Arı Hukuk Bürosu
En İyi Strateji
Arı Hukuk Bürosu
Sonuç Odaklıyız
Arı Hukuk Bürosu
Çözümler Üretiyoruz
Hakkımızda
Avukat Mustafa Kürşad Arı
İstanbul ilinde doğmuş; ilk ve orta öğrenimini de İstanbul’da tamamlamıştır. Akabinde İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi lisansını tamamlayan Mustafa Kürşad Arı ,İstanbul Barosuna kayıtlı olarak stajyer avukatlık yapmış, günümüzde ise Beylikdüzü’nde kurduğu hukuk bürosunda serbest avukatlık hizmeti vermeye devam etmektedir. Aynı zamanda İstanbul Barosun'da CMK hizmetlerinde avukatlık yapmaktadır.
Sık Sorulan Sorular
Hukuk Alanlarımız
Hukuki Makaleler
Aile hukuku pek çok dava konusunu içerisinde barındırmaktadır. Bunların bazılarını belirtecek olursak;
- Nişandan ayrılma davası
- • Evliliğin iptali davası
- • Boşanma davaları
- • Nişandan ayrılma davası
- • İddet süresinin kaldırılması davası
- • Boşanmaya bağlı tazminat davası
- • Nafaka davası
- • Velayet davaları
- • Evlat edinme davası
- • Soy bağının reddi davası
- • Mal rejiminin tasfiyesi davası
- • Müşterek konuta şerh koyulması ve şerhin kaldırılması
- • Diğer aileye bağlı konular
Aile hukukunda yer alan tüm davalar evlilik birliğine bağlı olarak açılmaz. Nişandan ayrılma davası, nişanın sonlandırılmasıyla açılabilir ve bu durumda evlilik birliği kurulmamıştır. Velayet, müşterek çocuğun tüm kişisel çıkarlarının korunmasıdır. Evlilik birliğinde velayet hakkı anne ve babaya aittir. Fakat boşanma davası sürecinde velayet hakkında farklılıklar meydana gelir.
Velayet davası, müşterek çocuğun velayet hakkı ile alakalı olarak açılmaktadır. Velayet, boşanma davasının başlamasıyla birlikte talep edilebileceği gibi boşanma davasının sonrasında da talep edilebilir. Velayet davası sadece müşterek çocuğun annesi veya babası tarafından açılamaz. Bu davayı çocuğun çıkarlarını korumak amacıyla 3.kişilerde açabilir. Çocuğun kişisel tüm haklarının korunması için, aile hukuku avukatlarından destek alınabilir.
Ceza hukuku suç şüphesi olan kişilerin özgürlüğüne dair kısıtlama yapabilir. Ceza muhakemesinde yer alan kısıtlamalar; arama yapma, dinleme, el koyma tutuklama vb. şekillerde yapılabilir. Şüpheliye yönelik alınan bu tedbirlere karşılık olarak, şüphelinin de itiraz etme hakkı vardır. Şüphelinin itirazı sonrasında yeniden değerlendirme yapılabilir.
Devletin en birincil görevi, hukuka dayalı ortam sağlamaktır. Devlet görevini başarılı şekilde yapabilmek için ceza hukukunun kapsamını oluşturur. Ceza muhakemesinin en temel amacı, halk arasında güvenin ve huzurlu ortamın sağlanmasıdır. Çünkü ceza muhakemesi olmayan bir millet yaşadığı zararın telafisini kendisi yapmayı ister ve sonu gelmeyen bir karmaşa meydana gelir.
Ceza hukukunu iki kısma ayırarak incelemek gerekir. Bunlar; özel ceza hukuku ve genel ceza hukukudur. Ülke içinde yer alan kanunların uygulanması gereken fiillerin tamamını içinde barındıran alan özel ceza hukukudur. Suç kapsamını maddi ve manevi şekilde değerlendiren hukuk alanı, genel ceza hukukudur.
Her türlü taşınmaz hakkında yaşanılan anlaşmazlık karşısında tarafların haklarını korumak için başvurmaları gereken hukuk alanı, gayrimenkul hukuku olmaktadır. Gayrimenkul hukukunun içerisinde ev, arsa, işyeri, apartman, inşaat gibi mallar yer almaktadır. Gayrimenkul hukukunda yer alan bazı dava konuları şu şekildedir;
- • Tapu iptal ve tescil davası
- • Ecri misil davası
- • Şufa davası
- • İzale-i şuyu davası
- • Men’i müdahale davası
- • Tespit davası
- • Muvazaa sebebiyle tapu iptal davası
- • Kat karşılığı inşaat sözleşmesi
- • Kamulaştırma davası
- • Diğer taşınmaz davaları
Kamulaştırma davaları, gayrimenkul hukuku alanında sıklıkla araştırılan dava konularından olmaktadır. Kişiye ait olan bir taşınmazın kamusal hizmet amacıyla kullanılması için Devlet tarafından satın alınmasına kamulaştırma denilmektedir. Kamulaştırma üç şekilde yapılabilir. Bunlar; kısmi kamulaştırma, acele kamulaştırma ve trampa yolu ile kamulaştırmadır
İş ve sosyal güvenlik hukuku, 1475 sayılı kanunda yer almaktadır. İş hukuku kapsamında, işveren ile işçi arasında olan iş sözleşmesini ve uygulanan kurallar yer alır. Sosyal güvenlik hukukunda ise işçi ve işveren arasındaki sosyal güvenlik ihtiyaçlarına bağlı kurallar yer alır. İş hukuku ve sosyal güvenlik hukukunda yer alan bazı konular şu şekildedir;
- • İş davaları ve arabuluculuk
- • İş sözleşmeleri
- • Uluslararası iş hukuku
- • İşçi hakları ve sosyal yardımlar
- • Sendika ve toplu iş ilişkileri
- • Sigorta primleri ve ödemeleri
- • İşçi sağlığı ve güvenliği
İş ve sosyal güvenlik hukukunun en temel amacı, işçi ve işverenin haklarını korumaktır. İş sözleşmesinde hem işçinin hem de işverenin haklarına yer verilir. İşçi ve işveren arasında yaşanılan uyumsuzluk Arabuluculuk sistemiyle de çözüme ulaşmazsa dava açılması gerekir. En sık açılan davalar arasında; kıdem tazminatı davası, alacak davası, işe iade davası, iş kazası davaları yer almaktadır.
İcra ve iflas hukuku, alacaklı ve borçlu arasında yaşanılan sorunların çözüme ulaşılmaması durumunda başvurulması gereken hukuk dalıdır. Borçlu olan tarafın borcunu ödemesi yükümlülük kapsamındadır. Fakat borçlu ödeme yapmıyorsa alacaklının da kanuni haklarını kullanması kaçınılmaz olur.
İcra, alacaklının borçludan alacağını kanuni şekilde talep etmesidir. İflas; tacirin, haczedilen mallarını paraya çevirmesiyle bilinen tüm alacaklıların alacağı ödemesini sağlayan toplu tasfiye yöntemidir. İflas sadece tacirler için geçerli bir durumdur. İcra yapılmasını kişi kendi şahsına yönelik olarak isteyemez. Fakat tacirler kendileri için bu talepte bulunabilirler.
İcra ve iflas hukuku kapsamına göre iflasın iki temel sebebi vardır. Bunlardan ilki genel sebeptir. Genel sebep, tacirin borcunun vadesinin gelmesine rağmen borcunu ödeyememesi durumudur. Diğer iflas sebebi ise, özel sebeplerdir. Özel iflas sebepleri şu şekilde olabilir;
- • Terekenin varlığının borçlardan daha az olması
- • Sermaye şirketinde olan pasifin aktiften fazla olması
- • Haciz yoluyla yapılan takipte borçlunun yarı varlığının elden çıkması ve kalan kısmında vadesinin gelmiş olmasına rağmen 1 yıl içinde gelecek olan borçları karşılamaya yetmemesi
Ceza davası, savcılığa yapılan başvuru sonrasında düzenlenen iddianameyle suçun işlendiğine dair yeterli unsurların varlığıyla kişi veya kişiler hakkında yargılama sürecinin başlatılmasıyla açılır.
Ceza davalarının açılmasından önce soruşturma evresi başlatılır. Soruşturma evresinde tüm deliller detaylı şekilde incelenir ve gerekli görülen diğer delil vb. kanıtlar toplanır. Yapılan çalışma sonrasında dava açılmasına karar verilirse, kovuşturmaya yer vardır kararı verilir. Eğer yeterli delil olmazsa kovuşturmaya yer yoktur kararı verilir ve dosya kapatılır. Kovuşturmaya yer yoktur kararı verilmesine rağmen dava açılmasını isteyen taraf, süresi içinde itiraz hakkını kullanabilir. Yapılan itiraz sonrasında yeniden inceleme başlatılır. Ceza davaları şikâyete bağlı olarak başlatılabileceği gibi re’sen verilen kararla da başlatılabilir. Türk hukukunda ceza davası kapsamını diğer dava kapsamlarından ayıran bir husus vardır. Tüm dava süreçlerinde tarafların avukatsız şekilde dava ilerletme hakkı varken, ceza davalarının belirli kısımlarında avukatla çalışma yapılması zorunlu olmaktadır.
Medeni hukuka göre boşanma davası iki farklı şekilde açılabilir. Bunlar; anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanmadır. Bu iki davanın açılma şekli, dava süreci ve davanın sonuçları tamamen farklılık göstermektedir.
Anlaşmalı boşanma davasının açılabilmesi bazı şartlarında yerine getirilmesi gerekmektedir. Bunlar; taraflar 1 yıllık evlilik sürecini doldurmuş olmalı, her iki tarafta boşanmayı kabul etmeli, boşanmanın maddi sonuçlarında anlaşma sağlanmalı, boşanmanın manevi sonuçlarında anlaşma sağlanmalıdır.
Anlaşmalı boşanma davasının tüm şartları yerine getirildikten sonra anlaşmalı boşanma davasının protokolü ve dilekçesi düzenlenir. Düzenlenen iki evrakla birlikte Adliyeye gidilerek boşanma işlemleri başlatılabilir.
Çekişmeli boşanma davasının açılabilmesi için anlaşmalı boşanma davasındaki şartlara uyulması gerekmez. Çekişmeli boşanma davası açılırken sadece kanunen belirlenen geçerli bir boşanma sebebinin var olması gerekmektedir. Kanunen geçerli olan boşanma sebebinin ortaya çıkmasından itibaren, zamanaşımı süresinin dolmasına kadar geçen sürede dava açılmasının isteminde bulunulabilir. İş bu dava açılırken, boşanma sebebine uygun olan dilekçe düzenlemesi yapılır ve ardından Adliyeye başvuru yapılarak süreç başlatılabilir.
İş hukuku davası, işçi ve işveren arasında yaşanan anlaşmazlık sonucunda açılabilir. İşçi ve işveren iş akdinin başlamasından önce iş sözleşmesi yaparlar. Taraflar yapılan iş sözleşmesine bağlı olarak sözleşmede yer alan şartlara uyum sağlamakla yükümlü tutulur. Taraflardan birinin sözleşmeye uyum sağlamaması durumunda, diğer taraf kanuni haklarını kullanabilir.
Eski düzenlemeye göre iş hukuku davalarına, iş mahkemeleri bakmakla yükümlüydü. Fakat bu durum mahkemelerin iş yükünü oldukça fazlalaştırmıştı ve buna bağlı olarak da süreçler uzun sürmekteydi. Gerek mahkemelerin iş yükünün azaltılması gerekse sürecin kısa olabilmesi için Arabuluculuk sistemi kuruldu.
Kanunen yapılan yeni düzenlemeye göre pek çok iş hukuku konusunda, dava açılmadan önce Arabulucuya başvuru yapılması zorunludur. Arabulucuya yapılan başvuru sonrasında taraflar toplantıya davet edilir. Toplantıya taraflar kendisi katılım sağlayabileceği gibi vekil avukatları da katılım sağlayabilir. 4 seans şeklinde yapılan toplantıda taraflar anlaşma sağlayabilirse, anlaşmanın şartları uygulanır. Eğer taraflar anlaşma sağlayamazsa, zamanaşımı süresi dolmadan iş hukuku davası açılabilir.
Bilişim hukuku, bilişime ve internete bağlı olarak işlenen tüm suçları kapsamaktadır. İlerleyen teknoloji sayesinde kişilere pek çok avantaj sunulmuştur. Fakat kötü amaçlı kişiler bu avantajları kullanarak insanlar ya da kurumların maddi ve manevi zarar görmesini de sağlar. Kişi ve firmaların bilişime bağlı olarak zarar görmemesi için özel bilişim ekipleri kurulmuştur. Bilişim ekipleri şüpheli olan kişi veya kişilere yönelik uygulamalar yaparak bu kişilerin yakalanmasını sağlamaktadır.
Bilişim suçları tek tek ele alındığı zaman geniş bir kapsama sahip olmaktadır. Bu sebeple yazımızda sadece 5237 sayılı kanunda belirtilen 4 ana başlığı açıklayacağız. Kanun içeriğinde belirtilen başlıklar şu şekildedir;
- • Bilişim sistemine girme suçu
- • Sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya verileri değiştirme
- • Banka ya da kredi kartlarının kötü amaçla kullanılması
- • Yasaklı cihaz veya yasaklı program kullanma suçu
Miras hukuku, miras bırakanın ölümünden sonra gerçekleşen hak ve borçlara dair olan tüm konularda yetkili olan hukuk alanıdır. Miras hukukunun kapsamında yer alan konular sadece ölümle başlamaz bunun yanı sıra bazı durumlarda miras bırakan ölümünden önce de işlem yapabilir. Anayasanın 35.maddesine göre; Herkes mülkiyet ve miras hakkına sahip olmaktadır. Bunlar sadece kamu yararı söz konusu olduğunda kısıtlanabilir.
Miras bırakanın ölümünden sonra miras dağılımı gerçekleşir. Miras dağılımı kanunen belirlenen zümre sistemine göre yapılır. Mirasçılar bu sisteme uyum sağlamazlarsa, kanunen uygun olan dava türüne göre başvuru yapılır ve miras mahkeme tarafından paylaştırılır. Zümre sisteminde yakınlık derecesine göre kan bağı olan kişiler yer alır. Ayrıca yasal ve hayatta olan eş, her zümrede mirastan pay alma hakkına sahiptir.
Miras hukukunda görülen bir durumda, Devletin mirasçı olmasıdır. Devletin mirasçı olabilmesi için, miras bırakanın hiç yasal veya atanmış mirasçısı olmamalıdır. Yetkili ya da atanmış mirasçı olmaması halinde, yetkili sulh mahkemesi süreci başlatır. 1 yıl içerisinde mahkemeye başvuran kimse olmazsa miras hakkı Devlete devredilir
Tüketici hukuku, tüketici tarafında olan kişinin yasal haklarını üretici, satıcı ya da aracı olan kişi veya firmaya yönelik olarak koruma altına alır. Fakat bilinmelidir ki; bu hukuk alanında sadece tüketicinin hakları yoktur kötü niyeti önlemek amacıyla diğer tarafında hakları vardır. Hasarlı veya ayıplı bir malın satışından sonra tüketici hukukunda yer alan kapsama göre süreç başlar. Söz konusu süreç sadece satışa bağlı olmaz aynı durum alınan hizmete bağlı olarak da yaşanabilir.
Ayıplı ya da hasarlı şekilde gerçekleşen alışveriş sonrasında alıcı ve satıcı taraf kendi arasında uzlaşma sağlayabilir. Eğer taraflar arasında uzlaşma olmazsa kanuni süreç başlatılır.
Tüketici hukuku kapsamında yer alan konularda, tüketici mahkemesine başvuru yapılması gerekmektedir. Başvuru yapılmadan önce alışveriş miktarındaki meblağa dikkat edilmelidir. Çünkü belirli bir ödemenin altında kalan tutarlarda mahkemeye değil, tüketici hakem heyetine başvuru yapılır.