fesih davaları vb. diğer iş hukuku davaları)

- Kentsel dönüşüm hukuku davaları (Kentsel dönüşüme dair olan bütün konular hakkında Beylikdüzü avukat olarak faaliyet gösterilmektedir)

Hukuk büromuz İstanbul’da yer alan beylikdüzü bölgesi haricinde anlaşmalı olarak tüm şehirlerde ve yurt dışı bağlantılı dava dosyalarında görev alma yetkisine sahiptir. Hukuk büromuz uzman deneyim ve bilgiye sahip olarak avukatlık görevini yerine getirmektedir. Bu sebeple de müvekkillerinin hak kaybı yaşamasını engelleyebilmektedir. 

Hukuk davalarının süreçleri davanın türüne göre değişmektedir. Her davanın açılma şekli, devamlılık süresi ve bu süre içinde yapılması gereken resmi işlemleri farklıdır. Bu etkenlerden herhangi birinde eksiklik veya yanlış işlem yapılması sonucunda davanın reddi gerçekleşebileceği gibi telafisi olmayan hak kayıpları da yaşanabilir.

 Türk hukukuna göre her dava avukatla ilerletilmek zorunda değildir. Fakat kanun koyucunun da belirtmiş olduğu bazı ceza hukuku davalarının avukatla ilerletilmesi zorunludur. Davanızın avukatla ilerletilme zorunluluğu olsun ya da olmasın konu hakkında uzman avukat desteğinin alınması sürecin çok daha faydalı şekilde ilerletilmesini ve sonuçlanmasını sağlar. Genellikle davasını avukatsız ilerletmek isteyen vatandaşlar, süreç içerisinde manevi olarak da yaşadıkları yıpranmalardan dolayı davanın seyrini olumsuz etkileyecek hatalar yapmaktadırlar.


Ticaret Hukuku

Hukuk büromuz, ticaret hukuku konularında hem danışmanlık hizmeti vermektedir hem de dava süreci ilerletmektedir. Ticaret hukuku; ticari faaliyet alanlarında yer alan bireyler ve işletmeler arasındaki ilişkilerde uygulanması gereke kuralları belirlemektedir. Türk ticaret kanunu, 13.01.2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 

Türk ticaret kanunu madde 11/1 içeriğinde, ticari işletmenin tanımına ve unsurlarına yer verilmiştir. Madde içeriği “Ticari işletme, esnaf işletmesi düzeyini aşan gelir elde etme amacını taşıyan ve sürekli, bağımsız bir şekilde faaliyet gösteren işletmedir” şeklindedir. 

Ticaret hukuku, kanunlar tarafından belirlenen 6 alana ayrılmıştır. Bunlar; Ticari işletme hukuku, deniz ticareti hukuku, şirketler hukuku, taşıma hukuku, kıymetli evraklar hukuku ve sigorta hukuku olmaktadır. Belirtilen tüm hukuk alanlarının kapsamı ve süreçlerinin içeriği farklıdır.


Hukuki Danışmanlık

Hukuk büromuz sadece dava süreci ilerletmekte yetkili değildir. Bunun yanı sıra kanunlarla ilgili bilgi almak isteyen tüm kişilere de bilgi verme yetkisine sahiptir. Mağduriyet yaşayan kişinin, kanunen belirli hakları vardır. Kişi bu haklarını doğru şekilde kullanırsa, mağduriyeti giderilir. 

Avukatlar, eğitim hayatları boyunca kanunlarla ilgili eğitim alırlar. Eğitimleri bittikten sonra da staj evresinde bilgilerini deneyime aktarmaya başlarlar. Stajer avukat dönemini tamamlayanlar daha sonra avukat yetkisine sahip olur ve tam yetkiyle göreve başlar. 

Hukuk büromuzun avukatı, bahsettiğimiz tüm evreleri başarıyla bitirmiş ve uzun yıllardır tam yetkili avukatlık hizmeti sunmaktadır. Büromuzun en temel kuralı, dava süreci başlamadan önce bire bir görüşmelerin yapılmasını sağlamaktır. Yapılan görüşmelerde, sürece dair tüm bilgiler verilir ve kanunen belirlenen yol haritası açıklanır. Ayrıca dava süreci başlatmak istemeyen veya süreci kendisi ilerletmek isteyen kişilerde, sadece danışmanlık alarak haklarını öğrenebilir.

 

Beylikdüzü Ceza Avukatı

Beylikdüzü avukat olarak genel ceza davaları ve özel ceza davaları kapsamlarında yer alan tüm ceza davaları türlerinde görev almaktayız. Ceza davalarının tamamı kamu davası kapsamında yer almaktadır. Bu dava türünde Savcılık şartların oluşmasına bağlı olarak dava açmakla yükümlüdür. 

Ceza davalarında görevli olan mahkemeler; 

  • * Ağır ceza mahkemesi
  •  
  • * Asliye ceza mahkemesi
  •  
  • * Çocuk mahkemesi
  •  
  • * Çocuk ağır ceza mahkemesi
  •  
  • * Fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi 
  •  
  • * Sulh ceza hakimliği olmaktadır.


Ceza davası başlatılmadan önce soruşturma aşaması gerçekleşir ve verilen karara göre kovuşturma evresine geçilir. Soruşturma evresi Cumhuriyet Savcılığı tarafından yapılmaktadır. Yapılan araştırmalar ve delillerin incelenmesi sonrasında düzenlenen iddianameyle birlikte kovuşturmaya yer olmasına ya da kovuşturmaya yer olmamasına karar verilir. 

Kovuşturmaya yer olmasına kararının verilmesiyle birlikte ceza davası başlatılır. Soruşturma evresinin sonucunda hazırlanan iddianamede kovuşturmaya yer yoktur kararı verilirse, ceza davasının açılmaması yönünde karar verilmiş olur. Eğer dava taraflarından biri ceza davasının başlatılmasını istiyorsa verilen bu karara süresi içinde itiraz etme hakkına sahiptir. 

Beylikdüzü avukat olarak belirtmemiz gerekir ki; Ceza davasının açılma şekli suçun oluşma haline bağlıdır. Takibi şikâyete bağlı suçlar kapsamında yer alan suçlarda mağdur, müşteki veya suçtan zarar gören kişinin şikâyet etmesi gerekir. Şikâyete bağlı olmayan suçlarda ise yetkili mercilere şikâyet iletilmesine gerek olmadan Savcılık tarafından soruşturma başlatılır. 

Beylikdüzü Boşanma Avukatı

Boşanma davaları, geçerli olan resmi evliliğin sonlandırılması talepli olarak açılan davalardır. Boşanma davaları; anlaşmalı boşanma davası ve çekişmeli boşanma davası şeklinde açılabilmektedir. Bu iki dava türünün de açılma şekli ve davanın ilerleme süreci tamamen farklıdır. 

Anlaşmalı boşanma davasının açılması için; evlilik 1 yıl sürmüş olmalı, taraflar boşanmayı ve boşanmanın tüm sonuçları hakkında anlaşma sağlamış olmalıdır. Çekişmeli boşanma davasının açılabilmesi için ise, kanunen geçerli olan en az bir boşanma nedeni evlilik birliğinde yaşanmış olmalı ve bu sebep dava süresi içinde ispat edilebilir olmalıdır. 

Anlaşmalı boşanma davası açılmadan önce, taraflar arasında anlaşmalı boşanma davası protokolü ve anlaşmalı boşanma davası dilekçesi düzenlenmelidir. Hazırlanan protokol içerisinde; Nafaka miktarı, mal paylaşımı, velayet hakkı, çocukla kişisel ilişki kurulma süreleri ve diğer bütün talepler yer almalıdır. Bu evrak resmi evrak niteliğinde olduğu içinde taraflarca imzalanmalıdır ve bu şekilde mahkemeye sunulmalıdır. Anlaşmalı boşanma davası dilekçesinin içeriğinde ise, protokolde yer alan maddeler açıklanır ve mahkemeye bu iki evrak bir arada iletilir.


Anlaşmalı Boşanma Protokolü

Beylikdüzü avukat, anlaşmalı boşanma davası süreçlerinde görev yapma yetkisine sahiptir. Ayrıca bu süreci avukatsız şekilde ilerletmek isteyen kişilere, hem danışmanlık hizmeti hem de sadece protokol düzenlemesinde yardımcı olmaktadır. 

Anlaşmalı boşanma davası protokolü çok dikkat edilerek düzenlenmelidir. Çünkü boşanma davasının kesinleşmesiyle birlikte, protokol içerisinde yer alan anlaşma maddelerinde değişiklik yapılması çok zor veya imkânsız niteliğinde yer alır. 

Anlaşmalı boşanma davası protokolünde yer alan tüm maddeler detaylı şekilde belirtilmelidir. Örneğin; nafakanın miktarı, ödeme zamanı, yıllık artış oranı vb. bilgiler mutlaka açıklanmalıdır. Ayrıca çocukla kişisel ilişki kuracak kişi, hangi zamanlar içerisinde görüşme yapacak vb. diğer tüm detaylar belirtilmelidir. 

Anlaşmalı Boşanma Avukatları

Beylikdüzü avukat, anlaşmalı boşanma davası sürecinde yetkili avukat olarak görev yapabilmektedir. Anlaşmalı boşanma davası kurallarına uygun olan taraflar, tek avukatla da çalışma yapabilirler. Taraflar avukatla görüşme yaparak, boşanmanın maddi ve manevi sonuçlarında hangi unsurlara karar verdiklerini belirtirler. Avukat bu bilgiler eşliğinde, anlaşmalı boşanma protokolünü ve anlaşmalı boşanma davası dilekçesini düzenleyebilir. Ayrıca tarafların mahkeme tarafından kabul görmeyecek derecede olan şartları varsa, avukat bu konularda da taraflara bilgi verir. 

Hâkim, boşanma davalarında karar verme yetkisine sahiptir. Bu sebeple de tarafların kanunen uygun olmayan şartları varsa hâkim bu konuda da gerekli müdahaleyi yapar ve şartların değişikliğini sağlar. Bahsedilen şartlar boşanmanın maddi ve manevi sonuçlarıyla ilgili olmaktadır. 


Beylikdüzü Boşanma Avukatı

Çekişmeli boşanma davasının açılmasında tarafların ne kadar süredir evli oldukları, boşanmanın sonuçlarında yaşadıkları anlaşmazlıklar ve diğer etkenler önem teşkil etmez. Bu davanın açılması için gereken tek unsur, kanunen geçerli olan boşanma sebeplerinden en az birinin evlilik birliği içinde yaşanmış olmasıdır. 

Çekişmeli boşanma davası açılırken, mahkemeye çekişmeli boşanma davası dilekçesiyle başvuru yapılması gerekir. Bu dava dilekçesi oldukça detaylı hazırlanmalıdır. Dilekçenin içeriğinde boşanmaya neden olan tüm unsurlar, deliller, şahitler ve boşanmaya bağlı olarak oluşan tüm talepler yer almalıdır. Beylikdüzü avukat olarak çekişmeli boşanma davası dilekçesinin titizlikle ve hatasız hazırlanması gerektiğini de belirtmek isteriz. 

Çekişmeli boşanma davası süreci uzun bir süreçtir. Dava süresi avukat eşliğinde ortalama 1,5 yıl içinde sonuçlanırken, avukatsız ilerletilen durumlarda ortalama 3 yıl veya daha fazla sürmektedir. Hukuk davalarında uzayan süreler tarafların eksik veya yanlış işlem yapmasına neden olur. Hak kaybı yaşanmaması için uzman avukat desteği alınması önem teşkil eder.

Nafaka Türleri

Nafaka türleri kendi içinde 4’e ayrılmaktadır. Bunlar;

  • - Tedbir nafakası
  •  
  • - İştirak nafakası

  • - Yoksulluk nafakası

  • - Yardım nafakası

Nafakayı; boşama veya ayrılık durumunda maddi yoksunluğa düşecek olan eş, boşanma veya ayrılık davasında yer alan ergin olmayan çocuk ve maddi yoksunluk çeken yakın aile bireyi alabilir. Her nafakanın talep şekli ve nafakanın alınmasının şartları farklılık gösterir. 

Tedbir Nafakası

Boşanma davasının başlamasıyla veya daha öncesinde eşler ayrı evlerde yaşamaya başlar. Ayrı yaşam alanlarında hayatlarını devam ettiren eşlerden biri yoksunluğa düşebilir. Yoksunluğa düşen veya maddi şartlarında azalma olan taraf nafaka talep edebilir.

Tedbir nafakası sadece eş için geçerli olmaz. Müşterek çocuk içinde tedbir nafakasından bahsedebiliriz. Boşanma veya ayrılık davasının başlamasıyla birlikte, maddi olanaklarında kısıtlama gerçekleşen eş ve müşterek çocuk için tedbiren nafaka ödemesi yapılmasına karar verilebilir. 

Tedbir nafakası boşanma davasının sonuçlanmasıyla sonlanır. Bu durumda devam edecek olan nafaka alımı yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası olur. 

İştirak Nafakası 

Nafaka türleri arasında çok önemli bir yere sahip olan iştirak nafakası, müşterek çocukların alabileceği bir nafakadır. Anne ve babanın çocuğa karşı yapması gereken sorumlulukları vardır. Çocuğun eğitim giderleri, sağlık giderleri, özel bakım giderleri ve diğer giderlerine hem anne hem de baba katılım sağlamakla yükümlüdür.

Boşanma ve ayrılık davasının sonlanmasıyla yetişkin olmayan çocuğun alacağı nafakanın terimi de değişikliğe uğrar. Dava sürecinde tedbir nafakası alan çocuk, davanın sonuçlanmasıyla birlikte iştirak nafakası almaya başlar. 

İştirak nafakası ödemesi yükümlülüğü, velayet hakkını alamayan tarafa aittir. Nafaka miktarına hâkim karar verir. Ebeveynlerden birinin maddi etkenlerinin değişikliğinde ya da çocuğun giderlerinin değişikliğinde, nafaka ödemesinin miktarının değişikliği talep edilebilir. Bu nafaka çocuk yetişkin sayılana kadar devam eder. 

Yoksulluk Nafakası 

Boşanma davası sonrasında yoksulluğa düşecek veya maddi olanakları kısıtlanacak olan eş, nafaka türleri arasında yer alan yoksulluk nafakasını alabilir. Boşanma davası devam ederken maddi durumu olumsuz olarak etkilenecek eş için tedbir nafakası almasına karar verilir. 

Boşanma davasının sonuçlanmasıyla tedbir nafakası sonlanır. Maddi yoksunluğa düşecek olan eş, tedbir nafakasının sonrasında yoksulluk nafakası alabilir. Bu nafakanın miktarına karar verme yetkisi hâkime ait olmaktadır.

Yoksulluk nafakası koşullar dahilinde sürekli olan bir nafakadır. Fakat nafaka alan taraf; maddi olanakları yüksek seviyeye ulaşırsa veya nafaka ödemesi yapan eş maddi yoksunluğa düşerse nafaka miktarında azalma ya da nafakanın ortadan kaldırılması durumu gerçekleşebilir. Ayrıca nafaka alan taraf yeniden evlilik yaşarsa almış olduğu yoksulluk nafakasını artık alamaz. 

Yardım Nafakası

Şimdiye kadar bahsettiğimiz nafaka türleri, boşanma davasına dayalı alınabilen nafakalardandı. Yardım nafakası ise diğer üç nafaka türünden tamamen ayrı bir tarza sahip olmaktadır. Medeni kanunda boşanmaya dair olmayan tek nafaka yardım nafakasıdır.

Yardım nafakası, maddi olanakları kısıtlı olan ya da tamamen kötü olan aile bireyinin yakın soydan talep edebileceği nafaka türüdür. Bu nafaka alt soy, üst soy veya kardeşler için geçerlidir. Kanunlarımıza göre yemek, barınma, sağlık, ulaşım, eğitim vb. etkenlerinin giderlerini karşılayamayan taraf yoksul olarak sayılır.

Yoksulluk kapsamına uygun olan aile bireyi, gelir düzeyi yüksek olan aile bireyinden nafaka almayı talep edebilir. Fakat nafaka talebinde bulunan aile bireyi, mahkemeye yoksulluk sınırında olduğunu ispat etmekle yükümlüdür. Ayrıca nafaka talep eden aile bireyinin çalışmaması koşulu içinde geçerli sebepleri olmalıdır.

Hukuk Alanları


Vasiyetname Nedir

Vasiyetname nedir ve nasıl düzenlenmelidir? Miras bırakan, düzenlenen vasiyetnameyle birlikte mal varlığının nasıl paylaşılmasını istediğini ölümden önce düzenlemiş olur. Vasiyetname düzenlemesi 3 şekilde yapılabilir. Bunlar; el yazılı vasiyetname, resmi vasiyetname ve sözlü vasiyetname şeklindedir. 

Vasiyetname düzenlemesi yapılırken hem vasiyetnamenin hem de miras bırakanın uygunluk koşullarına uygun olması gerekir. Aksi olan durumlarda vasiyetnamenin iptali talep edilir ve vasiyetname iptal edilir. 

Türk medeni kanunu 514. Maddesinin içeriğinde vasiyetnameyle ilgili bir kanun düzenlemesi yapılmıştır. Düzenlenen kanun içeriği şu şekildedir; Miras bırakan, tasarruf özgürlüğünün sınırları içinde mal varlığının tamamında ya da bir kısmında vasiyetname veya miras sözleşmesi yaparak tasarruf hakkını kullanabilir. Miras bırakanın tasarruf etme hakkı içinde bulunmayan kısım ise yasal mirasçılara aittir. 

Bozulmayan Vasiyetname

Vasiyetname nedir sorumuzu yanıtlamaya devam ederken, vasiyetnamenin iptal edilip edilemeyeceği hakkında bilgi vereceğiz. Vasiyetname, miras bırakanın ölmesiyle birlikte mirasçıların tüm haklarının açıklandığı düzenlemedir. Peki mirasçılar düzenlenen bu vasiyetnameye itiraz etme hakkına sahip midir?

Miras hukuku kanunlarına göre, mirasçıların biri ya da tamamı vasiyetname okunduktan sonra haksızlığa uğradığını düşünüyorsa itiraz etme hakkını kullanabilir. Mağduriyet yaşadığını düşünen mirasçı, vasiyetnamenin iptali davası açarak mağduriyetinin giderilmesini talep edebilir.

Vasiyetnamenin iptal edilmesi için açılacak davada hak düşürücü sürede vardır. Mirasçı vasiyeti öğrendikten sonra 1 yıllık süre içinde dava açma hakkını kullanabilir. İyi niyetli olan mirasçılara karşı 10 yıllık süre içinde, kötü niyetli olan mirasçılara karşı da 20 yıllık süre içinde dava açılabilir.

65 Yaş Üstü Vasiyetname

Vasiyetname nedir kapsamı kadar araştırılan bir konuda, 65 yaş üstünde olan kişilerin vasiyetname düzenlemesi yapıp yapamayacağıdır. Vasiyetname düzenlenmesi için geçerli olan en önemli şart, kişinin ayırt etme gücüne sahip olmasıdır. Miras bırakan ayırt etme gücüne sahip değilse kaç yaşında olursa olsun vasiyetname geçerliliğini yitirir.

65 yaş ve daha yüksek bir yaşta olan kişi, vasiyetname düzenlemesi yapabilir. Fakat miras bırakan sıfatındaki bu kişi vasiyetname düzenlemesi yapmadan önce bazı resmi başvuru ve işlemleri de yapmalıdır. 

Vasiyetname düzenlemesi yapacak kişi 65 yaşından büyükse, vasiyetname düzenleyeceği gün devlet hastanesinden randevu almalı ve vasiyetname düzenlemesi yapmaya uygun şartlarda olduğunu bu şekilde kanıtlamalıdır. Burada bahsi geçen kanıt, devlet hastanesinden alınacak olan vasiyetname yapmaya uygun sağlık raporudur. 

Hırsızlık Suçu Nedir

Anasayfa Hukuk Alanları Hırsızlık Suçu Nedir

Hırsızlık suçu nedir ve bu suçun işlenmesi durumunda alınacak cezalar, Türk ceza kanunu madde 141 ve devamında açıklanmıştır. Hırsızlık suçu, Türk ceza kanununun kişilere yönelik işlenen suçlar kapsamı içeriğinde yer alır. 

Hırsızlık, kişinin izni olmadan taşınır herhangi bir şeyinin zorla alınması durumudur. Hırsızlık suçunun kapsamı ikiye ayrılarak incelenir. Bunlar; basit hırsızlık suçu ve nitelikli hırsızlık suçudur. Suçun bu iki şekilde işlenmesi durumunda alınacak ceza oranında da farklılıklar meydana gelir. 

Basit hırsızlık suçunun kapsamı; açık alanda bırakılan eşyanın alınması şeklinde tabir edilmektedir. Nitelikli hırsızlık suçu ise, kapalı alanda bulunan eşyanın alınması şeklindedir. 

Hırsızlık Suçunun Şartları

Hırsızlık suçu nedir sorusunun yanıtını verdikten sonra, bu suçun şartlarından ve bazı özelliklerinden bahsedeceğiz. Hırsızlığın şartlarını ve özelliklerine uygun bazı maddeler şu şekildedir;

  • - Suça konu olan eşya taşınır özellikte olmalıdır
  •  
  • - Suçu oluşturan eşyanın sahibinin haberi olmadan veya zorla eşyanın alınması gerekir
  •  
  • - Suça konu olan eşya başkasına ait olmalıdır
  •  
  • - Bir başkasına emanet edilen bir eşyanın da alınması hırsızlık suçu kapsamındadır
  •  
  • - Eşyanın bulunduğu yerden alınmasıyla birlikte suç işlenmiş olur
  •  
  • - Fail, kendi eşyası zannederek bu eşyayı almışsa ve bu durumu ispat edebiliyorsa hırsızlık suçu olmaz
  •  
  • - Hırsızlık suçu, yüz kızartıcı suçlar arasında yer alır. Bu sebeple de suça karışan kişiler belli başlı iş alanlarında görev yapamaz
  •  
  • - Hırsızlık, konuta girerek yapılırsa konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından ayrı ayrı ceza alır

İlk Hırsızlık Suçunun Cezası

Hırsızlık suçu nedir sorusu kadar araştırılan bir soru da suçun ilk defa işlenmesinde uygulanacak ceza ölçütüdür. Türk ceza kanununda belirlenen bütün kanun maddeleri, toplum huzurunun sağlanması için düzenlenmiştir. Hırsızlık suçu da toplum huzurunu bozan eylemlerdendir. 

Hırsızlık suçuna karışmış olan failin ceza almaması gibi bir durumu olamaz. Fakat suçun işlenme şekli, hırsızlığın basit veya nitelikli halinde yapılması, suçun daha önceden işlenip işlenmemesi gibi etkenleri ceza oranında farklılıklar yaratır.

Hırsızlık suçunu ilk defa işleyen fail hakkında hâkim en alttan ceza oranı uygulama inisiyatifini kullanabilir. Bu inisiyatifin uygulanabilmesi için ortada gerçek bir pişmanlık ve bir daha suça karışılmayacağının ispatlanması gerekir. Sonuç olarak fail ilk defa hırsızlık suçuna karışmış olsa bile ceza alır. Fail ilk defa basit hırsızlık suçu işlemişse 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası alır. Eğer fail ilk defa nitelikli hırsızlık suçu işlemişse 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası alır. 

Ceza Davası Nasıl Açılır

Anasayfa Hukuk Alanları Ceza Davası Nasıl Açılır

Ceza davası nasıl açılır sorusunun yanıtını iki şekilde verebiliriz. Ceza davaları şikâyet üzerine veya şikâyet olmadan açılabilir. Şikâyet olması veya olmaması etkeni, yaşanılan vakıa ve vakıayı yaşayarak mağdur olan kişiye göre değişiklik gösterir. 

Şikâyete bağlı olan suçlarda Savcılığa veya kolluk kuvvetlerine başvuru yapılır ve sonrasında hukuki süreç başlatılır. Şikâyete bağlı olmayan suçlarda ise Savcılık re’sen soruşturma başlatabilme yetkisine sahiptir. 

Ceza davaları, iddianameyle birlikte görevli ve yetkili ceza mahkemesinde açılabilir. Savcılık, şikâyete bağlı olan suçlarda şikâyet üzerine, şikâyete bağlı olmayan suçlarda ise delil toplayıp inceleme yaparak sürecin başlamasını sağlayabilir. Hazırlanan iddianame mahkemeye iletilir. Mahkeme iddianamede eksiklikler olduğunu düşünürse 2 haftalık süre verir ve Savcılık bu sürede eksiklikleri giderir ya da mahkemenin kararına itiraz eder. Davanın açılmış olduğu mahkeme iddianameyi kabul ettikten sonra ceza davası başlamış olur. 

Ceza Davası Nedir

Ceza davası nasıl açılır sorusunun yanıtını verdikten sonra, ceza davasına dair bilinmesi gereken en önemli konulardan biri olan ceza davası nedir ve içeriklerinde neler vardır sorusunun yanıtını vereceğiz. 

Ceza davalarına bakmakla görevli mahkemeler ikiye ayrılır. Bunlar; Asliye ceza mahkemesi ve ağır ceza mahkemesidir. Bunların yanı sıra ceza davalarına bakmakla görevli olan bazı özel mahkemelerde vardır. Bu özel mahkemeler; çocuk mahkemesi, çocuk ağır ceza mahkemesi, fikri ve sınai haklar ceza mahkemesidir. Soruşturma aşamasında olan işlemlerde görevli mahkeme ise Sulh ceza hakimliğidir.

Ceza davası açılırken dikkat edilmesi gereken bir etkende zamanaşımı süresidir. Ceza davası açılmasına sebep olabilecek pek çok konu başlığı vardır. Fakat her konu başlığının zamanaşımı süresi farklılık gösterir. Zamanaşımı süresi dolan konu başlıkları için dava süreci başlatılamaz. 

Ceza Davası Aşamaları

Ceza davası nasıl açılır sorusunun yanıtlarından biri de dava sürecinin aşamalarıdır. Bu aşamalar dava süreci başlamadan ve başladıktan sonra geçerli olan sürelerdir. Ceza davası süreçleri şu şekildedir;

Soruşturma aşaması: Cumhuriyet Savcılığı suç unsurunu öğrendiği zaman soruşturma evresi başlar. Soruşturma evresinde Savcılık araştırma yapar ve delilleri toplar.

Kovuşturma aşaması: Soruşturma aşaması bittikten sonra dava sürecinin başlamasına karar verilmesi durumudur.

İstinaf aşaması: Yerel mahkemenin vermiş olduğu karara itiraz edilmesi talebi durumunda istinaf aşaması başlatılır.

Temyiz aşaması: İstinaf mahkemesinin de vermiş olduğu karara itiraz etmek isteyen taraf temyiz aşamasını başlatır.

Basit Gasp Suçu

Basit gasp suçu nedir ve hangi etkenlerde suçun ceza oranında değişiklikler olur? Basit gaspa dair farklı makale içeriklerine internet sitemizden ulaşabilir ve detaylı bilgi için hukuk büromuzu arayabilirsiniz.

Basit gaspın tanımını şu şekilde yapabiliriz; Gündüz vakti olan zamanlarda, gaspçı kendisini gizlemeden ve herhangi bir silah tanımlaması içinde bulunan bir aleti kullanmadan gasp yaparsa bu durum basit gaspı oluşturur.

Yağma suçu TCK madde 148 ve 150 içeriğinde yer almaktadır. Kanun maddesi içeriğinde suçun nitelikli hali ve suçun cezasının indirimli hallerinden de bahsedilmektedir. Yağma suçu nitelikli haller kapsamında işlenirse suçun cezasında artış meydana gelir. Yağma suçunun cezası TCK kapsamında 6 ile 10 yıl arası hapis cezası şeklindedir. 

Nitelikli Yağma Suçu

Basit gasp suçu ve nitelikli yağma suçu hem suçun işleniş şekliyle hem de suçun cezası şekliyle farklılıklar göstermektedir. Nitelikli yağma suçunun unsurlarını maddeler halinde inceleyecek olursak;

  • - Silah niteliğinde araç kullanılması 
  • - Kişinin kendisini tanınmayacak şekilde gizlemesi 
  • - Suçun birden fazla kişiyle işlenmesi
  • - Suçun yol kesilerek işlenmesi
  • - Ruhsal veya bedensel şekilde kendisini müdafaa edemeyecek kişiye yönelik suç işlenmesi
  • - Suç örgütü kollarına üye olarak ya da suç örgütlerinden destek alınarak suçun işlenmesi
  • - Suç örgütleriyle çıkar ilişkisi kurmak amacıyla suçun işlenmesi
  • - Suçun akşam saatlerinde işlenmesi nitelikli yağma suçunun unsurlarını oluşturur.

  • Nitelikli yağma suçunun unsurları gerçekleşerek suç işlenirse bu suçun cezası, 10 ile 15 yıl arasında hapis cezası olmaktadır. 

Yağma Suçunda Pişmanlık

  • TCK uygulamasına göre, basit gasp suçu ve yağma suçunda bazı koşullar oluştuğu zaman etkin pişmanlık unsurundan yararlanılabilir. Fakat etkin pişmanlıktan yararlanılabilmesi için suçun işlenme şekli ve sonuçları mahkeme tarafından incelenir. 

  • Etkin pişmanlık uygulaması yapıldığı zaman, cezada indirim oranı olur. Yani ceza tamamen ortadan kaldırılmaz. Suçu işleyen fail, suçun zararlarını belirli miktarda veya tamamen karşılarsa ya da suçu birlikte işlediği kişiler hakkında bilgi verirse etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabilir. 

  • Suç işlendikten sonra başlayan soruşturma aşamasında etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen kişinin cezasında ½ oranında indirim yapılabilir. Mahkeme süreci başladıktan sonra etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen fail içinde 1/3 oranında ceza indirimi yapılabilir. Ayrıca belirtmemiz gerekir ki; basit gasp suçu veya nitelikli gasp suçunun cezası, adli para cezasına çevrilemez. 


Nafaka Nedir

Nafaka nedir ve hangi koşullarda nafaka alınabilir? Nafaka, maddi olarak yoksunluğa düşecek olan kişi için ödenecek paradır. Nafakanın ödenmesi için ortada gerçek bir yoksunluk durumu olmalıdır. Genel olarak boşanma davalarında nafaka ödemesi yapılması talepleri görülse de aile içinde de yoksunluğa düşecek olan kişi nafaka talebinde bulunabilir. Nafaka kendi içinde dört gruba ayrılır. Bunlar; Tedbir nafakası, iştirak nafakası, yoksulluk nafakası ve yardım nafakasıdır. Bu üç nafaka türü de birbirinden farklı koşullarda talep edilir ve mahkemenin kararıyla alınabilir. 

Tedbir nafakası: Boşanma ve ayrılık davasının başlamasıyla birlikte yoksulluğa düşecek olan eş için tedbiren verilen nafakadır. Dava süreci başlamamış olsa dahi yaşanılan vakıalar neticesinde ayrı yaşamak sorunda kalan tarafta bu nafakayı talep edebilir. 

İştirak nafakası: Boşanma ve ayrılık davasının başlamasıyla birlikte müşterek çocuk için ödenen nafaka türüdür. 

Yoksulluk nafakası: Boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olan tarafa ödenen nafakadır.

Yardım nafakası: Maddi yardım almadığı halde yoksulluğa düşecek olan kişi, yakın ailesinden almak şartıyla bu nafakayı talep edebilir.

Nafaka Nedir ve Nasıl Hesaplanır

Nafaka, yazımızın içeriğinde de belirttiğimiz gibi koşulların oluşmasıyla birlikte maddi yoksulluğa düşecek olan tarafın alabileceği bir etkendir. Nafaka almak isteyen taraf, nafaka talep etme nedenine uygun olarak mahkemeye başvuru yapabilir. 

Nafaka talebi mahkemeye iletildikten sonra, hâkim tarafların koşullarını inceler. Sonrasında nafakanın alınıp alınmayacağına ve ne kadar nafaka alınabileceğine karar verir. Hâkim kararını vermeden önce; tarafların maddi gelir ve gider düzeylerini, yaşam koşullarını ve diğer tüm nafaka nedenlerini inceler. 

Nafakanın miktarı da hâkim tarafından belirlenir. Nafakanın miktarı belirlenirken tarafların maddi olanakları incelenir. Nafaka ödemesine karar verilse dahi ilerleyen süreçlerde tarafların maddi imkanlarında yaşanılan değişikliklere göre nafaka miktarında değişiklik yapılması da talep edilebilir. 

Boşanmada Nafaka

Nafaka nedir sorusu kadar araştırılan bir soru da boşanma davasında nafaka miktarı olmaktadır. Boşanma davasında nafaka konusu 2 şekilde incelenmelidir.

Anlaşmalı boşanma davasının şartlarından biri de tarafların nafaka ödemesi konusunda anlaşma sağlamalarıdır. Taraflar, nafaka ödemesi yapılacaksa hangi miktarda yapılacak, yıllık artış oranı ne kadar olacak vb. konularda anlaşma sağlamalıdır. Eğer nafaka ödemesi yapılmayacaksa da taraflar bu konuda da hem fikir olmalıdır.

Çekişmeli boşanma davasında nafaka ödemesi kararı hâkime aittir. Hâkim, gerekli değerlendirmeleri yapar ve eşlerden biri için nafaka ödenip ödenmeyeceğine karar verir. Müşterek çocuk için ödenecek olan nafaka ise velayet hakkını alamayan tarafa aittir. 

Süresiz Nafaka Nedir

Türk Medeni Kanunu’nun 175 maddesinde; boşanma yüzenden yoksulluğa düşecek tarafın kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresi olarak nafaka isteyebilir. Süresiz nafaka hâkim tarafından verilen kararla bağlandığı gibi aynı şekilde verilen kararla da sonlandırılabilir. Medeni kanun kuralların göre, süresiz nafakanın sonlandırılması şartları şu şekildedir; yeniden evlenme, tarafın ekonomik koşullarının düzelmesi, eşitlik ilkesinin uyumlu olması, değişen aile etkenleri.

Nafaka türlerinde karıştırılan iki nafaka türü; iştirak nafakası ve tedbir nafakasıdır. Müşterek çocuğa boşanma kararının kesinleşmesi tarihine kadar ödenen nafaka tedbir nafakasıdır. Boşanma kararının kesinleşmesinden sonra ödenen nafakaya ise iştirak nafakası denilmektedir. TMK madde 328/1 içeriğinde ise, iştirak nafakasına yer verilmiştir. İştirak nafakası; çocuğun 18 yaşını doldurması evlenmesi veya mahkeme kararıyla ergin kılınması haliyle son bulur. 

Boşanma davalarında maddi ve manevi hakkı korunma altına alınması gereken en önemli kişi, müşterek çocuk olmaktadır. Anne ve baba boşanmış olsalar bile çocuğa dair olan, zorunlu ve gerekli görülen harcamaları ortak veya farklı şekillerde yapmalıdırlar. 

Nafaka borçlusu, mahkemenin vermiş olduğu karar doğrultusunda nafaka ödemeye zorunlu olarak devam edebilir. Fakat mahkeme gerekli olguların gerçekleşmesiyle (yetişkinlik, maddi olanakların değişikliği vb.) nafaka ödemesinin sonlandırılmasına dair kararı verebilir. 

Boşanma Davası Hakkında

Anasayfa Hukuk Alanları Boşanma Davası Hakkında

Boşanma davası hakkında bilinmesi gereken pek çok unsur vardır. Boşanma davasına dair detaylı bilgilere ulaşmak için bu yazı içeriğimizden ve sitemizde yer alan diğer yazı içeriklerinden faydalanabilirsiniz. Ayrıca avukat desteği almak içinde hukuk büromuzla görüşme yapabilirsiniz. 

Boşanma, evliliğin resmi olarak sonlandırılması işlemidir. Evlilikle birlikte kurulan ortak hayat, kadın ve erkeğe bazı sorumluluklar yüklemektedir. Taraflardan birinin bu sorumlulukları yerine getirmemesi durumunda veya iki tarafında ortak kararı doğrultusunda evlilik sonlandırılabilir. 

Ülkemizde yapılan istatistik raporlarını incelediğimizde özellikle son yıllarda adliyelerde açılan en çok dava türünün, boşanma davası olduğunu belirtebiliriz. Boşanma davası açılırken ve dava süreci devam ederken hem tarafların hem de varsa müşterek çocuğun bazı temel hakları olmaktadır. Bu haklar davanın türüne ve davaya konu olan sebeplere göre değişiklikler göstermektedir. 

Boşanma Davası Nasıl Açılır

Boşanma davası hakkında bilinmesi gereken bir etkende, davanın nasıl açılacağıdır. Boşanma davası açılmadan önce davanın hangi türde açılacağı belirlenmelidir. Boşanma davaları, anlaşmalı boşanma davası ve çekişmeli boşanma davası şeklinde açılabilir.

Anlaşmalı boşanma davası açılması için;

  • - Taraflar 1 yıllık evli olmalı
  •  
  • - Taraflar boşanmayı istemeli
  •  
  • - Taraflar boşanmanın maddi ve manevi bütün sonuçlarında hem fikir olmalı
  •  
  • - Taraflardan biri çekişmeli boşanma davası açtıysa, diğer tarafta hem boşanmayı hem de boşanmanın sonuçlarını kabul ederse anlaşmalı boşanma şeklinde tek celsede dava sonuçlanabilir.

  • Çekişmeli boşanma davası açılabilmesi için;

  • - Taraflar boşanmanın maddi ve manevi sonuçlarında anlaşma sağlamadıysa

  • - Taraflar arasında yaşanılan en az 1 vakıa kanunen geçerli boşanma sebebiyse çekişmeli boşanma davası açılabilir. 


Boşanma Davası Dilekçesi

  • Boşanma davası hakkında araştırılan en temel unsurlardan biri de boşanma dilekçesinin nasıl hazırlanması gerektiğidir. Boşanma davası dilekçesi tamamen kanunlara uygun olarak düzenlenmelidir. Çünkü dilekçe mahkemeye ulaşacak ilk resmi evraktır ve çok önemlidir. 

  • Anlaşmalı boşanma davası açılacaksa; anlaşmalı boşanma davası dilekçesi ve boşanma protokolü düzenlenmelidir. Çekişmeli boşanma davasında ise, sadece çekişmeli boşanma davası dilekçesi düzenlenir. 

  • Boşanma davası dilekçesi, varsa vekil avukatınız tarafından düzenlenir. Eğer davanızı avukatsız şekilde ilerletecekseniz buradaki yükümlülük size ait olur. Boşanma davası açmaya hazırlanan kişinin hak kaybı yaşamaması ve sonradan telafisi olmayan bir hata ile karşılaşmaması için mutlaka avukat bilgisinden faydalanması gerektiğini belirtebiliriz. Avukatlar mesleki eğitimleri ve deneyimleri sayesinde boşanma davası hakkında donanımlı bilgi birikimine sahiptir. Bu sebeple de müvekkillerinin hak kaybı yaşamasını önleyebilirler.


Miras Davası

Miras davası miras bırakanın ölümü halinde veya miras bırakanın mahkeme tarafından kabul gören gaipliği durumunda ortaya çıkar. Miras davaları mirasçılar arasında açılabileceği gibi mirasçıların veya miras bırakanın borçlu oldukları kişiler tarafından da açılabilir. 

Mirasçılar kendi içerisinde iki gruba ayrılırlar. Bunlar yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılardır. Yasal mirasçılar kanunen belirlenen kan bağı olan mirasçılardır. Atanmış mirasçılar ise, miras bırakan tarafından belirlenen kişilerdir. Kanunen belirlenen yasal mirasçılar şunlardır;

  • - Miras bırakanın anne ve babası
  • - Miras bırakanın resmi nikahlı eşi ve çocukları
  • - Miras bırakanın kardeşleri 
  • - Miras bırakanın torunları
  • - Miras bırakanın büyük anne ve büyük babası

  • Yukarıda bahsi geçen bütün mirasçılar aynı anda mirasta hak sahibi değillerdir. Mirasta hak sahibi olan mirasçılar, zümre sistemindeki kan bağı sıralamasına göredir. 

Miras Davası Nasıl Açılır

  • Miras davasının açılabilmesi için miras bırakanın vefat etmesi veya gaiplik halinin mahkeme tarafından onaylanması gerekmektedir. Miras davaları, miras paylaşımında karşılaşılan sorunlarda açılabileceği gibi mirasın kabul edilmemesi durumunda da açılabilir. 
  •  
  • Miras davaları açılmadan önce bilinmesi gereken bir etkende, miras bırakanın vasiyetnamesinin olup olmadığıdır. Eğer miras bırakanın herhangi gibi vasiyetname düzenlemesi yoksa, davanın konusuna göre mahkemeye başvuru yapılabilir. 

  • Miras davalarında görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir. Eğer davanın açılacağı adliye de bu mahkeme birimi yoksa asliye hukuk mahkemeleri görev yapar. Yetkili mahkeme ise, miras bırakanın ikamet ettiği adres olmaktadır.

Avukatsız Miras Davası

  • Miras hukuku kanun maddelerine göre, miras davaları açılırken avukatla çalışma zorunluluğu bulunmamaktadır. Fakat burada dikkat edilmesi gereken bazı unsurlar vardır. Miras davaları açılırken görevli ve yetkili mahkeme doğru şekilde bilinmelidir. 

  • Miras davalarının süreçleri uzun ve yapılacak resmi işlemler yoğun şekilde olmaktadır. Yapılması gereken işlemlerde gecikme ya da eksiklik olursa mahkeme davanın reddine karar verebileceği gibi, yapılan yanlış işlem neticesinde mirasçı hak kaybı da yaşayabilir. 

  • Miras davaları avukatları hem aldıkları eğitim gerekliliğince hem de edinmiş oldukları dava tecrübeleri neticesinde müvekkillerinin haklarını koruma altına alabilirler. Miras hukuku kanun maddeleri mirasçıların haklarını koruma altına almak için düzenlenmiştir. Fakat bütün mirasçılar bu haklarını bilmedikleri için hak kaybı yaşamaları kaçınılmaz olmaktadır. Hak kaybı yaşanmaması için miras davası süreçlerinde avukat desteği alınması oldukça önemlidir. 


İş Davası Nedir

Anasayfa Hukuk Alanları İş Davası Nedir

İş davası nedir sorusunun yanıtı, 7036 sayılı iş mahkemeleri kanun maddesinde açıklanmıştır. 7036 sayılı kanun maddesine göre; işçi ve işveren arasında yaşanılan vakıalarda uzlaşma sağlanmazsa iş davasının açılması mümkündür. 

İşçi ve işveren arasında yapılan iş sözleşmesi sonrasında iş hayatı başlamış olur. Sözleşmede de belirtileceği üzere işçi ve işverenin karşılıklı olarak belli başlı yükümlülükleri vardır. Taraflar sözleşme dahilinde olan bütün maddelere uyum sağlamak zorundadır. Aksi olan durumlarda iş kanunları hükümleri uygulanır.

İş kanunlarına göre yaşanılan her mağduriyette direkt olarak iş davası açılamaz. Bazı etkenlerde dava süreci başlatılmadan önce arabuluculuğa başvuru yapılması zorunludur. Arabuluculuk kapsamı, dava sürecine oranla çok daha kısa sürede sonuca ulaşılmasını sağlamaktadır. 

İş Davaları 

İş davası nedir sorusundan sonra, iş davası türleri hakkında bilgi vereceğiz. İş davaları kapsamları gerekliliğince farklılıklar göstermektedir. Yani işçi veya işveren yaşanılan her mağduriyette aynı davayı açamaz. Davanın konusuna uygun şekilde açılması gerekir. İş hukuku davalarına örnekler verecek olursak;

  • - İş kazası tazminat davası
  • - Kıdem tazminatı alacağı davası
  • - İhbar tazminatı alacağı davası
  • - İşe iade davası
  • - Maaş alacağı davası
  • - Kötü niyet tazminat davası
  • - Haklı fesih davaları
  • - Fazla mesai alacağı davası
  • - Hizmet tespit davası 

  • Yukarıda da belirtmiş olduğumuz dava türlerinde mahkeme süreci başlatılmadan önce zamanaşımı süreleri, arabuluculuk zorunluluk kapsamı, mahkeme bilgileri araştırılmalıdır. Bu bilgilerde yapılan yanlışlıklar işçi ya da işveren fark etmeksizin kişinin hak kaybı yaşamasına neden olur. 
  •  

İş Mahkemesi Yargılama Usulü

  • İş davası nedir konumuza devam ederken, iş mahkemeleri hakkında merak edilen bir konu olan yargılama usulünden bahsedeceğiz. Hukuk sistemimize göre her davanın yargılama usulü farklılık gösterebilir. İş davalarında da basit yargılama usulleri geçerlidir. Basit yargılama usulünün özelliklerini belirtecek olursak;
  • - Davanın açılması veya davaya cevap verilmesi dilekçe aracılığıyla olur
  • - Cevap süreleri 2 haftadır
  • - Taraflar dilekçe içeriğinde; konuya ait yaşanılan vakıaları, delilleri ve başka kurumlardan talep edilen delil niteliğinde olan belgeleri ve diğer detay verici bilgileri belirtmelidir
  • - İddia edilen mağduriyet sebebinin değiştirilmesi ya da konunun genişletilmesi mahkemenin başlamasıyla birlikte yasaklanır
  • - Savunmanın değiştirilmesi veya genişletilmesi cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle birlikte yasaklanır
  • - 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunları, iş mahkemelerinde verilen hükümlerde de uygulanır

  • İş davası nedir sorusunun yanıtı bilinmeden açılan davalarda hak kaybı yaşanılma oranı çok yüksektir. Hak kaybı yaşanmaması için dava süreci başlatılmadan önce, arabuluculuk sistemine başvuru yapılıp yapılmayacağı ve diğer mahkeme bilgileri doğru şekilde bilinmelidir.


Ceza Davası

Ceza davası, Savcılığın dava açılmasına yönelik olarak düzenlemiş olduğu iddianame sonrasında başlatılır. Ceza davalarında görevli olan genel mahkemeler; Ağır ceza mahkemesi ve Asliye ceza mahkemesidir. Genel mahkemelerin yanı sıra olan diğer ceza davaları mahkemeleri; Çocuk mahkemesi, Çocuk ağır ceza mahkemesi, Fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi şeklindedir. Sulh ceza hakimliği ise, soruşturma aşamasında olunan evre hakkında kararları vermektedir. 

Ceza davaları suça teşebbüs edilmesi veya suçun işlenmesi nedeniyle açılır. Bu dava türü mağduriyet yaşayan kişi tarafından açılabileceği gibi 3. Kişiler tarafından da dava süreci başlatılabilir. Kanun koyucu bu alandaki uygulamayı, şikâyete bağlı suçlar ve şikâyete bağlı olmayan suçlar şeklinde ikiye ayırmıştır. 

Ceza Dava Dosyası Neden Açılır

Ceza davası, Savcılığın onay vermesiyle başlatılır. Ceza davasının başlatılması için iki evre vardır. İlk evre soruşturma evresidir. İkinci evre ise kovuşturma evresidir. Şikâyete bağlı veya şikâyete bağlı olmayan durumlarda ilk aşama olan soruşturma evresinde, Savcılık kovuşturmaya yer vardır kararını verirse dava başlatılır. 

Ceza hukukunun en temel amacı, toplum kurallarına uyulması ve halkın huzur içinde yaşamasıdır. İnsanlar, Devlet korumasındadır ve Devlet halkını korumak adına belli başlı kanun maddelerini belirlemiştir. Kanun maddeleri çerçevesinde yaşamaya devam etmeyen kişiler, başka kişilerin mağduriyet yaşamasına neden olur. Bu durumda da ceza davasının açılması kaçınılmazdır. 

Ceza davaları 4 aşamadan oluşmaktadır. Bunlar;

  • - Soruşturma evresi
  •  
  • - Kovuşturma evresi
  •  
  • - İstinaf evresi
  •  
  • - Temyiz evresi


Ceza Avukatı

Ceza mahkemesine suçtan zarar gören kişinin veya zarar gören kişinin hak yetkisine sahip olan kişinin başvuru yapabilme hakkı vardır. Hak yetkisine sahip olunması; kişinin akıl rahatsızlıkları varsa, ergin yaşta değilse, tutuklu veya hükümlüyse vb. durumlardaysa geçerli olmaktadır.

Ceza davalarında sanık terimi, suç şüphesi altında olan kişi için kullanılır. Savcılık tarafından re’sen olarak veya şikâyete bağlı olarak açılan davada karar kesinleşinceye kadar, sanık terimi geçerli olur. Sanık terimi, mahkeme tarafından hapis cezası verilmesine kadar sürer. Hapis cezasının verilmesiyle, hükümlü terimi geçerli olur. 

Ağır ceza mahkemesinde veya diğer ceza mahkemelerinde, cezanın belirlenmesinde etkili olan bir unsurda suçun nitelik halleridir. Yani cezanın belirlenmesi suçun niteliğine bağlıdır. Suç işlediği kesinleşen ve suçu nitelikli halleriyle işleyen kişinin ceza oranında artış meydana gelir. 

Şikâyete bağlı suçlar mağdur veya mağdurun hak sahibi velisi tarafından şikâyet hakkı kullanıldığı zaman soruşturulur. Fakat bazı suç kapsamları re’sen savcılık tarafından verilen kararla soruşturulmaya başlanılır. Ayrıca savcılığın suç işlenmesine dair yeterli şüphesinin ve delilinin olması etkeniyle açmış olduğu ceza davaları kamu davasıdır. 

 

Ceza Davası Zamanaşımı Süresi

Ceza davalarında zamanaşımı süresi hak düşürücü süre olmaktadır. Yani kanun çerçevesinde belirlenen süre içerisinde dava başlatılmazsa, daha sonra davanın açılması kabul edilemez bir durum olur. Hak kaybı ve mağduriyet yaşamamak için dava açmadan önce mutlaka zamanaşımı süresi hakkında bilgi edinilmelidir. 

Ceza davalarında yer alan zamanaşımı süreleri şu şekildedir;

Dava zamanaşımı: 5237 sayılı ceza kanunu maddesi içeriğine göre, davada zamanaşımı süresi suçun işlendiği tarihten itibaren başlar. Burada belirtilen zamanaşımı süresi de 8 yıldır. Yani bu 8 yıllık sürede mahkeme kesinleşmiş kararı vermelidir. Aksi olan durumda davanın düşürülmesi gerekir. 

Ceza zamanaşımı: TCK’ya göre cezanın zamanaşımı süresi 10 yıl olmaktadır. Belirtilen süre mahkemenin kararının kesinleşme tarihinden itibaren başlar. Yani mahkemenin vermiş olduğu hüküm belirlenen süre içinde uygulanmalıdır. Zamanaşımı süresi bittikten sonra cezanın infazı gerçekleşemez. 

Ceza davası zamanaşımı süreleri yaşanılan vakıalara göre de değişiklik göstermektedir. Bazı dava konularında zamanaşımı süresi 6 ay veya daha az olmaktadır. Bu sebeple de mağduriyet yaşayan kişi, zaman kaybı olmadan mutlaka gerekli şikayetlerini yapmalı ve resmi işlemlerin başlatılmasını sağlamalıdır. 

Çekişmeli Boşanma Davası

Anasayfa Hukuk Alanları Çekişmeli Boşanma Davası

Çekişmeli boşanma davası nedir ve hangi koşullarda çekişmeli dava açılabilir? Evlilik birliğinin kurulmasından sonra taraflar arasında yaşanan vakıalardan dolayı ortak hayat çekilmez duruma gelirse boşanma davasının açılması kaçınılmaz olur. 

Boşanma davaları anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma şeklinde açılabilir. Bu iki dava türü birbirinden tamamen farklı özelliklere sahip olmaktadır. Bu sebepten dolayı da gerek davanın açılış şekli gerekse davanın ilerleme şekli farklılık gösterir. 

Anlaşmalı boşanma davası tek celsede sonuçlanırken, çekişmeli boşanma davaları uzun yıllar devam edebilir. Çekişmeli boşanma davasını avukatla ilerletmek isterseniz bu süre ortalama 1,5 yıl sürerken, avukatsız ilerletilen dava süreçlerinde bu süre ortalama 3 yıl veya daha fazla sürmektedir. Gerek sürenin uzunluğu nedeniyle gerekse süreç içerisinde yapılan işlemlerin fazlalığı nedeniyle hak kaybı yaşamak istemeyen kişilerin, dava süreçlerini avukat eşliğinde ilerlettiği görülmektedir. 

Çekişmeli Boşanma Davası Nasıl Açılır

Çekişmeli boşanma davalarının açılması için taraflardan birinin başvuru yapması yeterlidir. Bunun yanı sıra uygunluk koşulları gerekliliğince olması gereken unsurlar şu şekildedir;

  • - Boşanma davasının açılması için kanunen uygun olan bir sebebin gerçekleşmesi gerekir. Ayrıca meydana gelen bu sebepten sonra geçen sürede zamanaşımı süresi dolmamış olmalıdır. 
  •  
  • - Boşanmaya sebep olan konu hakkında davacı taraf, davalıyı affetmemiş olmalıdır.


- Kanun koyucunun belirlediği şekilde dilekçe düzenlenmesi yapılmalıdır.


- Kanunların esas ve usullerine göre belirtilen yetkili ve görevli mahkemeye başvurarak dava açılmalıdır.

Boşanma davası usul ve esasa uygun şekilde açılmazsa, dava mahkeme tarafından reddedilir. Bunun sonrasında boşanmayı isteyen tarafın yeniden resmi işlemler yaparak boşanma davası açması gerekir. 

Çekişmeli Boşanma Davasında Ne Sorulur

Çekişmeli boşanma davası sürecinde “şahitlerin dinlenmesi” başlığı altında bir celse bulunur. Bu celsede davacı ve davalı tarafın ispat amaçlı mahkemeye beyan ettikleri şahitlere söz hakkı tanınır. Şahitlere, mahkemenin yetkili kişisi olan hâkim tarafından da soru yöneltilir. Hâkimin buradaki amacı olayın detaylarını ve doğruluğunu öğrenmektir.

Hâkimin yetkilerinden biri de davacı ve davalı tarafa soru yöneltmektir. Kesinlikle bilinmesi gerekir ki; yalancı şahitlik yapanlar yani mahkemeye doğrudan farklı bilgiler sunan herkes kanunen suç işlemiş sayılır. 

Davacı taraf, davayı açmasına neden olan sebepleri ispat etmekle yükümlüdür. Davalı taraf ise hakkında yapılan suçlamalara yönelik olarak kendini savunma hakkına sahiptir. Mahkemede boşanmaya neden olan vakıalar ispat edilemezse, hâkim çekişmeli boşanma davası hakkındaki kararını boşanmanın gerçekleşmesi yönünde karar vermez. 

Anlaşmalı Boşanma Davası

Anasayfa Hukuk Alanları Anlaşmalı Boşanma Davası

Anlaşmalı boşanma davası TMK madde 166/3 içeriğinde yer almaktadır. Anlaşmalı olarak boşanma şartlarını yerine getiren taraflar tek celsede boşanmanın gerçekleşmesi sağlayabilirler. Kanun koyucunun belirlemiş olduğu şartları açıklayacak olursak;

Evlilik 1 yıl sürmüş olmalıdır: Taraflar arasında yapılan resmi nikah sonrasından en az 1 yıllık sürenin geçmesinden sonra anlaşmalı boşanma mümkün olabilir. 

Mahkemeye başvuru yapılmalıdır: Mahkemeye resmi şekilde yapılan başvuru her iki tarafında isteğiyle yapılabileceği gibi tek tarafın açtığı boşanma davasını diğer tarafında kabul etmesiyle anlaşmalı boşanma olabilir.

İki tarafta boşanmayı kabul etmeli: Taraflar boşanmayı kabul ettiklerini mahkemede hâkim huzurunda beyan etmelidir.

Boşanmanın sonuçları hakkında anlaşma sağlanmalıdır: Boşanmanın maddi ve manevi sonuçları vardır. Anlaşmalı boşanma davası açmak isteyen taraflar bu sonuçların tamamında ortak karar verebilmelidir. 

Avukatsız Anlaşmalı Boşanma

Türk Medeni Kanunu madde 166/3 içeriğinden yola çıkarak belirtebiliriz ki; anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için davayı ilerleten avukatla iş birliği yapılması zorunlu değildir. Davanın avukatlı ya da avukatsız ilerletilmesi seçeneği tamamen tarafa ait bir karar olmaktadır.

Ülkemizde sıklıkla gerçekleşen bir boşanma türü olan anlaşmalı boşanma, tarafların tek celsede boşanmasını sağlamaktadır. Fakat bu dava sürecinde dikkat edilmesi gereken pek çok husus olmaktadır.

Boşanmanın hem maddi hem de manevi sonuçları vardır. Anlaşmalı boşanma davalarında, boşanma kesinleştikten sonra pek çok kararın değiştirilme olanağı olmamaktadır. Bu sebeple de taraflardan birinin telafisi olmayan mağduriyet yaşaması mümkündür. Hak kaybı yaşanmaması içinde avukat ile çalışma yapılması oldukça önemlidir. 

Anlaşmalı Boşanma Dilekçe Örneği

Anlaşmalı boşanma davası açılabilmesi için anlaşmalı boşanma dilekçesi ve anlaşmalı boşanma protokolü hazırlanmalıdır. Dava sürecinizi ilerletecek vekil avukatınız varsa sizin adınıza bu evrakları düzenleyebilir. Fakat dava sürecini avukatsız ilerleteceksiniz çok dikkatli şekilde bu iki dilekçenin hazırlığını yapmalısınız.

Anlaşmalı boşanma dilekçesinin içeriğinde tarafların isim, soy isim, T.C. Kimlik numarası, ikametgâh adresi belirtilmelidir. Ayrıca maddeler halinde boşanmanın sonuçları hakkında yapılan anlaşmalar yazılmalıdır. Boşanmanın sonuçlarını belirten içerikler şunlardır;

  • - Nafaka miktarı ve artışı
  •  
  • - Nafakanın ödenme tarihi
  •  
  • - Tazminat miktarı ve ödeme şekli
  •  
  • - Velayet hakkının hangi tarafta olduğu
  •  
  • - Müşterek çocukla kurulan kişisel ilişkinin zamanı
  •  
  • - Ev eşyalarının paylaştırılması
  •  
  • - Malların paylaştırılması
  •  
  • - Diğer bütün talepler

Anlaşmalı boşanma davası açılması için yukarıda belirttiğimiz maddeler boşanma dilekçesinde yer almalıdır ve taraflar bu dilekçeyi imzalamış olmalıdır. 

Boşanma Davası

Boşanma davası, evlilik birliğinin resmi şekilde sonlandırılması için açılan davadır. Evlilik birliği kadın ve erkeğin resmi nikah akdinin gerçekleşmesiyle başlar. Evliliğin başlamasıyla birlikte tarafların karşılıklı olarak belli başlı yükümlülükleri de oluşur. Taraflardan birinin bu yükümlülüklere uyum sağlamaması durumunda, evlilik birliği sarsılmış olur ve ortak hayatın sonlandırılması talebi meydana gelir. 

Ortak hayatın sonlandırılması için taraflardan birinin veya ikisinin de boşanma talepli olarak mahkemeye başvuru yapması gerekir. Taraflardan birinin veya ikisinin başvuru yapma şekline ve tarafların boşanmanın sonuçlarında anlaşma usullerine göre, boşanma davasının şekli ortaya çıkar. 

Boşanma davaları kendi içerisinde iki şekle ayrılmaktadır. Bunlar anlaşmalı ve çekişmeli boşanma davalarıdır. Her iki boşanma davasının ilerleme ve sonuç olarak pek çok farklılıkları vardır.

Çekişmeli Boşanma Davası Nedir

Boşanma davalarında biri olan çekişmeli boşanma, bazı koşullar meydana geldiğinde açılabilen bir dava türüdür. Bahsi geçen koşulları maddeler halinde belirtmek gerekirse;

  • - Evlilik birliği 1 yıldan az süredir devam ediyorsa
  •  
  • - Taraflardan biri boşanmanın gerçekleşmesini istemiyorsa
  •  
  • - Taraflar arasında yaşanan vakıalarda, evlilik birliğinin sarsılmasına neden olacak olaylar yaşanmışsa 
  •  
  • - Taraflar boşanmanın maddi ve manevi olarak gerçekleşen sonuçlarında anlaşma sağlayamıyorsa 

Çekişmeli boşanma davaları açılırken kanunen de geçerli olan boşanma sebebinin gerçekleşmiş olması gerekir. Davayı açan taraf, davaya neden olan konuları ispat etmekle yükümlüdür. Ayrıca bilinmelidir ki; çekişmeli boşanma davalarında, boşanmanın sonuçlarını oluşturan etkenler hakkında hâkim karar verir. Boşanmanın sonuçlarının bazıları şöyledir; Nafaka ödenmesi, tazminat ödenmesi, mal paylaşımı, ev eşyalarının paylaşımı, ortak çocuğun velayet hakları vb. diğerleri.

Anlaşmalı Boşanma Davası Nedir

Anlaşmalı boşanma davaları tek celsede sonuçlanır. Bu sebepten dolayı da tarafları hem maddi hem de manevi olarak yıpratmaz. Türk medeni hukuk sistemimize göre, boşanma davalarında avukatla çalışılması zorunlu değildir. Fakat yapılan istatiksel araştırmalara göre, avukatsız ilerletilen pek çok davada kişilerin hak kaybı yaşadığı görülmüştür. 

Anlaşmalı boşanma davasının açılabilmesi için kanunen geçerli uygunluk maddeleri şu şekildedir;

  • - Evlilik birliği 1 yıl sürmüş olmalıdır
  •  
  • - Taraflar boşanmayı istemelidir

- Taraflar boşanmanın maddi sonuçlarında anlaşma sağlamalıdır

  • - Taraflar boşanmanın manevi sonuçlarında anlaşma sağlamalıdır

  • Yukarıda belirttiğimiz etkenler gerçekleştikten sonra, taraflar arasında boşanma protokolü düzenlenir ve anlaşmalı boşanma davası dilekçesi hazırlanır. Hazırlanan belgeler Adliye aracılığıyla mahkemeye ulaştırılır ve sonrasında dava günü belirlenir. 
  •